Pıtırcık arkadaşlarım, biliyorum henüz bu hikaye yeni ama en azından okuyanlar yorum ve beğeni yapabilirler. Bu hikayeyi kalbimi vererek yazıyorum hepsi gibi. Umarım yorum atarsınız. Sizi çok seviyorum.
İyi okumlar :*****
‘’Mutlu mu prensesimiz?’’ dedi buz gibi sesiyle. Ben onu yok sayıyordum ama o hem beni yok sayıyor hem de laf sokuşturmaktan geri kalmıyordu. Hiçbir şey demeyecektim ama nereye kadar?
‘’Bu evliliği ben istemedim. Bana bunun suçlusu benmişim gibi davranma. Sana çokta meraklı değilim.’’ Dedim dümdüz bir sesle yüzüne bakarken. Direksiyonu tutan elleri daha da sıkılaştı.
‘’Bunun suçlusu zaten sensin. Eğer sen kabul etmeseydin böyle bir şey olmayacaktı dedi iğrenir gibi bir sesle. Bunları derken gözlerini de kısmıştı.
Ben aklıma tüküreyim bunun gibi at gözlüklü bir insanla nasıl konuşmaya çalışıyordum böyle?
‘’Ben senin tam tersine ailemi önemseyen biriyim?’’ dedim yavaş yavaş. Ben bunun için bavulumu işgal eden daha sonra da parçalayacak olduğum kıyafetleri mi kendimi Toprağa rezil edip almıştım? Ya da üşüyecek diye üzerini örtmüştüm.
Cidden aklıma tüküreyim.
‘’Evet aileni o kadar çok seviyorsun ki kendini birkaç milyona bana sattın. Sürtükler gibi.’’ Deyince kaşlarım çatıldı. Dediklerinin beni etkilememesi gerekiyordu.
Kanımdan bir şeylerin çekildiğini hissettim. Beynim bir cadı kazanı gibi fokur fokurdu. Gerçekten bana orosbu mu demek istedi bu? Ne demek demek istedi bildiğimiz dedi.
Benim şaşırdığım şey kalbime batan bıçaktı. Derimi soymaya başlayan bıçaklardı. Gözümde artan baskı. Ağzım istemsiz bir şekilde açılınca gözlerim otomatik olarak kapandı.
Ama en önemlisi dediklerinin bana doğru gelmesiydi. Ben kendimi para için satmıştım Rüzgara. İçimdeki kaltak bana bunu haykırıyordu. Ama her zaman benimle olan masum, soğuk bir yetimhane odasında büyümüş Su sen ailene minnet borcunu ödemek için evlendin diyordu.
Kalbim ona inanmak istiyordu. Kalbim minnet duygusu dercesine hızlıca pompalanıyordu.
Sağ gözümden akan yaşı silmek istedi ellerim ama ondan önce dudaklarım çalıştı.
‘’En azından senin gibi bağımlı bir piç kurusu değilim.’’ Dedim fısıltıyla. Arabayı alayla dolu bir kahkaha doldurdu. ‘’bu dediklerine pişman olacaksın.’’ Dedi tehlikeli bir ses tonuyla. Omuz silkip ‘’Sende…’’ demekten başka bir şey gelmiyordu elimden. Burnumun kenarından dudaklarımın üzerine akan yaşı hemen ellerimin tersiyle sildim.
Bu sırada açılan camlar beni kendime getirmişti ama ben cam falan açmamıştım. Ona döndüğümde dudakları alayla kıvrılmıştı. Bu sırada arkadaki camlarda açılmıştı.
‘’Ne yaptığını sanıyorsun?’’ dedim kaşlarımı çatarken. ‘’Pişman ediyorum, karıcığım.’’
Bana karıcığım diyen o dilini kesmek istiyordum. Kaşlarım çatıldı. ‘’Saçmalama, ikimizi de hasta edeceksin.’’ Dedim ellerim düğmeye giderken.
Rüzgar o kadar keskindi ki. Şimdiden hırkamın altından tenime değen soğuk tüylerimi diken diken etmişti.
Bileğimi sertçe tuttu ve tehlikeli bir sesle konuştu. ‘’Sakın… Sakın benim mekanlarım da bana emir verme. Hatta tüm hayatın boyunca bunu yapma. Üzülen ve canı yanan taraf sen olursun. Şimdi çek o ellerini.’’ Dedi ve ellerimi hızlıca itti. Öküz tuttuğu yerde resmen beş parmağının izi çıkmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SU VE RÜZGAR (TAMAMLANDI)
Novela JuvenilSu akıp gider hayatta. Saf ve durudur hep. Yaşam kaynağıdır. Nefes almak gibidir Su. O olmazsa yaşayamazsınız. Rüzgar kaplar tüm vücudunuzu. İyi hissettirir sizi. Yaşamak için ona da ihtiyaç duymak zorunda kalırsınız bir süre sonra. Zaten karanlığı...