28. Mektup / 1996, cuma.
Kumandanım,
Gözlerim annenize o kadar odaklanmış olmalıki, anneniz hafifçe güldü ve bende kendimi toparladım.
"Kır düğünü mü? Yani..."
Konuşmam yarım kalırken gözlerim hızla sizin gözlerinizle buluştu. Gözlerinizin içinde tereddüt ve biraz korku gördüm. Neden korktuğunuzu anlamak için gözlerimi gözlerinizden çekmemekte ısrar ettim. Boğazınızı temizleyip kıpırdandınız.
"Eğer... yani, hemşire sende istersen..." konuşmanız sürekli tereddütlü bir halde bölününce gülümsedim. Gülümsediğimi gördüğünüzde gözlerinizdeki korku ifadesi kalktı.
"Hemşire mi? Ah... oğlum! Eşin olacak güzel kadına ismiyle hitap et lütfen."
Anneniz konuşunca midemin hızla kasıldığını hissettim. 'Eşin olacak güzel kadın' demişti. Tanrım, gerçekten bayılmadığıma dua etmekten başka bir şey yapmıyordum.
Gülmeniz kulaklarıma doldu. Sonra tekrar boğazınızı temizleyip konuştunuz.
"Peki, sevgili güzel eşim Carine."
Kumandanım, ah, sözcükleriniz kulaklarıma öyle bir doldularki. Hem, 'sevgili güzel eşim' demiştiniz. Hem de ismimi söylemiştiniz.
Sanırım, bu mektuba attığım tarihin yanına bir sürü kalp koyacağım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Save Myself || h.s
FanfictionSiz güzel bir kumandandınız. Ben ise güzel bir hemşire. Gönlüm size kapılırken bana sormadığı için bazen kızsam da susuyorum. Çünkü, sizi gördüğüm her yerde tuhaf hissetmekten gönlümde bende mutluyuz.