23. Mektup / 1996, cuma.
Kumandanım,
Bu sabah uyandığımda oldukça huzurlu ve mutluydum. Kendimi ne kadar iyi hissettiğimi tahmin bile edemezsiniz. Bana verdiğiniz sözler kalbimi öyle bir sardılar ki. Kalbim her saniye sizin sözlerinizle atıyor.
Sabah her zamanki gibi aşağı indim ve revire yürüdüm. Gözüm bir anlığına sizin odanızın penceresine takıldı. Dudaklarımda oluşan gülümseme herşeyi açıklıyor gibiydi aslında.
"Günaydın."
Johanna'nın sesini duyduğumda ona döndüm. Ama yüzündeki endişe ve üzüntüyü görünce gülümsemem söndü. Elindeki bez kutularını tutmaya devam ederken konuştu.
"Gün ağırdığında gittiler. Sen uyuyordun."
O an... işte o an kumandanım kalbimin durduğunu hissettim. Johanna 'gittiler' dediği an sizden ve askerlerinizden bahsettiğini biliyordum. Yeni bir savaş planı yaptığınız konuşuluyordu ama bu kadar erken gideceğinizi düşünmemiştim. Bana veda etmeden gitmenizi anlamak istiyordum. Ama size olan kırgınlığım daha ağır basıyor gibiydi.
Bu sözcükleri söylemek istemiyorum ama ya size bir şey olursa? Ya dönemezseniz? Ne olacak kumandanım? Size veda edemeyen ama size sırılsıklam aşık bir hemşire olarak geride mi kalacağım?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Save Myself || h.s
FanfictionSiz güzel bir kumandandınız. Ben ise güzel bir hemşire. Gönlüm size kapılırken bana sormadığı için bazen kızsam da susuyorum. Çünkü, sizi gördüğüm her yerde tuhaf hissetmekten gönlümde bende mutluyuz.