Okunmamış Mektup

1.1K 122 8
                                    

HAZAL

(Kıtabını yazmaya devam ediyor – Geçmiş)

Günler bir şekilde geçmiş ve Vural da çekip gitmişti baş başa kalmıştık o hale sessizdi dilini yutmuş gibiydi onuda kaybetmekten korkuyordum artık, tek konuştuğu kişi Vuralmış aslında onu fark etmiştim artık sessini dahi duymuyordum. Mektupları bir kez olsun açıp okumamıştı anlıyordum onu hazır değildi, kim olsa hazır olamazdı ama günden güne onun erimesini görmekte beni bitiriyordu, derse gidiyordu ama bedenen ruhen aramızda değil gibiydi sürekli oturduğu yerden camdan dışarıya bakıyor kendini hayallerini ideallerini yavaş bir şekilde bitirmeye çabalıyordu, bize belli etmeden yok oluyor gibiydi. Okuldan eve, evde odaya gidiyordu ve hiç bir şekilde ses çıkarmıyordu ve en sonunda benim patlamama neden olmuştu;

"Nazlım yeter, yeter kendini de yok ettiğin yeter her gün kendini mahvettiğin yeter her geçen gün ağlamayarak kendini kuruttuğun. Yandığın kadar yakıyorsun, sen yaşa ki bizde yaşayalım sana ihtiyacım var, bana ihtiyacın var yalvarırım artık konuş, ağla, bağır, çağır, kır, dök ama bir kez olsun bana yaşadığını göster"

Yine bir sessizlik oldu her zaman ki gibi tek konuşan ben olduğum için şimdi odada çıt sesi dahi gelmiyordu ama sonunda onun pes edeceğini biliyorum. Bir saat çoktan geçmişti ve bende onun gibi sessizliğe burunmuştum ama derin bir nefes verdiğinde konuşmaya başlayacağını anladım.

"B-ben yaşıyor muyum onu dahi bilmiyorum, ağlayamıyorum Hazal bir damla dahi gözümden yaş inmiyor. Gözlerim kurumuş sanki, göz yaşlarım beni terk etmiş durumda aynı sesimi beni terk ettiği gibi. Yaşamaya bile gücüm yok ama bir şekilde nefes alıyorum" bunları söylerken o kadar dönüktü ki gerçekten herşey onu terk etmiş gibiydi. O böyle konuştukça benim kalbime bir ağrı giriyordu, yanıyordu yüreğim onun yerine de ağlamak geliyordu içimden.

"Ben ikimizin yerinede ağlarım, yeter ki konuş yaşa benimle kal sana çok ihtiyacım var" dedim ve sarıldım ona sıkıca. Bir hıçkırık koptuğunda bu hıçkırık karşılıklıydı sonunda ağlamıştı ve beni kendinden uzaklaştırmış hızla odadan çıkmıştı ne olduğunu anlamadan merdivenlerden gelen sesle peşinden koştum verandaya çıktığında dışarda yağmur başlamıştı. Yağmurun altında daha çok ağlamaya başladı bu yağmur damlaları annesinden ona geliyordu, ana kız beraber ağlıyorlardı yağmur damlalarıyla onu sarıp sarmalıyordu.

"Neden ben tanrım, neden beni onlarsız bıraktın neden?" Yere çökmüştü çimenleri parmaklarının arasına almıştı "neden anne, neden pes ettin. Beni neden terk ettin" kopartıp ellerini göğüsünde birleştirip iki büklüm oldu "hiç mi düşünmedin beni, peşinden ölmek isteyeceğimi. Yemin ediyorum anne denedim, denedim ölmeyi ama sensiz onu bile başaramadım anne!" sallanıyordu bense bir kenarda onu izliyordum. Annesi ile olan bu konuşmaya girmek istemiyordum "babamın beni terk etmesi yetmedi sende ettin anne. İkinizi de aff etmiyorum, aff etmeyecem sizi ETMEYECEM" diye çiğliği hıçkırıyla boğulmuş tamamen küçülmüştü yağmurun altına onun yanına gidip sarıldım ve yavaşça kaldırdım beraber içeri girdiğimizde onu temizledim ve tekrar koltuğuna oturtum için için ağlamaya devam etmişti. Göz yaşları ona dönmüştü aynı tenine renginin dönmesi gibi masanın üzerindeki küçük bir sandığı işaret ettiğin de benden onu istiyordu. Yanına götürdüğümde kütüyü açtı ve zarftan mektubu çıkarıp okumaya başladı her okuduğu cümle beni de yakmaya başlamıştı;

(Mektup)

"Benim küçük meleğim, Alparslanımın bana armağını canımın canı biliyorum bu mektubu okuduğunda ben çoktan aranızdan ayrılmış olacağım ama sakın kendini kaybetme ve hayatla mücadeleni kaybetme hayallerini gerçekleştir çünkü senin her zaman sol yanında olmaya devam edeceğim biliyorum beni aff etmeyeceksin daha fazla savaş vermeyip seni bırakıp gittiğim için ama gücüm kalmadı kızım. Dayanacak ne gücüm kaldı ne de zamanım yavrum, babana olan hasrettim daha ağır bastı belki de ama bu yarım yüreğimi de anla aybikem.

Okyanus'un Güz'ü - (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin