Hani yaşamak için bir nedeniniz kalmamıştır ama aynı zamanda da sürekli sürekli etrafınızda yaşamanız için de sürekli bir dal bulunur. Aslında istemezsiniz o dallara tutunmak ama bir şekilde kendinizi elinizi kaldırırken bulurdunuz. Ben tam da kurduğum bu saçma cümlenin tam ortasındaydım işte.
Tamam diyorum bırak Su senden ne varsa alsınlar, canını mı istiyorlar bırak gitsin, senin olmayan paranı mı istiyorlar ver gitsin ve sen de sonsuza kadar o müdayimi olduğun uykunun kollarına at kendini. Birde seni saran Rüzgarın kolları olacaksa ne bekliyorsun? İşte o anda da şu tutunmam gereken dallar çıkıyor ortaya ve diyorum ki eğer onlar senin kaderini belirliyorlarsa sen neden bunu yapamayacaksın ki? Sonra da büyük bir öfkeyle doluyorum ve uyku seçeneğini erteliyorum.
Zihnimde yankılanan bu düşünceden sonra aynadan bana bakan kızın gözlerine büyük bir soğukluk yerleşiyor. Çökmüş omuzları biranda dikleşiyor ve küçük dağları ben yarattım havaları ona geri dönüyor.
Bu gece Rüzgarın anlatacakları beni olmayan parçalarıma bile bölecekti. Ama neden bilmiyorum ondan duymayı istiyordum. O bana ne derse desin zaten ben onu dinlemeyi seviyordum ama bunu ona söylememin bir yararı var mıydı? Yoktu.
Biliyordum, Geceyi Rüzgardan dinlemek beni mahvedecekti ama eğer ondan duyarsam Rüzgardan daha çabuk uzaklaşacaktım ve benim buna çok ihtiyacım vardı. Son bir ayda Rüzgara kendimi çok fazla kaptırmıştım ve benim en son ihtiyacım olan şey bir aşk girdabının içinde kaybolmak. Daha önce de söylediğim gibi hayaletlerle yarışmaya hiç niyetim yoktu. Henüz aşktan o kadar fazla aptallaşmamıştım.
Kendime son bir bakış atıp eteğimi düzelttim. Bu gece ciddi beyaz bir etek-ceket takım giyinmiştim. Saçlarım da güzel bir şekilde topluydu. Geceye uyduğunu düşünüyordum. Sonra da anahtarımı alıp evin tüm ışıklarını söndürüp çıktım. Aşağı indiğimde onu kapının önünde, kaputuna yaslanmış, ellerini ceplerine sokmuş bir şekilde görmeyi beklemiyordum. Bugüne kadar gördüğüm en yakışıklı haliyleydi. Nefesimi tutmadan edemedim. Saçları öyle mükemmel bir dağınıklığa sahipti ki. Şaşkınlıkla gözlerimi kırpıştırmadan edemedim. Lacivert takımı üzerine tam oturmuştu. Kravatı yoktu. Üstten ilk iki düğmesi açıktı. Yani o mükemmel kokusunun kaynağı beni büyük bir şevkle kendine çağırıyordu. Beni görünce hiç kıpırdamadan baştan sona süzüp içimi titreten o bakışlarından attıktan sonra rahat bir şekilde hareketlenip yanıma geldi. Ben onun güzelliği karşısında afallamış, donakalmış bir şekilde dururken o eğildi ve yanağıma belli belirsiz beni mahveden bir öpücük kondurdu.
‘’Nefes kesici görünüyorsun.’’ Diye mırıldandıktan sonra yavaşça geri çekildi ve siyah zeytinlerini gözlerime dikti. Ah! Asıl nefes kesici kimdi acaba? Hem kalbimin atış seslerini benden başka duyan yok mu Allah aşkına?
‘’Teşekkür ederim.’’ Diye mırıldandıktan sonra gözlerimi kaçırdım ve arkasında ki siyah Audi’ ye diktim bakışlarımı.
Bir süre bana baksa da ‘’Gidelim mi?’’ diye sorduğumda hareketlendi ve önden gidip kapımı açtı. Bende başımı salladım ve arabaya yerleştim. İlk dakikadan beni alt üst etmeyi başarmıştı. Allah beni Rüzgardan korusun.
Konuşmamak için radyoya uzandım. İlk açtığım kanalda Teoman- Aşk Kırıntılarını duyunca istemsizce kasıldım. Bana o rezil geceyi anımsatmıştı. Değiştirmek istesem de değiştiremedim. Elimi yavaşça kucağıma yerleştirdim. Ve ona kısa bir bakış attıktan sonra cama yöneldim. Şaşkınlıkla dudağımı ısırdım. O hafifçe gülümsüyordu. O anda neye gülümsediğini anlamadım. Aslında en başından berri benim gibi gayet ciddiydi. Giyimi de dahil. Bu iyiydi. Ciddi olunacak bir gecedeydik.
‘’Bugün neden şirketteydin?’’ dedi şarkının tam da ‘’Ceplerini yokla aşk kırıntıları kalmış olmalı biraz’’ bölümünde. Şarkıyı mırıldanmayı kesip yerimde kıpraştım ve kaşlarımı çatıp cevapladım. ‘’Ömer baba benimle konuşmak istedi’’
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SU VE RÜZGAR (TAMAMLANDI)
Genç KurguSu akıp gider hayatta. Saf ve durudur hep. Yaşam kaynağıdır. Nefes almak gibidir Su. O olmazsa yaşayamazsınız. Rüzgar kaplar tüm vücudunuzu. İyi hissettirir sizi. Yaşamak için ona da ihtiyaç duymak zorunda kalırsınız bir süre sonra. Zaten karanlığı...