15

466 61 62
                                    

15. Mektup/1996, cuma. (Balo gecesinden sonra)

Kumandanım, inanın ki odama kadar nasıl düşmeden geldiğimi bile bilemiyorum. Kendimi bayılmamak ve her saniye başı titrememek için tutmaya çalışıyorum. Baloya hazırlanmak için odama çıktığımda ne giyeceğimi bilemedim. Ama sonra, ufak dolabımı açtığımda gözüme çarpan kırmızı dökümlü elbisem gözlerimin parlamasını sağladı. Bu elbiseyi, annem gitmeden önce bana vermişti. Ve verirken dediği cümle hala daha kulağımda çınlıyordu. 'Senin için çok özel olan bir günde giy.' demişti. Ve bende bu güne kadar bekledim, çünkü hiç bir gün bu kadar özel hissetmedim. Elbiseyi askısından çıkarıp hızla giydim. Ellerimi elbisede gezdirdiğimde içimde oluşan huzuru anlatamam size. 

Saçlarım dalgalar halinde omuzlarımdan dökülüyordu. Küçük komodinimin üzerindeki kırmızı, beyaz benekli fuları elime aldım. Dudaklarımda oluşmaya başlayan gülümsemeyle beraber fuları boynuma bağladım. Kısa topuklu, bilekten bağcıklı kırmızı ayakkabılarımı da seri bir halde giyindim. Balonun başlamasına az kaldığını biliyordum, Johanna ile aşağıda buluşacağımıza dair sözleşmiştik. Bunun için aynada kendime son kez bakıp kapıyı açtım ve aşağıya indim. Etrafta herkesin koşuşturduğunu görünce kıkırdadım. Balo geceleri olan bu telaşı seviyordum. 

Balo, her zaman bizim kaldığımız alanın az ilerisinde yapılırdı. Büyük boş alana masalar ve oturaklar koyulurdu. Etraf süslenirdi, son ses müzikler çalardı. 

Johannah ile çoktan yürümeye başladığımız için alana varmamız uzun sürmedi. Renkli ışıklar ve süsler gözümü alırken derin bir nefes aldım. İçimde hiç tükenmeyen bir heyecan vardı. Sağ elimle saçlarımı önüme aldım. Kafamı kaldırdığım anda sizi ileride görmeyi beklemiyordum. Karşınızdaki askerle birlikte kahkaha atıyordunuz. Kahkaha sesiniz alanı doldurunca gülümsememi durduramadım. Elinizdeki içki bardağını yanınızdaki masaya bıraktınız. Yanınıza gelmek istiyordum ama bu kadar kişinin içinde gelemeyeceğimi de biliyordum. Johannah ile masalardan birine yürüyüp oturduk. Gözlerimin size kaymaması için büyük uğraş versem de kendimi durduramadan tekrar size baktım. Ama bunu görmeyi beklemiyordum. Yanınızdaki masaya yaslanmıştınız ve gözleriniz benim üzerimdeydi. Kumandanım, size yemin ederim ki o an midemin düğümlendiğini ve kalbimin bedenimden fırlayıp ortaya atladığını hissettim. Size bakmama rağmen gözlerinizi benden çekmediniz. 

Evli olan ya da birbirleriyle görüşen çiftler dansa kalktıklarında yavaşça yutkundum. Ellerimi elbisemin eteklerine sürdüm ve gözlerimi tekrar size çevirdim. Yaslandığınız masadan çekilip yavaşça yürümeye başladınız. Şimdi, üzerinizi daha rahat görebilmiştim işte. Siyah ve beyaz takım elbiseniz o kadar kusursuz görünüyordu ki. Bizim masamıza doğru yürümeye devam ettiniz ve masamızın önünde durdunuz. Yavaşça başınızla selam verip bana döndünüz.

"Sizinle dans etme şerefini bana verir misiniz hemşire?"

Bir an bunun bir rüya olduğunu düşündüm. Kirpiklerimi kırpıştırdım ve rüya olmadığını anladım. Elinizi hafifçe bana doğru uzatıp kaşlarınızı yukarıya kaldırdınız. Yanağımı ısırdım ve elimi size uzattım. Elimi tutup beni kaldırdınız, masaların arasından geçerken üzerimizde birçok göz vardı. Dans pistine geldiğimizde kollarınızı yavaşça belime sardınız. Dokunuşunuz o kadar yumuşak ve hafifti ki bir an ellerimle sizi inciteceğimden korktum. Ellerimi omuzlarınıza çıkarıp yavaşça omuzlarınızı tuttum. Dudaklarınızda küçük bir tebessüm oluşurken bende gülümsedim. Belimdeki tutuşunuz sıkılaştı ve kulağıma fısıldadınız.

"Nasılsın Carine?" 

Kaşlarım yukarıya kalkarken yutkundum. İlk defa ismimi söylemiştiniz, ismimi biliyordunuz...

Yavaşça konuşarak cevap verdim size.

"İyiyim kumandanım siz?"

Dudaklarınızı yaladınız ve iç çekip konuştunuz. "Heyecanlı hissediyorum." 

Bir an kalbimin duracağından korktum. Neden heyecanlı hissettiğinizi sormak istiyordum ama tek yaptığım susmaktı. Şu anda burada dans ediyor olsak bile siz bir kumandandınız. Birbirimizin gözlerine bakmaya devam ettik, yanaklarımın ve boynumun yandığını hissedince gözlerimi sizden kaçırdım. Gülme sesiniz kulaklarıma dolunca yutkundum ve omuzlarınızdaki ellerimi sıkılaştırdım. Ama siz, bir anlığına belimdeki ellerinizi çekince şaşırtıyla omuzlarınızdaki ellerimi çekmeye çalıştım. Ellerimi çekmeme izin vermediniz ve sol elinizi uzatıp çenemi tuttunuz. Dokunuşunuzla birlikte kirpiklerim kırpıştı. Kafamı sol omzunuza yasladınız. Gözlerim kapanırken, bu anın bir hayal ya da rüya olmasından korktum. Ellerinizi tekrar belime sarıp omzunuza tamamen yaslanmamı sağladınız. Başım tamamen sol omzunuza gömülmüştü. Kokunuzun etrafımı sardığını hissettim.

O an tek düşündüğüm, beni tutuyor olmanızdı. Yoksa bacaklarım beni taşımazlardı. İyi ki kollarınız belime sarılıydı.

Save Myself || h.sHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin