2. Mektup / 1996, pazartesi.
Kendi kendime düşünürken yine elim kalemime ve eskimiş yatağımın altında küçük bir depo yaptığım kağıtlarıma gitti. Biliyorum, eğer bu depoyu ve kağıtları görseydiniz bana disiplinli ve düzenli olmam gerektiğini söylerdiniz. Bu günün sabahı bacağınızdan ufak bir yara alarak revire geldiniz. Gözlerim yürürken aksamanızı ve üniformanızın üzerinden akan sıvı kanı görünce irileşti. Donmuş gibi size baktığımı biliyorum kumandanım, ama inanın ki tek yapabildiğim buydu. Yanınızdaki askerlere yaranızın önemsiz ve küçük olduğunu sadece yıkamanız gerektiğini söylediniz. Herkesin gözlerindeki endişeli bakışları görünce yutkundum ve kendimi toparlayıp size doğru yürüdüm. Gözleriniz beni bulduğunda yine aynı şekilde hissettim. Sanki yüksek bir yerden düşüyormuşum da siz bana kollarınızı dolayıp kurtarıyormuş gibi. Boğazımı hafif bir sesle temizlediğimi hatırlıyorum. Dudaklarımı aralayıp yavaşça konuştum.
"Yaranıza bakmalıyız kumandan."
Kaşlarınız şaşırtıyla yukarıya kalkarken bende ağırlığımı sağ ayağıma verdim. Nedendir bilinmez belki karşınızda hiçbir şeyiniz olarak durduğumdan hissettiğim utançla gözlerim bacağınızdaki yarada tekrar dolaştı. Yanınızdaki askerler bile size itiraz etmemişken benim karşınızda durup size itiraz etmem etrafı yasa boğmuş gibi görünüyordu gözüme.
Ama ummadığım bir şekilde cevapladınız beni. Boğuk ve yorgun sesinizle konuştunuz.
"Bakalım o zaman hemşire."
Verdiğiniz cevabın herkesi şaşırttığını görür gibi olsamda kafamı sallayıp yanaklarımda artan sıcaklığı engellemek adına boş olan yataklardan birine yürüyüp askerlerin gelmeniz için size yardım etmelerini bekledim.
Biliyorum ki, birbirimizden uzaktık. Siz askerleri yöneten disiplinli, bir o kadarda yakışıklı bir kumandandınız. Bende bir hemşireydim, sadece bir hemşire.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Save Myself || h.s
FanfictionSiz güzel bir kumandandınız. Ben ise güzel bir hemşire. Gönlüm size kapılırken bana sormadığı için bazen kızsam da susuyorum. Çünkü, sizi gördüğüm her yerde tuhaf hissetmekten gönlümde bende mutluyuz.