Multimedya: Descemer Bueno, Enrique Iglesias, Ece Seçkin - Nos Fuimos Lejos ft. El Micha
Keyifli Okumalar...
🍀
Burak elimden sıkı sıkıya tutmuş son hızla koşarken o kadar afallamıştım ki birden ben de kendimi onunla kampüsün içinde koşarken bulmuştum. Şu an tıpkı şirinler kasabasında Azman'ın gazabından kaçan iki şirin gibi görünüyor olabilirdik. Bir nevi öyle de sayılırdı. Azman peşimizden geliyor muydu, bilmiyordum. Dahası gelse ne yapardı onu da kestirmem mümkün değildi. Bense durup onu madara edebilecekken niye Burak'a itaat edip peşinden koşuyordum onu da anlamamıştım.
Kampüsteki öğrencilerin bakışları arasında Yeşilçam filmlerindeki gibi ne kadar süre koştuk bilmesem de göğsümdeki daralmayla bir astım krizinin geleceğini anladım. Nefes alışlarım azaldığında Burak'ı birleşmiş ellerimizden çekerek durdurmaya çalıştım. O da nefes nefese duraksayıp bana döndü ve hemen ardından etrafı kısaca taradı.
"Ucuz yırttık," dedi genişçe gülümserken.
Ondan kurtardığım elimi dizlerime dayayıp nefes almaya çalıştım ama sadece hırıltılı sesler çıkarabildim. Burak yanıma doğru eğilirken "İyi misin?" diye sordu.
Başımı sallayıp sırt çantamı çıkartmaya yeltendim ama çanta elimden kayıp yeri boyladı. Ben de en sonunda yere oturdum ve çantayı tekrar almak için uzandım. Tabii bu artık almakta epey zorlandığım nefesimle oldukça zordu.
"Esra neyin var?" dedi Burak panikleyerek. Çantayı işaret edip "İlaç!" dedim en sonunda.
Hızla çantamı kapıp açtı ve içini karıştırdı. Eline gelen astım spreyini bana gösterip "Bu mu?" dedi.
Yok, Matrix'deki kırmızı hapı kastetmiştim ben. Trinity bacım astıma iyi geliyor demişti. Hay Allah'ım ya!
Başımı hafifçe sallayıp elimi uzattığımda o da spreyi elime bıraktı. Spreyden derin ve yavaş nefesler çekip ciğerlerimden boşalan havayı burnumdan dışarı verdim. Daha rahat nefes alabildiğimde ona baktım. Paniklemiş bir halde beni izliyordu.
"Amma da... Hızlı koşuyorsun."
"Ben..." dedi afallayarak. "Özür dilerim. Bunu düşünemedim."
Elimi sallayıp onu rahatlatmak için "Sorun yok," dedim. "Türkiye'de her 12 kişiden biri astım hastasıymış, internetin yalancısıyım tabii. Ben de astım hastasıyım bir miktar."
O benim alaycı halimin aksine ciddiyetle "Şimdi daha iyi misin?" diye sordu.
"İyiyim ama bir krizin daha geldiğini hissediyorum."
Gözleri irileşirken beni yerden kaldırıp çantamı aldı. "Hastaneye gidelim hadi."
"Çay içebileceğim bir yer daha iyi iş görür."
"Ne?" Ah! Nasıl da panik halde görünüyordu? Bayağı korkutmuştum çocuğu anlaşılan.
"Çay krizi. Çay krizim gelmek üzere Burak," diye açıkladım ama o yine anlamayarak aynı ifadeyle bana bakmaya devam etti. Bu sefer koluna girip onu çekiştirdim. "Aynı zamanda çay hastasıyım. Kısa süre içinde çay içmezsem çay krizine gireceğim ve bu astım krizimden bile tehlikeli, emin ol."
Başını bana çevirip gözlerini kıstı. Sonra gülmeye başladı. "Ödümü koparıyordun."
"Dur! Çantamın içinde öd için de bir şeyler olacaktı."
Bir kahkaha atarken neşesi yerine gelmiş gibiydi. Ben de en sonunda onun kolundan çıkıp biraz uzaklaştım. Daha dün tanıştığım bir oğlanı önce terlikle dövmüş, sonra da el ele kampüste koşmuştum. Bir kaç aydır heyecan nedir bilmeden okuduğum bu üniversitede tüm bunlar benim için sahalara hızlı bir giriş olmuştu. Bünyem bunu biraz yadırgıyordu sanırım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜFÜR YOK!
Humor*Tamamlandı* "Sence bizden bir cacık olur mu?" dediğimde önce bana öylece baktı, sonra kahkahalarla gülmeye başladı. Öyle ki boynumdaki kolunu çekip dizlerine dayadı ve katıla katıla gülmeye devam etti. "Lan ne gülüyorsun?" diye sinirle sordum. Teyz...