Doktor Hazal

887 100 10
                                    

Aradan geçen zamanın hızına bir türlü yetişemiyordum; mezuniyet, TUS, sonuç derken şu anda kendi hastanemizde kalp ve damar cerrahisinde asistan olarak göreve başlamıştım. Hayallerime bir adım daha yaklaşmıştım, Ethan ile aynı hastane de çalışmak ayrı bir heyecandı; öğle molalarında onunla acil çıkış merdiveninde buluşup kimseye yakalanmadan deli gibi öpüşüp tekrar hastaların yanına dönüyorduk. Öğle yemeklerini yemekhanede ve ya hastaneye yakın bir kafese yemeği tercih ediyorduk ki. Bize Vural da eşlik ediyordu; hemen herkesin gıpta ettiği çiftlerdendik. Ameliyatlara asiste etmek için gireceğim zaman dahi parmağımdan yüzüğümü çıkarmak istemesem de, çantamın içine bırakıyordum. Sonra bul bulabilirsin. E kadın dediğin bavul çantası olacak içinden ev çıkarsa ideal kadın bulunmuş oluyor. İşte bende onlardan biriyim, içine bir tek evi sığdıramadım.

"Hala bulamadın mı? Şaşkın ördek"
"Hayır yok hiç bir yerde"
"Çantana koyduğuna emin misin?"
"Evet, ameliyatta girmeden önce koydum"
"Hazal bir saattır arıyorsun için de yok işte"
"Hayır var ben sadece bulamıyorum" sinirimden ağlamaya başlamıştım.
"Ağlama sevgilim, bulamazsan aynısından yaptırırız yeter ki ağlama"
"Aynısını yaptırman, bana onu hissettirmez! Ben onu seviyordum"
"Hayatım sakin ol derin bir nefes al ve çantanda beraber arayalım" başımla onay vermiştim.

Tekrar çantaya bakmaya başladığımızda en sonunda pes edip komple çantayı ters çevirmişti masanın üzerine;

"Hazal çantan da çatalın ne işi var"
"Lazım oluyor! Ya sen ne var ne yok yapacağına yüzüğümü bul"
"Ben bu çantanın içine düşsem kaybolur 3 gün bulunmama"
"Uğraşma benimle" makyaj çantamı kaldırdığında sırıtıyordu, buradayım ben şaşkın ortalığı neden bu kadar velveleye verdin der gibi bakıyordu.

Yüzüğü eline alıp, "hiç üstünden çıkarmayacağın bir yöntem buldum yüzüğün için"
"Neymiş o peki"
"Yaklaş bana" yaklaştığım da ilk tanıştığımda verdiği annesin madalyonun, zincirine yerleştirdi ve boyunma tekrar taktı.
"En azından kaybedecem korkunu yenersin. Alışınca da parmağına tekrar döner"
"Öyle diyorsan"
"Öyle diyorum, sen gel bakalım şimdi benim yanıma ben seni çok özledim" boynumu öpmeye başlamıştı ki çok geç kalmadan beni kucağına almıştı. Her iki bacağım onun beline kitlesem de, o beni duvara yapıştırmış yavaş ritmik hareketler yapıyordu. O an uçurumlara çekiliyor gibi hissederken, kilitili olan kapı çaldı;

"Hocam"
"Evet" sesi boğuk çıkmıştı.
"Bir hasta hakkında size danışmam gerekken acil bir durum var"
"Tamam" beni kucağından indirdikten sonra, masasına geçti ve ben çantamı toplayıp. Kapıyı açtığım da Asuman hiç vakit kaybetmeden içeri girdi.
"Evet seni dinliyorum"
"Hocam İnterstisiyel beyin ödemi olan hasta hakkında konuşacaktım" onlar konuşmaya başladıklarında bende sessizce çıktım odadan ve Nazlımın yanına gitmek için asistan odasına geçtim.
Ameliyat için hazırlanıyordu;

"Ameliyatın mı? Var"
"Evet sezeryan'a girecem Sevgi hocayla, sen ne yapıyorsun"
"Ethanın yanından geliyorum, şu Asumana gicik olduğum kadar kimseye olmuyorum"
"Neden"
"Her saniye Ethanın yanında, yok hocam şu hastayı soracam yok bunu.Sürekli bir soru içinde"
"Sende kıskanıyorsun öyle değil mi?"
"Evet"
"Hazal evlenmek üzeresiniz, bunlara takılma Ethan burada uzman ve başarılı bir cerrah"
"Bir süre daha sözlü kalmak en iyisi, ailesi gelemiyor buraya beni babamdan kim isteyecek Vural mı?"
"Bu ne demek"
"Ethanın annesi hayatta değil ve babası ile pek görüştüğü söylenemez"
"Annenler bu ilişkiyi biliyor ve onay veriyor neden kız istemeye takılı kaldın" biran söylediğim şeyin onu nasıl kırabileceğimi düşünmeden söylemiştim ve hayatımın en saçma konuşmasını yapmıştım ona karşı.
"Özür dilerim"
"Ne için kuzum"
"Seni saçma sapan konularımla boğuduğum için"
"Seni üzen ya da mutlu eden her ne varsa beni boğmaz, benim için çok değerlisin bunu unutma" ona kocaman sarılmıştım, içime sokarcasına.
"Seni çok seviyorum"
"Bende çılgın, hadi izin verde sezeryana yetişeyim"
"Tamam"
Biz konuşmayı bitirirken, o sıra odaya hemşirelerden biri girdi.
"Fikret hoca sizi çağırıyor acilmiş"
"Tamam geliyorum"
"Acele etseniz iyi olur çok sinirliydi" peşinden bende koşarak çıktığım da, neden sinirlendiğini açıkçası merak etmiştim ve beni neyin beklediği. Odanın kapısına geldiğimde tıklatmaya korkuyordum ve tıklatmazsam beni öldüreceğini de biliyordum. Kapıyı tıklatıp açtığım da sinirli gözlerle bana bakıyordu her an beni öldürecekmiş gibi.

