Sevgili sevgi taneciklerim bu bölümü gerçekten çok severek ekliyorum sizlere.Önceki bölümde neredeyse hiç olmayan yorumlar umarım bu bölümde uzun ve çok olur.Şarkının çeviri sözlerine bakarsanız çok mutlu olurum.Ve tatilde artık hep birlikte olduğumuzu müjdelemekten çok mutluyum.
Teşekkür ve takdir alanları dışlamasam da şöyle bir hah diye baktığımı belirtmek isterim.YAŞASIN KARNESİNDE BİRİ OLANLAR!
Sizleri seviyorum genşler.Hadi bakim.
Arabanın kapısı hızla kapandığında artık ne yaptım da onu böyle sinirlendirdim diye düşünmekten vazgeçmiştim. Çünkü bu Rüzgar Erkindi. Onu sinirlendirmek için bir sebebin olması gerekmiyordu. Bu onun doğasında vardı. Yan kapıda hızla kapanınca araba bir aslan gibi öne atıldı ve yolda gitmeye başladık.
Ses çıkarmadan oturuyordum öylece. Sadece duruyordum. Rüzgarın yüzünü görmek istiyordum, bana yine öyle yumuşak bakmasını. Ama o Rüzgardı ve bende onun hayatının en büyük lekesiydim. Hayatını söndüren zehir. Onun için buydum ben.
‘’Sana oradan erken ayrılmak istediğimi söylemiştim.’’ Dedi camdan dışarı bakarken eve az kalmıştı. Derin bir nefes aldım ve ona dönmeden ‘’Gördüğün gibi. Gidelim dediğin an gittik.’’ Dedim yavaşça. Yorulmuştum gerçekten.
‘’Ama erken kalkmak için de bir şey yapmadın.’’ Dedi dişlerinin arasından. Hırsla ona döndüm. ‘’Tanrım! Rüzgar ne dediysen onu yaptım. Kalk dedin kalktım, otur dedin oturdum benden daha ne bekliyorsun?’’ dediğimde o da bana hırsla bağırdı. ‘’Hayatımdan siktir olup gitmeni bekliyorum.’’ Diye bağırdı. Gözlerim kocaman kocaman açıldığında bu cümlenin bu kadar açık olmasının böyle can yakacağını bilemezdim.
Size o an kalbimin nasıl binlerce parçaya bölündüğünü de anlatamam dostlarım. Ben Su Erkin o an ki duygularımı ilk defa –sonraları çoğalacak- size anlatmakta güçlük çekiyorum.
Araba durduğunda eve geldiğimiz çok net duyulmuştu.
İkimizde sinirle birbirimize bakarken gözlerimin dolduğunu hissedebiliyordum. Gözümden bir damla yaş aktığında bende kendime geldim ve yavaşça kapı kulunu indirdim. Sessiz kalıyordum çünkü diyecek bir şey bulamıyordum. Yoksa ondan korktuğum için falan değil.
Yavaşça aşağı indim ve bahçe kapısına yönelip eve doğru yürümeye başladım. Düşünecek çok şeyim vardı düşünemediğim. Yapmak istediğim çok şey vardı yapamadığım.
Arkamdan kapanan kapı ve hızlıca atılan adımlar bu tartışmanın henüz bitmediğini gösteriyordu. Gözlerimi devirdim ve yürümeye devam ettim. ‘’Ama sen yüzsüzsün değil mi? Git desem de gitmezsin?’’ diye bağırıyordu. ‘’Yüzsüz olan sensin.’’ Dedim yavaşça.
‘’Sen tam bir… baş belasısın.’’ Dedi bağırarak.
Ona hızlıca döndüm ve ışıkların altında parlayan havuzun yanında ne kadar da güzel bir gece diye düşündüm. Tam kavga edilmelik bir gece.
‘’Sen de tam bir piçsin. Tam bir orosbu çocuğusun. Tam bir adisin Rüzgar Erkin. Sen tam bir şerefsizsin.’’ Diye bağırdığımda böyle bir cesarete sahip olduğum için kendimle gurur duydum.
Rüzgar şaşkınlığını ağzını hafifçe açarak gösterdiğinde ona dik dik bakıyordum. Üzerime doğru yürümeye başladığında şaşkınlığını attığını görmem pek uzun sürmedi açıkçası. Ben geri geri yürümeye başladığım da o da üzerime doğru gelmeye başlamıştı.
‘’Sen… Şimdi… Bana.’’ Kaşlarını çatmış düşünmekte zorlanır gibi bir hali vardı. Alayla gülümsedim ve elbisemin kuyruğuna basmamaya dikkat etmeye çalışarak yürümeye devam ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SU VE RÜZGAR (TAMAMLANDI)
Ficção AdolescenteSu akıp gider hayatta. Saf ve durudur hep. Yaşam kaynağıdır. Nefes almak gibidir Su. O olmazsa yaşayamazsınız. Rüzgar kaplar tüm vücudunuzu. İyi hissettirir sizi. Yaşamak için ona da ihtiyaç duymak zorunda kalırsınız bir süre sonra. Zaten karanlığı...