13-''Sonra Umutla tanıştım.''

10.8K 459 8
                                    

AŞKISILAR GÖRDÜĞÜNÜZ GİBİ BÖLÜMLER UZUN UZUN VE ÇABUK ÇABUK GELİYOR,LÜTFEN SİZDE YORUMLARINIZLA BENİ MUTLU EDİN,SİZİ ÖPÜYORUM :*

Geçmiş… Gelecek. Artık önemli değildi benim için. Anı yaşamak önemliydi. Öyle de olması gerekiyordu ama ne geçmişim bırakıyordu peşimi, ne gelecek için kaygılanmadan durabiliyordum artık.

Tam her şey rayına oturdu ve ben iyileştim derken yaralarımı tırnaklarıyla yırtarcasına kanatan bir canavarın hayatının ortasına düşmüştüm. Bu canavar RÜZGAR ERKİNDİ. Ne öldürmeye gücümün yettiği ne de beni öldürebilecek büyüklükte bir canavar. Mecburen onun tutsaklığı altında ezilmekten başka bir şey gelmiyordu elimden. Zaten ne yapmam gerektiğini de bilmiyordum. Bir çıkış yolu var mıydı onu da bilmiyorum?

Sonra Umutla tanıştım.

Aslında Umutun benim için diğer çocuklardan bir farkının olmaması gerekiyordu. Yani dışarıda olan diğer çocuklar. Ama Umut gerçekte umuttu benim için. Adeta iyileştirebileceğimi düşündüğüm açık bir yara gibi. Siyahlarla kapatabileceğim ve bir tabuta atıp mezara gömmek istediğim geçmişim gibi.

Acılarım gibi. Hayal kırıklıklarım. Çığlıklarım. Yani tüm geçmişim gibi.

Ayrıca Umut tanıdık geliyordu. Hüzünlü ama güçlü bakmaya çalışan gözler şu sıralar hayatımın odak noktası olmuş olan bir diğer siyah gözlerin sahibine benziyordu. Neden bilmiyorum o iki göz arasındaki tek fark yaşanmışlıklar ve Umut’un gözündeki çocukluğun verdiği o masum ve temiz bakışlardı.

Ama Rüzgarda o masum bakışların adını anmak bile haramdı. O karanlığı sanki kendi bulaştırmıştı gözlerine. Sanki gözleri rengarenkti onun ama sonra bir damla karanlık bulaştı gözlerine ve tüm rengini sömürdü o karanlık.

Bilmiyorum ben mi olayı abartıyordum ama gerçek buydu benim için.

Şimdi o küçücük bedeni kocaman hastane odasın da yaşam için direniyordu. Aslında neden direniyordu bilmiyorum? Bu iğrenç hayata dönüp tekrar aynı acıları mı yaşamak istiyordu?

O gün onu o restorandın arkasında gördüğümde ilk göz göze geldiğimizde içimin titrediğini hissetmiştim. Elimde olmadan hiç tanımadığım bu çocuğa sevgi beslemeye başlamıştım. Ona telefonumu ve cüzdanımda bulunan tüm parayı vermiştim. O an elimde olsa daha fazla da verirdim. Ama imkanım kısıtlıydı.

Makine sesleri kulağımın dibinde öterken kanımın donduğunu hissediyordum. Çenem istemsizce kasılıyordu. Umut zatürree olmuştu. Yani doktorlar ağır bir solunum enfeksiyonuna kapıldığından bahsetmişti. Küçücük bedeniyle şimdi bu hastalıkla savaşıyordu.

Buraya geleli yarım saatten fazla olmamıştı büyük ihtimalle. Geldiğimizden bellidir bu sandalyeye çökmüş kafamı bile kaldırmadan Umut’a ve düşüncelere dalmıştım. Kapanan kapı sesi neden bilmiyorum birden dikkatimi çektiğinde yavaşça başımı çevirdim.

Rüzgarın burada olduğunun farkında bile olmadığımdan biraz irkilmiştim doğrusu. Beni dikkatlice süzerken hala neden burada olduğunu düşünmeden edemiyordum. Yavaşça bana yaklaştı ve elindeki iki kahveden birini bana uzattı. Gözlerim kahveye dönünde birkaç saniye kahveye baktım ama sonra ondan beklenmeyecek şekilde kibarlık gösterip hala burada olduğu için kahveyi elinden aldım.

Hah! Sanki bir saat öncesine kadar hayatımda duyduğum en küçümseyici ve aşağılayıcı  cümleleri o söylememişti. Ya da arabanın üzerine yatırıp yumruğunu hemen yanıma geçirmemişti. Ya da hayatta kalbimi kimsenin acıtmayacağı kadar acıtmamıştı.

Tabi ki yıllar sonra. Şu anda hayatta dediğim kavram ailemin beni evlatlık edindiği dönemden başlıyordu. Onun öncesi pek hatırlamak istemediğim diğer hayatımdı.

SU VE RÜZGAR (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin