SANATSAL RUH HALİ ÜZERİNE

46 2 0
                                    

Sanatın Tanrısal bir lütuf olduğuna inanıyorum. İnsan doğduğu andan itibaren ailesinin ve çevresinin bilgileri ile dolmaya başlar. Ancak bir şey vardır ki bu çevre etkisi ile oluşmaz. İçimizde bir şeyleri anlatma duygusu gördüklerimizi paylaşma duygusu. Bu duygu bizi, bu duyguları dışa vurma yolunda arayışa sürükler. Bu dışa vurum aracının genel adı Sanattır. Sanatın amacı içimizde biriken duyguları dışa vurmaktan ibarettir. Bu aslında basit gibi görünen ancak içimizde birikenleri herkesin görmediği bir biçimde özgün bir şekle sokma şeklidir. İçinde sanatsal ruh taşıyan insanlar, içindeki sanatsal ruhun farkında olmayan insanlardan farklı olarak hissettiklerini dile getirirler. Bu dile geliş biçimi ise her sanatsal ruhta farklılıklar gösterecektir. Sanatın yedi ana dalı göz önüne alındığında bu çeşitliliğin dünyayı yaşanılır bir yer yapmaya yarayan unsurlar olduğunu görürüz. Bizler günlük yaşamın zorlukları ve koşuşturması arasında o kadar çok sanatsal ruh halinin hayata geçmiş şekli ile karşı karşıya kalırız ki, bu sanatsal ruhların üretimleri bizim hayatımızın koşuşturması sırasında belki de zorlukların bir nebze de olsun çekilir hale gelmesini sağlarlar. Bu konuyu biraz açmak isterim. Etrafımıza dikkatle baktığımızda günlük yaşantımızın her anında birlikte olduğumuz ve hayatımızı kolaylaştırmak amacı ile üretilen her nesnede bu sanatsal ruhu görebiliriz. Her hangi bir şeye baktığımızda, bir koltuk, bir masa, bir taşıt aracı, binalar, parklar, aklımıza gelen her şey sanatsal ruhun o şeylere yansıması sonucu üretilir ve bizim beğenimize sunulur. Çeşitlilik insan sayısı kadar fazladır, çünkü her şey insana daha iyi bir yaşam sunulması ve beğeni denilen ruhun alıcı mekanizmasına hitap etmek için tasarlanmaktadır. Burada sanatın kendisini değil sanatsal ruhu anlatmaya çalıştığım için sanatın ticari boyutta bize ulaşan halini sanat ruhunun bir yansıması olarak algılamamızı istiyorum. İnsanları sanatı üreten vericiler ve sanattan zevk alan alıcılar olarak ikiye ayırmak yanlış bir tespit olmayacaktır. Sanatsal ruha sahip vericiler ve sanatsal ruha sahip alıcılar bir birini tamamlayan iki eşit kuvvetler dengesidir. Sanatsal ruha sahip vericiler sanatı iç seslerinin kendilerini tetiklemesi sonucu duygularını hislerini ve belki de pek çok kimsenin algılayamadığı gerçekleri keşfederek , sanatın çeşitli alanlarında somutlaştırırlar. Sanatsal ruha sahip alıcılar ise bu duygu ve düşünceler ile üretilen sanat eserlerinin mesajlarını alarak, içlerinde var olduğu halde bilincine varamadıkları bazı duyguların alt metinlerini bu sanat eserleri sayesinde somut olarak görürler ve kendi içsel düşüncelerinin doğruluğu ve bu iç seslerin ona verdiği ancak sadece kendisine ait olduğu düşüncesine sahip olduğu duygusundan kurtulup, bu hislerde yalnız olmadığı aynı duyguların başka birileri tarafından keşfedildiği sonucuna varıp, ortak duyguların dünya üzerinde var olup yaşamasına ,devamlılığına katkıda bulunmuş olacaklardır. Bu noktada yukarıda da dediğim