"Hocam beni çağırtmışsınız"
"Yaptığın saçmalıklara bakıyorum"
"Anlamadım? Nasıl yani"
"Bu dosyaların hali ne"
"Ne varmış dosya da, anlayamıyorum hocam"
"Hiç bir evrak düzgün yerleştirilmemiş"
"Evrak işinin benim olmadığını düşünüyorum"
"Bu nasıl bir konuşma üslubu"
"Konuşmam da bir sorun olduğunu düşünmüyorum, 6 yıl boyunca hekim olmak için çabaladım. Sizin asistanınız olarak göreve başladığımdan bu yana izin verdiğiniz ameliyatlara girebiliyorum. Geri kalan zaman da ya kiranızı ödüyorum, eşinize çiçek siparişi veriyorum ve ya yöneticinizle görüşüyorum ama cerrahlığa dair hiç bir iş yapmıyorum"
"Bu ne hatsızlık! Çık odamdan program dan çıkartıldın"
"Bunu yapamazsınız!"
"Yaparım, bu hastanede bile çalışamayacaksın. Şimdi defol git odamdan hatsız. Sizin gibileri okutan da suç, terbiye yoksunu. Bir de hanım efendi kalp cerrahı olacakmış! Senden bir şey olmaz duydun mu?" Gözlerim sinirden dolmuştu bu sözlerin hiç birini hak etmiyordum. Beni istediği ameliyatta sokuyor istemediğinde ayak işleri yaptırıyordu. Evet iyi bir cerrah olabilir ama iyi bir insan değildi, günü gününe tutmayan bir adamdı.

Kullandığı cümleler ölesiye canımı yakmıştı, beni tanımıyordu. Açıkçası tanımasını ben istememiştim, hastanedeki bir çok kişi beni tanımıyordu, en azından kızları olarak, bilenlerde tembihlenmişti beni kimseye anlatmayacaklardı. Adım, Ethan ile olan dedikoduya karıştığın da bile duyduğum saçma sapan sözleri bir kalem de silecek güce sahipken istemiyordum. Kendi hastanemize bile Tus'dan aldığım puanla girmiştim ve hiç bir zaman soyismi kullanmamıştım. Fikret hoca, Baş hekimin kızı olduğumu bilse ne yapardı çok merak ediyorum açıkçası ama ne olursa olsun soyismi bu tür şeylere kullanmayacaktım. Çok yakında Decer olacakken üstelik, gerçi oda muallakta, sinirlerim tamamen yıpranmış durumda. Kendimi ilaç deposunun içerisine güç bela atıp kendimi duvara yasladım. Boşalan sinirimi ağlayarak sakinleştirmeye çalışıyordum. Herşey istediğim gibi giderken, şimdi alak bulak olmuştu. Sabah bile daha mutluydum bir de şu an ki halime bak!

***

Telefonuma gelen çağrıların hattı ve hesabı yoktu. Anlaşılan Fikret bey ile kavgam yayılmıştı, gidip durdurmak dahi içimden gelmiyordu ve kimse bemi burada bulamıyordu. Bir nevi hastane içerisindeki huzuru bulmuştum. Kendi açımdan duruma baktığımda davam da haklıyım ama hocan o iken bu yaptığım terbiyesizlikmiş gibi geliyordu. Neden bir insan asistan doktora bu kadar işkence uygular ki, üstelik, ameliyat dışındaki tüm saçma sapan şeyleri bana yaptırıyordu.

Kapı açıldığında içeriye gireni göremiyordum ve bana doğru gelen kişinin Nazlım olduğunu gördüğüm de ona sıkıca sarılmaktan başka bir şey gelmiyordu içimden.

"İyi misin bebeğim" başımı hayır diye salayabilmiştim onu gördüğümden bu yana, daha çok ağlamıştım en azından bana destek verebiliyordu.
"Fikret hoca yaptı yapacağını"
"Ne demek bu"
"Beni program dan çıkardı artık onun ekibin de değilim"
"Pardon ama bu nasıl bir saçmalık böyle"
"Onu bana değil ona sorman lazım" beni yavaşça kaldırmaya çalıştığın da ona elimden geldince karşı koymaya çalışsam da Nazlım beni çekilmeye devam ediyordu, ona direnmem gerekiyordu. Buradan çıkmamam için ki bu da imkansız. O kafasına koymuşsa beni buradan çıkarırdı.

Okyanus'un Güz'ü - (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin