27

395 55 17
                                    

27. Mektup / 1996, cuma.

Kumandanım,

Bu gün bir hayli heyecanlıyım. Anneniz hep beraber yemek yemek istediğini söylediğinde kalbim yerinden çıkacak gibi olmuştu. Ama şimdi daha da heyecanlıyım. Hazırlandım ve odamdan dışarıya çıktım. Zaten yemek yiyeceğimiz için akşam yemeğine katılmamıştım.

Baloların yapıldığı alanda yemek yiyeceğimizi söylemiştiniz. Oraya doğru yürüdüm. O kadar sabırsız ve hızlıydım ki. Bu sizi göreceğim için miydi yoksa annenizle birlikte yemek yiyeceğimiz için miydi bilmiyordum. Yürümeye devam ederken kurulmuş masayı ve annenizle oturan sizi gördüm. Beni gördüğünüz anda ayağa kalktınız. Gülümseyip yanınıza yürüdüm. Annenizin yanındaki boş sandalyeye yavaşça oturdum.

Gözlerim sizinle buluştuğunda dizlerimin titrediğini hissettim. Zümrüt yeşili gözlerinizde anlamlandıramadığım bir parıltı vardı. Bu beni de mutlu ederken iç çektim. Anneniz hafifçe boğazını temizleyince hızla önüme döndüm. İkinizin de kıkırtısı kulağıma dolarken boynuma kadar kızardığımı hissettim.

"Hadi başlayalım." Annenizin konuşmasıyla yemek başladı.

Yemek yemeğe devam ederken anneniz durdu ve bana döndü. Siz de durduğunuzda gülümsedim.

"Oğlumu böylesine kendine aşık eden kızla tanışmak güzel bir şey."
Gözlerim bir anlığına büyürken hızla kendimi toparladım. Ne diyeceğimi bilemeden durdum. Gözlerim sizin gözlerinize takıldığında yanaklarınızın hafifçe kızardığını gördüm. Şaşkınlıkla kaşlarım havalandı. Sizi ilk defa böyle görüyordum kumandanım. Bu hem çok sevimli hem de utanmamı sağlayan bir durumdu.

"Anne..." boğazınızı temizleyip annenize uyarıcı bir bakış attınız. Kendimi gülmemek için tuttum.

"Oğlum, biliyorum görevine bağlısın. Ama evliliğinizi geçe bırakmamanızı öneririm. Mükemmel bir kır düğünü nasıl olur?"

Dudaklarım aralanırken donup kaldığımı hissettim. Hiçbir şey söyleyemedim. Sadece annenize bakakaldım.

Save Myself || h.sHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin