The Beatles - Here Comes The Sun
Sıcak Kar Tanesi
Güneş yeni bir güne başlamak istemiyordu. Başlarsa Doğu'ya yakalanırdı. Bu yetmezmiş gibi Sevim Hanım teyzesinin de oyununa gelir, Doğu'yla kendisini kış bahçesinde bulurdu. Tam olarak evlendirme programına dönerdi. Bir kere Güneş, Doğu'yla çay içemezdi. Hoş bu elitimsi aileye de bir Starbuck kahvesi yakışırdı ya, neyse şimdi kültür yarışlarını meydana koymaya hiç gerek yoktu.
Tam üç gündür Doğu'dan kaçıyordu. Anıl'a sığınmak daha kolayına geliyordu. Anıl az da olsa gece yarasından sonra odasına gelip ona sıkıca sarılıp her şeyi yoluna koyacağını söylemesi ciddi anlamda buradan kurtulmasını güçlendiriyordu. Ama bir türlü o gün gelmiyordu.
Güneş çıldırmak üzereydi. Doğu'nun bakışları altında zaten kalbi yerinden fırlayacak gibi oluyordu, bir de üzerine Anıl'ın hala konuşamaması onu çıldırtıyordu. Doğu'nun bir şeyler anlayacağından korkuyordu. İnanılmaz şüpheli bakışları vardı. Güneş o bakışları görünce yemek boğazında pek bir güzel kalıyordu da bir türlü aşağıya inmiyordu. Bu konudan Anıl'a bahsetmiyordu haliyle. Şimdi durduk yere onun egosunu havalandırmaya gerek yoktu. Anıl'ın güç gösterisi yapıp da işleri iyice çuvala koyup köşeye fırlatmasından korkuyordu.
Odasının kapısı çalındığında korkuyla nereye saklanacağını bulmaya başladı. Kesin oydu, Doğu gelmişti. Aslında sırf Anıl biraz elini çabuk tutsun diye Doğu'dan hoşlanmış numarası yapabilirdi, fakat kalbi böyle entrikalar için fazla heyecanlı değildi. Ya da en kötü ihtimal –ki bu ihtimale gittikçe daha sıcak bakıyordu– bu Anıl meselesini ortaya çıkartıp herkese neyin ne olduğunu söylemek istiyordu. Ama o zamanda kötü kız izlenimi yine kendisine kalmış olurdu. Ah Türkiye'de maalesef ki hala her şeyin suçlusu kadınlar olarak görülüyordu. Asıl suçlu Anıl'ken herkes kendisini suçlayacaktı. Hoş bunu çok da takan biri değildi, ama nedense yüreğinin bir köşelerinde bu aile arkasından kötü bir şey desin istemiyordu.
Korkuyla kapıya bakarken kapı tekrardan tıklandı. "Evet," derken sesi titre çıktı.
Kapı açılıp da içeriye başını uzatan Buse olunca rahatlamış bir halde nefes aldı. "Güneş aşağı inmeyince seni merak ettim," diyerek içeriye girdi.
"Şey—" deyip kendini toparlamaya çalıştı. "Uyuya kalmışım da, ondan inemedim. Geliyordum ama şimdi," dedi Güneş gülümsemeye çalışarak.
"Senle bir şey konuşmam lazım." Buse hemen yatağın üzerine rahat bir şekilde oturup Güneş'i de gözleriyle yanına davet etti. Güneş de onun yanına oturduğunda Buse içindeki sıkıntıyı hızla ona anlatmaya başladı. "Şimdi nişan elbisemi değiştirdim ya ben, Halime anne bana çok bozuldu galiba. Tabii bunda nişanı bir hafta sonrasına ertelememin de payı olabilir," dedi.
Buse, Güneş'in gazına gelip önce nişan elbisesini sonra da nişan konseptini değiştirmeye kalkıştı. Tabii bu aile için sorun oldu. Tarih değişince herkesin işi gücü de bir hafta daha aksamış oldu. Moda evi şu anda Buse için çalışıyordu. Organizasyon şirketi nişanı yetiştirmek için canla başla uğraşıyordu. Halime Hanım sinirden köpürüyordu, sürekli Anıl'ın üzerine gidiyordu. Bu yetmezmiş gibi Güneş sürekli Buse'nin alttan almaması gerektiğini hatırlatıp duruyordu. Anıl'la Buse'nin arası gerginlikten çatlamak üzereydi. Güneş kesinkes en mutlu kişiydi, lakin Doğu'nun şüpheli bakışları yüzünden bunu belli edemiyordu.
"Bozulursa bozulsun canım! Buse bu senin nişanın ya... Teyzem çok istiyorsa kendisine bir nişan yapsın ve onunla ilgilensin. Lütfen ezik kız triplerine girme. Dünyaya kaç kere geldiğini unutma." Güneş yüklendikçe yükleniyordu. Bu işten zevk alıyordu. Buse'nin iyi ve saf olması canını sıkmıyor değildi; ancak hayat zaten adil değildi. Birilerinin mutluluğu için birileri iki gözyaşı dökebilirdi. Kaldı ki Buse bir iki güne kadar unuturdu. Güneş hissediyordu!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEN HAYALİMDE YOKTUN
RomantikÇoğu aşk bedeli ne olursa olsun, yaşamaya değerdi. Hayalindeki adam tarafından beklenmedik sürprizleri hazmetmeye çalışan Güneş, hayalinde olmayan adamla tanıştığında allak bullak olur. Dans öğretmeni olmasının verdiği avantajla işlerden hızla sıyrı...