Hazal
Sabah uyandığım da gözlerim baş ucumdakı çocuklarımın fotoğraflarına kaydı onları o kadar çok özledim ki, Mavi'min kokusuna daha doyamadım, Altan geceleri benden masal dinlemeden uyumazdı şimdi nasıl uyuyordur bebeğim. Geceleri çok ağlıyorlar mıdır? Ethan bazı geceler eve gitmiyor benimle kalıyor ya da nöbetleri oluyordu. Çocukların düzeni'de bozuldu, ne güzel yenmiştim bu hastalığı, nüksetmesi tüm hayatımı alt-üst etti. Gözüm den inen yaşlar onlarsız geçen günlerim içindi, onların kokusundan uzakta kaldığım her saat için. Ben, onları her saniye özlerken, nasıl başarabiliyorum bu kadar uzakta kalmayı, bu güç nasıl geliyor bana, bilmiyorum. Bildiğim tek şey, şu anda göğüsüme hançer saplıyorlarmışcasına acı çektiğim saatte baktığım da çok erkendi meleklerim uyuyordur şimdi, ah nasıl da masumlardır. Ben onları öpmeye, koklamaya doyamaz ve kıyamazken şimdi iki aydır göremiyorum onları. Beni kendi hastaneme hapis ettiler. Ayaklarım yere deydiğin de saatin kaç olduğu umrum da bile değildi, dolaba doğru yöneldim. Çantam dan telefonumu çıkartığım da hiç zaman kaybetmeden Vural'ın adının üzerine parmağımı getirip aradım. Telefon ikinci kez çalmadan açmıştı, görüntülü aramasam uyumadığını düşünürdüm. Panık olmuş bir süratla açmıştı, gözlerimin şışlığınden ağladığımı anlamıştı ve gözleri dolu dolu bana gülümseyerek konuşmak için boğazını temizlemeye çalışıyordu;
"Günaydın çırkın kurbağa, sana yıllardır ağlamanın yakışmadığını anlattığımı düşünüyorum ama galiba bunu çok ciddi söylediğimi düşünmüyorsun" dedi gülümsemek şu anda bana işkence yapıyorlarmış gibi birşeydi.
"Günaydın Vural seni de uyandırdım ama çocukları çok özledim, onlar uyurken bir kaç dakika da olsa izlemek istiyorum. Odalarına gidebilir misin?" ben daha konuşurken o merdivenleri inmeye başlamıştı.
Odaya girdiğin'de Mavi'nin dönencesinin müziği çalışıyordu. Kamerayı Mavi nin beşiğine çevirdi ilk önce çok büyümüştü, iki ayda nasıl da değişmişti benim küçük meleğim, prensesime bakarken gözüm den inen yaşlar boyunum dan aşağı doğru kaybolup gidiyordu. Ara ara hareketler edip ses çıkarıyordu, kamerayı yavaş adımlarla Altan'a getirdiğin de, boğazım dan bir hıçkırık çıkıyor tutamıyorum kendimi o kadar özledim ki, kelimeler yetmiyor onları anlatmama. Ilk göz ağrım, paşam yine ters dönmüştü uyudu yerde ayakları yastığın üstün de öylece uyuyordu. Boyu uzamıştı sankı, biraz da kilo vermişe benziyor, ben yokum diye yemek yemediğini söylemişti Ethan ve Nazlım. Arkam dan Ethan sarıldığında ellerini karınımın üzerinde birleştirmişti, başım boynumun arasında oda izliyordu benimle birlikte çocukları, elimi elinin üzerine koydum bakmaya devam ettik.
Vural yavaş adımlarla odadanın kapısına doğru döndüğün de Nazlımın Amerikan panel kapı kasasına doğru yaslanmış benimle birlikte ağlıyordu. Duygusal arkadaşım hamilelikle daha da duygusallaşmıştı. Vural nazlımın koluna girip kapıyı sessizce kapatıp, salona doğru ilerlediler bir kaç dakika konuştuktan sonra kapatığımızda tekrar saate baktığımda daha yeni dört büçük oluyordu. Ethan beni yavaşça yatağa doğru ilerletirken, bende bir yandan sırılsıklam olmuş yüzümü elimle temizlemeye çalışıyordum, baş ucumdakı komidinden bir peçete alıp yatağını üstüne oturdum gözlerimi sildikten sonra, ona doğru döndüm. O mavi gözleri daha bir yorgundu. Ikimiz de konuşmadık sola doğru yan dönüp uzandığım da oda sağ dönük bir şekilde bana doğru uzandı. Iyice yaklaştım ve sarılarak tekrar uyumak için gözlerime kapatım.
Uyandığım da Ethan gitmişti. Saate baktığım da dokuza geliyordu, onunla ne zaman uyusam tuhaf bir huzur kaplıyor içimi ve hiç uyanmadan uyuyorum. Uyanmamı bekliyorlarmış gibi kapım tıklatılıp açıldığın da Hülyanın elin de mekanik tansiyon aletti ile yanıma doğru geliyordu. Sabah rutin bir şekilde yaptığımız ölçüm ve günaydın konuşmalarından sonra odadan çıkışını izledim. Kahvaltım gelmiş ve soğumaya mahkum kalmıştı masanın üstünde. Masayı önüme doğru çektim, yapmak istemesem de yemek zorundayım iyileşmem için düzenli beslenmem de gerekiyor. Sadece ilaçlar yaşayamam, midem bulansada bir şekilde tabağımı bitirdim. Bir kenara koyduktan sonra tepsiyi, masanın üzerine tekrar bilgisayarımı yerleştirdim. Heyecanla bilgisayarın açılmasını beklerken artık bu kitabı yazmak benim için bir nevi nefes almak gibi birşeye dönüşmüştü. Tüm anılar tekrar hatırlamak ve yaşamak bana tuhaf bir mutluluk veriyordu. Bilgisayar açıldığında kullanıcı şifremi girip ana ekran açıldığında aile fotoğrafımızı görmem tekrar gözlerimi doldursada biran önce dosyaya ulaşmak için hızlı aramalara dosya adını giriyorum. Dosyanın üzerine tıkladığımda geçmişin perdeleri tekrar aralandı ve ben anıların içine hızla çekildim;

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Okyanus'un Güz'ü - (Tamamlandı)
RomanceGelecek onu kansere hapis etmiş bir kadın, geçmişi ise tutkulu bir aşka; "Bir kadın düşünün onun okyanus gözlerinde boğulmaya korkan. " "Bir adam düşünün onun güz gözlerinde kaybolan.." Onların aşkı, tesadüfler üzerine kuruluydu, ama hayatta tesadüf...