gibi günlük hayatımızın her anında sanatsal vericilerin, ister ticari, ister sadece sanat adına ürettikleri, dünyanın yaşanılır bir alan olmasına hizmet eder. Sanatsal ruh her insanda mevcuttur. Bu insanın doğasında belki de genetik bir şifredir. Güzel ve çirkin kavramları her ne kadar göreceli kavramlar olsalar bile, neyin güzel neyin çirkin olduğunun öneminden çok, neden "Güzel , çirkin" kavramlarının olduğunu sorgulamak gerekir. Her toplumda, her dilde güzel ve çirkin farklı dillerde ve algılarda olsa da, her insanda "güzel"," çirkin" kavramı insanlık tarihinden beri vardır. Güzel ve çirkin bir bütünün belki de Ezoterik anlamda hayatın iki eşit parçası olarak insan genetiğinde varlığını devam ettirmektedir. Bu bir ilahi bilgidir. Kime ve neye göre olması bile bu bilginin varlığının kesin ispatıdır. Bu sebeple sanat ruhunu ciddiye almak gerekir. Sanat ruhu hem gerçek hayatın içerisinde hem de gerçek hayatın bir şekilde dışındadır. Sanatsal ruhun her şeyde var olma durumu gerçek hayatın içinde olmasına bir örnek ise de sanatın gerçek hayatın akıl sınırlarının dışında üretimlere izin verecek kadar sonsuz bir içeriğe sahip olması, sanatsal ruhun gerçek dünya dışında bir dünyası olduğunu ispatlar. İnsan sadece bildiği şeylerin hayalini kurabilir. Bilmediği her şey hakkında ancak bildikleri şeyler doğrultusunda bir sanı içerisindedir. Dolayısı ile sanmak bizi yanıltabilir. Sanatsal ruhun sesini dinlemeyi öğrenmek demek yanılma payının azalması için yapılan bir eğitimdir. Sanatsal ruhun fiziksel gözlerimiz haricinde kullanmamız için bize sunduğu gözler vardır. Bu gözler fiziksel şeylere ve içsel duygulara fiziksel gözlerimizin baktığı açılardan daha farklı açılardan bakar ve fiziksel gözlerimizle görmemiz mümkün olmayan şeyleri görür. Bu görünen şeyler her insanın baktığı ama göremediği şeylerdir. Bu şeylere bakışı ve onda gördüğü şeyler, bu ruhun dışa vurum için kullandığı araçlarla bütünleşecek ve ortaya çıkan sanat eserleri ve sanatsal tasarımlar diğer insanların da bu gözle görülmesine hizmet edecektir. Bu bir dünya hizmetidir ve sanatçı bunu bilinçli yapmaz. Bu onun sanatsal ruhunun sadece dışa vurumu dur. Nu dolaylı bir hizmettir. Bu hizmetin karşılığı manevi tatmindir. Bu manevi tatminin ötesinde, sanatsal eserlerin beğenilip kabul görmesi ve toplumun diğer bireyleri tarafından gerçek hayatta bir yaşam biçimine dönüşmesi, insanın mutluluğuna hizmet etmesi, sanat ruhuna sahip sanatçıları önemli kılar. Bu sanatçılar önemli oldukları kadar çoğu zaman kendi önemlerinin farkında olmazlar. Bu sanatsal ruhun aslında dünyanın güzelleşmesine katkıda bulunan bir durum olduğu bilincinin yayılması ve sanat ruhuna sahip insanların desteklenerek sanata daha fazla önem verilmesi gerekmektedir. Bu önem bilinçli olmasa da bir anlamda vardır, ancak daha fazla gelişimin olması ve daha yaşanılır bir dünya için sanatın öneminin tüm dünya insanına anlatılması gerekmektedir. Sanat kötülük barındırmaz. Demek ki daha az kötülük için daha çok sanat diyebiliriz.

DENEMELERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin