21. Mektup/ 1996, salı.
Kumandanım,
Buraya öyle bir heyecan ve tereddütle yazıyorum ki.
Akşam yemeğinden sonra Johanna ile odamıza doğru yürüyorduk ama birden bire her yerin elektriği gitti ve bütün lambalar kapandı. Etraf karanlığa bürünürken birkaç hemşire ve askerin ayaklandığını duydum. Zaten, alanda yetersiz gelen ışıklar vardı ama bunlarda gidince hiçbir şeyi görmek mümkün olmuyordu.
Johanna kolumdan çıkarken yavaşça konuştu. "Revirde gaz lambaları vardı, onları alıp geleceğim. Burada bekler misin?"
İç çektim ve yavaşça kafamı salladım. Johanna kolumdan çıkarken ne yapacağımı bilemeden durdum. Odama girip yatmak istiyordum ama merdivenleri görüp göremeyeceğimi de bilemiyordum. Tam o anda sol kolumun hızla çekildiğini hissettim. Çığlık atmak için ağzımı açacağım sırada kulağıma gelen sesi işittim.
"Şşt, benim hemşire."
Kumandanım, yemin ederim o anda dizlerimin çözüldüğünü hissettim. Sesiniz beni ürpertirken kafamı size çevirip yüzünüzü görmeye çalıştım. Sesli yutkunuşunuz kulağıma dolarken tekrar konuştunuz. "Hadi, gidelim."
Nereye gittiğimizi bile bilmiyordum sadece kafamı salladım ve beni yönlendirmenize izin verdim. Elinizde tuttuğunuz mumu yaktınız ve odanıza giden binaya yürüdük. Merdivenleri yavaşça yürüyüp sizin odanızın kapısında durduk. Kapıyı yavaşça açtınız ve önden geçmem için beklediniz. İçeriye girdiğimde nefes almaya çalıştım. Elinizdeki mumu masaya bırakıp bana döndünüz. Etraf aydınlanırken gözlerimiz buluştu. Kalbim öyle bir çarpıyorduki gözlerimiz buluştuğu anda yutkundum.
"Nasılsın?" Sorunuz beni hazırlıksız yakaladığı için biraz durduktan sonra cevapladım. "İyiyim, siz?"
Yavaşça yutkundunuz ve elinizle yatağı gösterip oturmamı işaret ettiniz. Yürüyüp yatağa oturdum. Sizde yanıma gelip oturdunuz ve yüzüme bakarak hafifçe gülümsediniz. Dudaklarım hafif bir gülümsemeyle aydınlanırken elinizi elime doğru uzattınız. Parmaklarımın titrediğini hissettim, parmaklarınızı parmaklarıma geçirdiniz. Ellerinizin sıcaklığı ellerimi ısıtırken gözlerimin dolduğunu hissettim.
Dudaklarınız hafifçe aralanırken konuştunuz. "Mektubuna cevap veremedim, üzgünüm."
Gülümseyip konuştum. "Önemli değil."
İç çekip alt dudağınızı dişlediniz ve gözlerinizdeki tereddütle konuştunuz. "Biraz... biraz, uzanalım mı?"
Bu sefer gerçekten öleceğimi hissettim. Kafamı salladım. Kolunuzu yavaşça belime sardınız ve yatağa doğru uzandık. Kollarınız belimi sarmaya devam ederken gözlerimden yaşlar aktı. Bir elinizi belimden çekip göz yaşlarımı sildiniz. "Ağlama lütfen Carine."
İç çekip kafamı salladım. Çenenizi kafama yaslarken gecenin karanlığında fısıldadınız.
"Bir gün beraber olacağız. Söz veriyorum sana."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Save Myself || h.s
FanfictionSiz güzel bir kumandandınız. Ben ise güzel bir hemşire. Gönlüm size kapılırken bana sormadığı için bazen kızsam da susuyorum. Çünkü, sizi gördüğüm her yerde tuhaf hissetmekten gönlümde bende mutluyuz.