Sıcak Gerçek ve Soğuk İntikam
Sanki şu anda yumuşak bir koltuğun üzerinde değil de çivili bir tahtanın üzerinde oturuyordu Güneş. Daha Anıl'ın başka bir kızla sözlenmesini hazmedemeden, kızın ailesiyle tanışmış ve bu yetmezmiş gibi bir de onların koltuğunda oturuyordu. Kalbi yerinden fırlayacaktı, öyle hızlı atıyordu ki sakinleştiremiyordu. Bu olan şeyi de adlandıramıyordu. Anıl'ın ne ara bu kızla tanıştığını ve işin bu kadar ciddiye bindiğini çözemiyordu. Aksi gibi Anıl'ın ailesi de buradaydı. Tam bir aile ortamı oluşmuştu. Ki Anıl'ın annesi Halime Hanım nefretle kendisine bakıyordu, neyse ki babasının umursamaz bakışları biraz daha iyiydi.
Her şey kâbus gibiydi. Sevdiği adamın yanına gelip onu özlediğini söylemiş, hatta evlenme istediğini bile dile getirmişti. Ancak Anıl zaten evleniyordu! Kendisine dokuz ay içinde birini bulduğu yetmezmiş gibi onunla evlenmesi dünyanın en aşağılık hareketiydi. Buna karşı herkes de pek bir mutluydu. Anıl'ın sözlüsü Buse kendisine aşırı sevecen yaklaşmıştı, tıpkı ailesi gibi... Çünkü Buse'nin ailesi de kendisine pek bir müşfik yaklaşmış ve bunu ısrarla da sürdürmeye devam ediyorlardı.
Durduk yere Anıl'ın kuzeni olmuş ve Halime Hanım'ında biricik güzeller güzeli yeğeni ve kızı! Kadın oğlunun işi bozulmasın diye kendisine nefretle bakmasına rağmen öyle iyi davranıyordu ki Güneş'in yüreğini yıkıp geçiyordu. Ah bir de Anıl kısmı vardı. Üç saattir gözlerine bakmaktan kaçınıyordu. Buse'nin sorduğu 'şirin' sorulara cevap vermekle yükümlüydü âdete...
Duyguları öyle alt üst olmuştu Güneş'in bir türlü içinden geçenleri doğru hizaya sokamıyordu. Tek bildiği kalbinin paramparça oluşuydu. Hani o güvendiği dağlara kar yapmıştı, hatta başka değişle o karın altında kalmıştı da kalkamıyordu. Kalkmayı başarabilseydi, şu anda bir saniye bile düşünmeden buradan çeker giderdi.
Hatta bunu düşünmüştü de. Anıl'ın o lafının şokunu atlatamadan Buse kolundan tutup içeriye getirmişti onu. Hızlı bir şekilde ailesine Anıl'ın kuzeni olduğunu söylemişti. Buse'nin anne ve babası bu sürpriz karşısında pek bir sevinirken, Halime Hanım kalbini tutmuş zar zor ayaklanmıştı. Kadın bu yetmemiş gibi bir de "Canım yeğenim gelmiş," diyerek kendisine sarılmasına razı olmuştu. Güneş şuurunu kaybetmiş gibi bakınırken, Halime Hanım beklemeden gollerin en güzeli atmıştı bir de. Kulağına sessizce "Aman kızım gözünü seveyim bir şey deme. Oğluşum mutluluğu söz konusu... Oğluşumun mutluluğu bozulmasın," diye bir de yalvarmıştı!
Güneş o anda orayı terk etmeyi düşündüğü için ses etmemişti ama üç saattir acısıyla birlikte koltuğun üzerinde oturuyor ve mutlu aile saadetine ortak oluyordu. Gözü ha bire Anıl'la Buse'ye kayıyordu. Yan yana oturmuş ele ele diz dizeydiler. Güneş onu gördükçe çok daha öfkeleniyordu. Lakin acısı çok daha yüksek olduğundan öfkesi galip gelip sessizce beklemeyi seçiyordu. Anıl kendisine bir baksa, ona içinden okuduğu lanetleri gözleriyle aktaracaktı. Burada sıkışıp kalmaktan da pek hayli nefessiz kalıyordu.
Bu nedenle daha fazla dayanamadı. Elindeki çay bardağını bırakıp "Ben artık kalkayım, sizi öyle ziyaret etmeye gelmiştim zaten," dedi Güneş. Bu acılı haline ağlayıp çığlığı sokağın ortasında atması lazımdı.
Güneş'in beklemediği bir şey de tam bu anda ortaya çıktı. Çünkü Buse'nin annesi Sevim Hanım hiç de Güneş'i göndermeye niyetli değildi. Zaten o üç saat içinde hemen kapıdaki bavulu yukarıya, misafir odalarından birine göndermişti bile. "Güneşciğim ne demek gitmek? Sen de bizim ailemizdensin artık. Hem nişan için geldin sen de değil mi? E nişana iki hafta kaldı, öyle otellerde mi ağırlayacağız seni?" dedi tatlı bir dille. Sevim Hanım'ın sesi her ne kadar tatlı olsa da Güneş'in içi öyle yangın yerdiydi ki bundan etkilenmiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEN HAYALİMDE YOKTUN
RomantizmÇoğu aşk bedeli ne olursa olsun, yaşamaya değerdi. Hayalindeki adam tarafından beklenmedik sürprizleri hazmetmeye çalışan Güneş, hayalinde olmayan adamla tanıştığında allak bullak olur. Dans öğretmeni olmasının verdiği avantajla işlerden hızla sıyrı...