7. bölüm 'Hayal Dışı Gerçekler'

5.5K 493 209
                                    

Bölüm şarkısı; Groove Armada - Think Twice

Hayal Dışı Gerçekler

İşler pek doğru gitmiyordu. İstediği gibi gitmemesinin tabii ki de sebepleri vardı, bunlar; Anıl'ın yanlış kişiyle 'hala' sözlü olması ve sözlü olduğu kızın abisi tarafından öpülmekti. Hangisi daha ağır basıyordu diye düşündüğü her vakit, Doğu'nun öpücüğü çok daha ağır basıyordu. Adamdan hoşlandığını söylemişti. Hem de işe yalan katarak yapmıştı. Bu yalan işini artık anlamıştı, kesinlikle insanın genetiğinde vardı. Sıkıştığı zaman yalan ihtiyaç duyuyordu insan. Bunun yanlış olduğunu bile bile... Şu yaşına kadar söylemediği en büyük yalan, İstanbul'a geldiği günden itibaren dilinden düşmüyordu. Üstelik bu yalandan kurtulması lazımken, her geçen gün bu işi sanki ticarete dönüştürüyordu. İllet gibi bir şeydi bu yalan ve bundan kurtulduğu gibi psikologdan yardım alacaktı.

Doğu için ise her şey farklı ilerliyordu. İlk görüşte birinden uzun süredir bu kadar fazla etkilendiği olmamıştı. Güneş'ten hoşlanıyordu ve bunu maşallah diliyle fazlasıyla göstermişti. Güneş'in yumuşak başak sarısı saçlarına dokunmakta buna eşdeğerdi. Öylesine naif bir şekilde okşamıştı, Güneş de onun saçlarına dokunma ihtiyacı duymuş ve bu nedenle de merakla onun saçlarını keşfe çıkmıştı. O öpüşme ikisini de etkilemişti. Güneş onun öpücüğü hiç bitmesin istemişti ama daha ilk nefes alışlarında kaçmayı seçmişti. Ama bu Doğu'nun profesyonel buseci olduğu gerçeğini değiştirmezdi. Kesinlikle Doğu, profesyonel buseciydi.

Sabah kahvaltısında Doğu'yla göz göze gelmemek için kendisini yemiş bitirmişti Güneş. Zar zor odasına kaçmıştı. Doğu'dan kaçarken, yine Doğu'ya yakalanmış ve şimdi yine ondan kaçmaya başlamıştı. Ayrıca dünden beri Anıl hiç yanına gelip de 'ne bu halin' demeye tenezzül bile etmemişti. Bu işten kötü kokular alıyordu. Burada Anıl için kalıyordu, Anıl'sa dünden beri tuhaf bir havaya bürünmüştü. Eğer bu meseleye son vermeyecekse, Güneş çekip giderdi. Burada kalıp onları nişanlanırken izleyip alkışlayacak değildi. Hiçbir kadının doğasında bu yoktu.

Kolundaki saate baktığında, saatin bir buçuğa geldiğini gördü. Öğle yemeği için kesin çağırılacaktı. Güneş, çok fazla öğünle beslenen biri değildi. Genelde sabah kahve eşliğinde bir iki tane galeta yerdi. Öğlen de sabahına göre galetayı eksiltir ve akşam için sadece elma yerdi. Çabuk kilo alan bir bünyeye sahipti, bir dans hocası olarak formunu da koruması gerekiyordu. Bu yüzden galeta candı, diğer her şey yalandı.

Düşüncelere dalmış bir halde yatağın üzerinde yüz üstü uzanmıştı. Başını avuç işlerine koymuş ve ayakları da bir sağa sola gidip geliyordu. Düşüncelerinde Anıl'ın ta kendisi varken, onunla bugün bitmeden mutlaka konuşması gerektiğini de kendisine tembihliyordu.

Odanın kapısı tıklanıp yavaşça açıldığında içeriye giren kişi Anıl'ın annesi Halime Hanım'dı. Ya da bu çatı altında biricik teyzesiydi. Kadının suratı beş karış asıkken, hoşnutsuz bir şekilde odaya girip kapıyı da ardı sıra hemen kapadı.

Güneş hemen toparlanıp "Bir şey mi istediniz?" dedi. Aşağıda aralarındaki samimiyete yalnızken resmiyet yükleyesi geliyordu.

"Buradan gitmeni istiyorum çocuğum, başka ne isteyeceğim?" Halime Hanım ellerini önünde birleştirip yatağın ayakucundaki uzun koltuğa oturdu.

Güneş gözlerini devirdi. Bu kadın daha çok beklerdi. Buradan gidecekse Anıl'la kol kola gidecek ve bu kadına hayatının dersini de verecekti.

"Canım teyzeciğim, insan yeğenin gitmesini ister mi hiç?" Alaycı bir tavır sergilemek istemiyordu. Aksine ona saygılı davranmak istiyordu. Ama bu kadına saygı filan hak getireydi.

SEN HAYALİMDE YOKTUNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin