Hazal
(kıtabı yazamaya devam ediyor - Geçmiş)
Öyle de olmuştu hayallerinin peşinden gitmek için hızlanmıştı gecesi gündüze girmiş bir gün olsun aralık vermeden çalışmıştı geride kaldığı konuları çoktan bitirmiş ve acısını derslerden çıkarmaya başlamıştı. Bu kadar çalışmaktan hastalığa yaklanacağından korkmaya bile başlamıştık ama artık eskisinden daha iyiyidi bir nebzede olsa gülüyordu. ÖSS'ye başvurularımız yapmış sınava sayılı haftalarımız kalmıştı 16 Hazıran 2002 bizim için artık yarındı ve o yarında bizim geleceğimiz yatıyordu bu çalışmaya göre Nazlımın kesin tıp kazanacağı garantiydi ama benim aklım dersde olsa bile kalbim ondaydı artık sık aramıyordu bazen hiç aramıyordu büyük ihtimal kendine sevgili bulmuştu ya da bilmiyorum işte beni unutmaya başlamıştı ve benim kadere olan inancımı yine yok etmeye başlamıştı.
Benim için çok uzun zaman sayılacak kadar zaman geçmişti kemanı elime almayalı ve bu gün içim de bir kader vardı ve bunu en iyi yansıtma şeklimdi belki de, arşe kemanımın telelerine dokunduğunda üzgün olduğum da en çok çaldığım parçayı çalmaya başlamıştım parmaklarım sankı bir tek onu biliyordu. Başka not bilmiyormuşcasına çalıyordum "Tomaso Abinoni'nin Adagio". Durduğum da sırtımda bir el hissettim geriye doğru döndüğüm de sankı onu görecekmişcesine heyecanlanmıştım yüzüm düştüğünde benimle alay ederek konuşmaya başlamıştı Nazlım;
"ne o beni gördüğüne sevinmemiş gibisin ama üzgünüm tatlım ne yazık kı beyaz atlı prensin yok ben varım" dedi gülerek
"aman be Nazlım dalga geçip durma"
"bu parçayı ya canın sıkıldığında ya da üzüldüğünde çalarsın ve neden çaldığını biliyorum. Belki de yoğundur Hazal neden hemen terk edilmiş gibi üzülüyorsun üstelik sevgili bile değilsiniz anlıyorm onu çok seviyorsun ama sen kendini demiyor muydun olmayacak bir dua diye"
"evet ben diyordum ama alışmıştım beni aramasına sormasına sessini ona"
"biliyorum ve senin için babamın anneme yazdığı şiirlerden birini seçtim ve sana okumaya geldim belki de şiirin içinde sana bir masaj vardır"
"sanmıyorum Nazlım onların aşkı büyüleyici"
"annemin mektubunu hatırlatırım o zaman sana"
"tamam oku seni dinliyorum" dedim ve içeriye girip yatağın üzerine oturdum oda yanıma oturdu bağdaş kurarak ve başladı o sihirli cümleleri okumaya;
Ah yüreğim ne kadar daha dayana bilirim,
Kör olmuş gözlerim, görmez olmuş başkasını,
Kalbim olmuş ALEV,
Sonmez olmuş aşkı,
Bir dile gelse şu duvarlar neler anlatırdı bilemem sana,
İstemezdim seni ağlatmayı,
Kıyamazdım ki gözlerine bakmaya,
Söz birtanem bir daha asla ağlatmam seni,
Bir defa gülümse yeter bana,
Yüzündeki gamzeler bir kez daha görsem yeterdi bana,
Biliyorum ölüm ilk beni çağiracak yanına,
Üzülme melek yüzlüm ikimizde alışacağız bu ayrılığa,
Ama unutma birtanem,
Kalbim hep ALEV diye yanacak....
Ahmet Hanzadeoğlu
Sensiz birgün daha saat gece 2.41 yine sensizim
Şiir deki sözler bilinmedende olsa kaderlerinede yazılmıştı ve ilk ölüm ona uğramıştı ayırmıştı ama bu şiir onların son berabersizliğin şiiriydi bu şiirden bir kaç gün sonra evlenme teklif etmişti ve kavuşmuşlardı birbirlerine ölünceye dek hiç ağlatmamıştı sevdiğini. Peki ya neden ağlatıyor benim sevdiğim beni, daha doğrusu benim sevdiğim beni seviyor muydu onu bile bilmiyordum bir süre sonra inanmaya başlamıştım beni sevdiğini ama şimdi yoktu sahı ya hiç olmamıştı bu şiir beni ve aklımı daha çok karıştırmıştı. Şifreyi çözememiştim zaten aramamıştı da, çocuksu bir inanıştı benimkisi zaten ne zaman okusak Alparslan amcanın şiirlerini hemen ardından arardı beni ama şimdi çalmıyordu telefonum. Kaç gün olmuştu beni aramayalı hesap etmiyorum sanki 3 gün 6 saat olmuş saniyelerinecek sayıyordum işte ama aramıyordu en uzun süreydi bu onun aramamasını hiç bu kadar ara vermezdi.
Iyice sinirlerim bozulmuş ağlamaya başlamıştım bile delirdiğimi bile düşünmeye başlamıştım çünkü kendi kendime konuşuyordum artık;
"Hazal kendini bu kadar bırakma lütfen senin hayallerin, karıyerini düşün, bir adam için bir senelik emeklerini habe etme topla kendini senin bana dediklerini unutma aynısını kendin için de uygula yalvarırım"
Ellerimi klaviye üzerinden çektiğim de o günleri birebir yaşamaya başlamıştım yazarken sankı o günlere dönmüştüm ve bugün hiç gerçek değilmiş gibiydi ama yazmayı bıraktığımda şimdi buradaydım ve o geri de geçmişte kalmıştı tozlu raflarda saklı kalan hikayelere dönmüştü. Günlerdir kolay kolay ara vermeden yazıyordum ve her yazdığım cümlede tekrar yaşıyordum o günlere tekrar dönüyor gibiydi ruhum ve Nazlımın yıllar sonra tekrar o eski günlere dönmesi. Bu defa hekim yardımı alması beni daha da üzsede arkadaşımın çok yavaş olsada iyileşmeye başlaması bir nebzede olsa sevindiriyordu. Çocuklarımla hemen her saat yazılarıma her ara verdiğimde görüntülü konuşmam bana güç veriyor yanlarında olamasamda yanımdaymışlarcasına hissediyordum onlara olan sevgim belki de beni yeniden ayağa kaldıracak gücü veriyordu ama kalkamıyordum işte istesemde yapamıyordum tedavi sonrası başımı bile kaldıramıyordum kaldırdığımda zaten ya yazıyor ya da sevdiklerimle geçiriyordum.
***
"Annem, uyan artık bize dön sana ihtiyacımız var" gözlerimi açtığımda yanımda kimse yoktu Altanın sesi gibiydi ama o çocuksu sesi kaybolmuştu kocaman adam gibiydi. Sinirlerim tamamen harap olmuştu ağlıyordum o sesi bir türlü çözemiyordum nereden gelmişti bilmiyorum ama öyle bir anne diyordu ki içimi daha fazla yakıyordu ve göz yaşlarım daha çok yakıyordu inerken yüzüme her damla kalbimin üzerine iniyordu.
Kapı açılmasından yanıma gelip sarılması bir olmuştu Ethan, ne olduğunu anlamıyordu ama ben sallanarak ağlamam o da beni sarıp sarmalayarak destek oluyordu ne soruyordu neden ağladığımı nede ben söylüyordum. Öylece duruyorduk işte zaman akıp gidiyor ve biz gitmesine izin veriyorduk çünkü durduramıyorduk durması için yalvarsakta durmuyordu öylece akıp gidiyordu. Boynum'da ıslaklık hissettiğim de o da ağlıyordu benimle beraber, öylece ağlıyorduk işte konuşmadan anlıyorduk birbirimizi.
çok kısa oldu bu bölüm biliyorum ama peş peşe yeni bir bölüm daha atacağım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Okyanus'un Güz'ü - (Tamamlandı)
RomanceGelecek onu kansere hapis etmiş bir kadın, geçmişi ise tutkulu bir aşka; "Bir kadın düşünün onun okyanus gözlerinde boğulmaya korkan. " "Bir adam düşünün onun güz gözlerinde kaybolan.." Onların aşkı, tesadüfler üzerine kuruluydu, ama hayatta tesadüf...