'Doğru Zaman Doğru İnsan'
Cumartesi geldiğinde Güneş artık Doğu'nun uzağında kalamayacağını kendisine itiraf edebildi. Kalbine iyi gelen bu huzur dolu insandan ayrı kalmak tüm dengesini bozuyordu. Doğu'nun, yaralı kalbine ilaç olduğunu ve verdiği sevgiyle yeniden ritmini hissettiğini kabullenmeliydi. Bu güzel bi histi. Her şeyden uzak, başka bi evrende var olmak kadar iyi geliyordu. Bunun en büyük payı Doğu'nun iyi biri olmasıydı. Aç bi aslan gibi kuzuya saldırmak yerine, onunla aynı yemeği, aynı hisleri paylaşmayı seçiyordu. Güneş'i etkileyen en büyük neden de bu oluyordu. Ona karşı zaaflarının kolayca yıkılmasını tam olarak buna bağlıyordu. Çünkü vücuduna giren huzur, sevişen tenlerden daha anlamlıydı. Ve Güneş de bunu anlamaya başlıyordu. Artık geçmişi düşünerek ilerleyemezdi, bir yola girmişse bunu doğru bir şekilde yürütmeliydi.
Güneş artık sonucu ne olursa olsun Doğu'yu yaşamak istiyordu.
Bu akşam için Doğu'nun yakın evli arkadaşlarının evlerinde düzenledikleri partiye katılacaklardı. Aslında April çok ısrar etmişti bu akşam için takılmayı, eski arkadaşlarının olduğu bir gecede Güneş de olsun istemişti. Ne var ki Güneş, Anıl konusuna dönmek istemediğinden arkadaş grubuna dâhil olmak istemedi. Çünkü o gruba şu an için dönmek geçmişteki aptallıklarını yüzüne vurulması demek ki. Doğu'nun huzurunda boğulmak varken bu pek de içine sinmediğinden reddetti. Neyse ki April dostunun ne istediğini, hissettiğini biliyordu. Bir insanın onu anlayabilen dostunun olması kadar mükemmel bir his yoktu.
Üzerine giyindiği siyah askı büstiyerinin altına yine aynı renk olan deri kumaşlı hafif pilili kısa etek giyinmişti. Saçlarına düz fön çekmiş ve ön kısımlarını hafifçe dalgalandırmıştı. Büsteriyene uygun kolye takmıştı. Kombinine uygun bi bilekle uygun çantasını da eline almıştı. Kalın topuklu önü kapalı bi topuklu ayakkabı seçmişti, açıkçası ayağını arıtmayan bu ayakkabıya göre uygulamamıştı kombinini. Gözlerine buğulu bi hava katsın diye siyah farla şekillendirmişti. Hafif bi allık, koyu kırmızı ruj sürmüştü. Makyaj bi kadının en büyük silahıydı, kesinlikle öyleydi.
Yatağının kenarına oturdu ve öylece Doğu'yu beklemeye başladı. Kesinleştirdikleri saatten yarım saat önce hazırlanmıştı. Gözlerini kapatıp Doğu'yu hayal etmeye başladı. Saçı, sakalı, bıyığı... Bir kere sakalı ve bıyığı olan bir adamla öpüşmeye bile tahammül edemeyen kendisi, Doğu'yla kaç kere öpüşmüştü. Anıl'ın sakalı bıyığı uzandığında çok sinir olurdu, çünkü genelde hep tahriş oluyordu teni. Ama Doğu'nunkinde henüz tahriş olmamıştı, üstelik sakalı filan baya yumuşaktı da. Tam bi beyefendiydi, hem karakter olarak hem de bakım olarak. Yine de sakallını ve bıyığını hafif kesse daha iyi olacaktı, Güneş bunu ona mutlaka demeliydi.
Yatağında oturmaktan sıkılıp salona geçmek için odasından çıktı. Aşağı indiğinde annesi ve babasını dizi izlerken buldu. Yanlarına yaklaşıp ne izlediklerine baktığında güldü.
"Tekrarına mı bakıyorsunuz?"
Cengiz Bey ekrandan gözlerini çekmeden "Evet bi'tanem, sen hazırlandın mı?" dedi.
Güneş babasının yanına geçip koltuğun kenarına oturdu. "Tabii ki de hazırlandım," derken de o da ekrana bakmaya başladı. "Ah bu sahneye bayılmıştım," diye devam etti.
"Kuralcılıkta anneni aratmıyorsun Güneş," diye gülmeye başladı Cengiz Bey. Susan Hanım Cengiz Bey'in lafının üzerine koluyla onu dürttü hemen.
"Kurallar iyidir, insanın işini hızlandırır. Şekil A'da görüldüğü üzere," dedikten sonra Susan Hanım kızına baktı. Onu beğeniyle süzdü. "Ne kadar güzel olmuşsun. Buranın havası sana fazla yaradı," deyip göz kırptı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEN HAYALİMDE YOKTUN
RomanceÇoğu aşk bedeli ne olursa olsun, yaşamaya değerdi. Hayalindeki adam tarafından beklenmedik sürprizleri hazmetmeye çalışan Güneş, hayalinde olmayan adamla tanıştığında allak bullak olur. Dans öğretmeni olmasının verdiği avantajla işlerden hızla sıyrı...