Güne Anıl'ın ailesinin pek de hoşlanmayacağı bir elbiseyi giyerek merhaba dedi Güneş. Halime Hanım ve Anıl'ın babası Cemil Bey bu durum karşısında her ne kadar yüzlerini buruştursa da yalancı yeğenlerini sevinçle karşılamak zorunda kaldılar. Anıl, Güneş'i siyah kayıkçı yaka, mini yün elbisesinin içinde gördüğü anda nefesini tutup onu izlemeye başladı. Uzun sivri çizmeleri o bacakları nasıl da harika kılıyordu öyle? Üstelik saçlarını da aşağıya doğru salmıştı. Tıpkı Anıl'ın sevdiği türdendi.
Güneş Anıl'ın hemen karşısında otururken, güzel bir sohbet başladı. Sevim Hanım yanında oturan güzel kızı keyifle süzerken, ona tatlı sorular yöneltiyor, özel hayatı ile de soru sormayı ihtimal etmiyordu.
"Yakınlarda bir evlilik görünüyor mu Güneşciğim?"
Sevim Hanım'ın sorusu üzerine Güneş kurnazca gülümsedi. Körün istediği bir göz hesabına geldi durum. Bu da Güneş'in işine çok güzel gelirdi.
"Aslında yakın bir zamanda olabilirdi. Ama ben biraz bu konuda endişeliydim. Saçma bir şekilde yarıldık. Derken ben barışacağız diye," lafını bir anda kesti ve Anıl'ın gözlerine dikti. "Beklerken, onun başka biriyle evlenmek üzere olduğunu öğrendim. Sonra da onunla neden evlenmekte endişe ettiğimi anladım. Güvensiz, adi, açıkçası beş para etmez biriymiş," dedi sinirle.
Anıl'ın hemen yanında oturan Buse masanın üzerinden Güneş'in eline uzanıp okşadı. "Ah canım benim... Ne adi insanlar var böyle! Kolay mı öyle bir genç kızın duygularıyla oynamak," diye üzgünce konuştu. Konuşması devam ederken, Güneş elinin üzerindeki hafif soğuk metal eşyayı hissettiği anda hemen gözlerini eline dikti.
Oradaydı! Kocaman bir tek taş. Üstelik bu yüzük Anıl'ın kendisine evlenme teklifi ettiği yüzüğün ta kendisiydi. Hani şu aile yadigârı, Halime Hanım'ın öve öve bitiremediği yüzük! Şakağından bir yara aldığında gözleri sinirle kapandı. Gözlerini tekrardan açtığında Anıl'ın gözlerine ölümcül bakışlar atıp ona neler yapacağının sinyallerini de vermeden edemedi.
"... Öyle de Buse kızım bazı kızlarda çok başıboş. Ne anne yanında ne baba... Gelmişler bu memlekete zengin çocukların paralarını yemeye. O zavallı zengin çocukları da anne babalarını dinlemez, gider evlenme teklifi yapar. Sonra da o şımarık para avcıları kızlarda başka zenginini bulur ve terk edip gider." Halime Hanım bunu öyle yürekten demişti ki Güneş yapılan bu hareketi kendine yapıldığını bilmese o kızın nasıl da hain biri olduğunu düşünürdü. Ancak bu kendisiydi. Yani elbette ki zengin avcısı değildi; ancak Halime Hanım'ın bahsettiği kişi kendisiydi işte. Sıcak çayı suratına atmamak için kendisini zar zor tuttu Güneş. Oğluşunun bir diğer yanında oturan Halime Hanım'a nefret baktı Güneş.
"Ama teyzeciğim zengin avcısı bir kız, dangalak bir herifle altı yıl birlikte olmaz değil mi? Üstelik ailesi kalp krizine sebep oluyorken! Zengin avcısı bir kız çocuğu kafaladıktan iki ay sonra onu nikah masasına oturtur ve keyfine bakar. Diğer bulduğu zengin adamı da aşığı yapardı," dedi ve portakal suyundan bir güzel içti Güneş. İntikam dolu gözlerini Halime Hanım'ın ve ciğeri beş para etmez Anıl'ın üstünde dolandırıyordu.
"Kuzum siz kimden bahsediyorsunuz?" dedi Sevim Hanım merakla.
Halime Hanım araya girecekken, Güneş ondan önce davrandı. "Bizim çok uzaktan bir akrabamız olan kızdan. O da benim gibi bir durum yaşadı da. Onun da sevdiği adamın ailesi şirret bir aileydi. Hele bir annesi vardı ki sorma Sevim teyzeciğim," dedi üzgün numarası yaparak.
"Böyle insanlara pirim verenlere çok kızıyorum. Baktı ki çocuğun ailesi kötü biri hemen işi uzatmadan ayrılacak. Ne olursa olsun büyük sorunların sebebi aileler oluyor," diye tatlı bir dille devam etti Sevim Hanım da.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEN HAYALİMDE YOKTUN
RomanceÇoğu aşk bedeli ne olursa olsun, yaşamaya değerdi. Hayalindeki adam tarafından beklenmedik sürprizleri hazmetmeye çalışan Güneş, hayalinde olmayan adamla tanıştığında allak bullak olur. Dans öğretmeni olmasının verdiği avantajla işlerden hızla sıyrı...