5. Bölüm 'Yalana Doğru'

6.1K 530 187
                                    

Birkaç gün sonra evdeki telaş bu sefer Buse ve Anıl'ın nişan telaşı değildi. Güneş bundan pek bir memnundu. Ki zaten diğer telaş da umurunda değildi. Anıl'ın Buse'den ayrılmasını ve bu şehirden gitme anını bekliyordu. Anıl'la evlenecekti. Anıl mademki bu kadar çok istiyordu bu meseleyi Güneş de kabul edecekti. Hala kızlara Anıl'la barıştığını söylememişti. Hoş güzel bir sürpriz olabilirdi onlara. En azından mutluluk verici olabilirdi. Keyifli bir şarkı mırıldandığı kış bahçesinden içeriye Buse girince hızla sehpadaki kahveye uzandı ve yudumladı. Ağzında kahve varken onunla konuşamazdı netice de.

"Selam şekerim, ne yapıyorsun burada tek başına?" Buse hemen Güneş'in yanındaki yerini aldı. Güneş'i çok sevmişti. Onunla yakın bir dostluk kurabilirdi.

Güneş, Buse'nin bu iyi niyeti karşısında kalbi tökezlese de yine de yenilmek istemiyordu o vicdanlı hislerine. Bu sebeple kahvesini yavaşça yuttu. Sonradan da "Hiç burası pek güzel geldi de, biraz burada takılayım dedim. Evlilik muhabbeti beni çok sıktı da," diye konuştu.

"Tabii haklısın, kalbin yaralı senin. Ondan sıkıcı geliyor. Yoksa cidden yorucu olsa da çok güzel bir olay..."

"Öyledir tabii. Yine de sen herkes adına mutluluk hormonlarını yaşatıyorsun gibi."

"Ya ne yapayım ama! Çok aşığım Anıl'a. Onunla evlenmek için çıldırıyorum!"

Yok, bu iş böyle olmayacaktı. Güneş cidden kafayı yiyecekti. Buse'nin Anıl'a âşık olmaması lazımdı. Aksine o da aile zoruyla bu olmayacak işe âmin demek zorunda kalan kısım olmalıydı. Buse'nin Anıl'dan nefret etmesi, gıcık kapması, onu görünce midesinin havalanması lazımdı. Anıl'ın bu işte başarılı olacağından bile şu anda emin değildi. Hani bir insan kendisine deli gibi aşık ve her istediğini yapan bi kızdan nasıl olur da ayrılırdı ki? Buse gerçekten de çok güzel ve acayip sevimli bir kızdı. İnsan onun gülüşüne baktığı zaman dertlerini şipşak unutuverirdi.

Buse biraz nişan organizasyonun bahsetmeye başlayınca Güneş onu dinliyormuş gibi yapıp aklından şeytani fikirler geçiriyordu. Bilhassa bu fikirler Anıl'ı Buse'ye kötüleyecek fikirleriydi.

'Bu kızın Anıl'dan ayrılacağı yok! Anıl istemediğini söylese bile bu kız Anıl'ın peşini kesinlikle bırakmaz. Ne yapar ne eder gelir bulur bizi. Kaldı ki kendisini tehlikeye atacak hamleler bile yapabilir. Aslında Anıl'ın ne kadar huysuz ve ruhsuz olduğunu... Böyle geçimsiz halleri, şımarıklığı ne bileyim azıcık ana kuzusu olduğunu filan görse kesin o aşkı aşağıya doğru kayar. Hani beyaz atlı prensi aslında kahverengi öküzlü prens olduğunu bilmek onun bu narin bedenine iyi gelmez. Güneş şu anda ne yapman gerektiğini buldun kızım!'

En azından bulmuş gibiydi. Tek yapması gereken Anıl'ın tüm kötü özelliklerini Buse'nin gözüne gözüne sokmaktı. Hatta bunu abartacak ve Anıl'ı beş para etmez bir insan evladı olarak sunacaktı. Hoş bunun için çok da uğraşacak gibi değildi. Sadece durumu abartacaktı. Tıpkı düğünlerde makyaj ve saçlarını aşırı kabartan baldız gibi olacak bu işte.

"Buse bir dur, anlatmaya son ver." Buse o anda durup gülümseyerek beklemeye başladı. "Sen Anıl'ın her halini bilir misin sahiden de?" diye sordu Güneş.

"Bilirim tabii ki de. Anıl çok şeker biri."

"Aynı zamanda tam bir ana kuzusu. Biliyor musun annesi istemiyor diye bu zamana kadar hayatında çok kimse olmadı onun. Teyzem aşırı derece despottur. Anıl annesinin sözünden hayatta çıkmaz."

Buse'nin gülümsemesi yavaşça solmaya başladı. "Ama Halime anne çok tatlı birine benziyor. Bana karşı hiç öyle kötü bir yanını görmedim."

SEN HAYALİMDE YOKTUNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin