6. Mektup/ 1996, cuma.
Yüzümde kocaman gülümsemeyle yazmaya başlıyorum kumandanım. Bu gün akşam yemeğinden sonra Johannah ile odamıza dönüyorduk. Sizin hemşirelerin kaldığı binadan çıktığınızı görünca şaşırtıyla kaldık. Ama yine de bize hafifçe gülümseyip selam verdiniz. Bizde gülümseyerek size selam verdik. Sonra da Johannah ile merdivenlerden çıkıp karşılıklı kaldığımız odalara ilerledik. Derin bir nefes alarak yatağıma doğru yürürken gördüğüm şey kaşlarımın şaşırtıyla havalanmasına neden oldu. Yatağımın üzerinde kırmızı bir gül vardı. Hızla yatağıma oturup gülü elime aldığımda dudaklarım küçük bir gülümsemeye tanıklık etti. Gülün nereden geldiğini düşünecekken sizin bu binadan çıkmanız gözlerimin önüne geldiğinde kala kaldım. Gülü sizin koyduğunuzdan emin oldum bir an kumandanım.
Eğer gülü siz koymuşsanız o kadar minnettarım ki size. Peşinizden gelip sormak isterdim ama epey geç olduğu için çıkamayacağımı biliyorum. Yine de kumandanım, gülün sahibi sizseniz eğer, kalbimin içine yerleştirdiğiniz her bir tohum şuan da tekrar açtı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Save Myself || h.s
FanfictionSiz güzel bir kumandandınız. Ben ise güzel bir hemşire. Gönlüm size kapılırken bana sormadığı için bazen kızsam da susuyorum. Çünkü, sizi gördüğüm her yerde tuhaf hissetmekten gönlümde bende mutluyuz.