18 • 'Şefkatli Dokunuşlar'

141K 10.1K 8.5K
                                    

Multimedya: Sia | Frist Fighting A Sandstorm

Keyifli Okumalar...


Akın Korutürk

Engin'in odası boğucu ve loştu. Deri kahverengi koltuk takımını yeni almış olmalıydı ki kokusu burnumun direğini sızlatıyordu. Duvarlarda garip hayvan resimleri vardı ve odaya ürkütücü bir hava katmıştı. Gözlerim ise sürekli yerdeki ayı postuna gidiyordu. Engin'in av merakı olduğunu biliyordum ama bu hoşuma gitmediği gerçeğini değiştirmiyordu. Hayranlara verilen hiçbir zarar hoşuma gitmezdi zaten. Zevk için neden bir canlıyı öldürürdün ki?

Engin dakikalar boyu beni konuşturmamış ve uzun uzun iş hayatından bahsetmişti. Bu herifin çenesi bir açıldı mı susturana aşk olsundu zaten. Sonunda asıl konuya zor bela girmeyi başarmıştım ve o da durumun ciddiyetini şükür ki anlayıp gözlüklerini geriye iterek dikkatle söylediklerimi dinlemişti. İnce, uzun bir adamdı. İlk bakışta ona asla bir eğlence kulübü işletmecisi demezdin, daha çok bir ofis çalışanını andırıyordu. Şu saçma hobisini bilmesem, bırak onun av yapabileceğini bir hayvan gördüğünde korkup kaçacak bir tip olduğunu düşünürdüm şüphesiz ama dış görünüş yanıltıcı olabilirdi. Zira Engin'in istediği zaman ne kadar otoriter ve sert bir mizaçlı birine büründüğünü bizzat görmüştüm ama Şeyda'nın aksine ağabeyi Engin, garip hobileri olsa da, aklı başında bir adamdı. Onunla konuşmak istememin sebebi de buydu. En azından o Şeyda'yı kontrol edebilirdi.

"Beni anladığını umuyorum Engin. Kız kardeşini biraz dizginle ve arkadaşlarımdan uzak dursun. Yoksa artık hiç hoş şeyler olmayacak."

Engin koltuğunda öne doğru eğildi. "Anladım Akın. Çatlaktır biraz bizimkisi, biliyorsun ama onu uyaracağım."

"Sağ ol," dedim ve elimi uzattım. Engin elimi tutarak ayaklandı. Odadan çıkarken cebimdeki telefon titredi. Ekranı açtığımda Asi'den bir mesaj geldiğini gördüm ama mesajı birkaç kez okusam da anlayamadım.

"Denizleri aş da gel kurbanın olam, kurtar beni buralardan ne olur."*

Bir dakika! İçmiş miydi yoksa bu kız?

Panikle hızımı artırıp bara doğru yöneldim ama gördüğüm şeyle adeta kan beynime sıçradı. Lavuğun biri Esra'nın kolunu omzuna atmış çıkışa doğru yürüyordu. Esra da pek kendinde değil gibiydi. Adama bakıp bir şeyler söylüyor, arada gülüyordu ama daha çok uykulu gibiydi. Ne ara bu kadar içmişti bu kız?

Kapıya varamadan onlara yetiştiğimde Esra'nın kolunu kavrayıp kendime çektim ve sertçe gövdesini bana çarpıp inledi. Aynı anda adamın suratına kafayı çaktım. "Şerefsiz."

Asi yere düşen adama bakıp cıkladı. "İnsan arkadaşını döver mi?" dedi bana dönerek.

"Ne arkadaşı Asi?"

"Sen de kimsin lan?" diye bağırdı kafa attığım adam.

Asi bu kez ona döndü ve kelimeler ağzından yine yuvarlarcasına döküldü. "İnsan arkadaşını tanımaz mı?"

"Ona benim arkadaşım mı olduğunu söyledin lan piç?" dediğimde çoktan yumruğu çocuğun suratına indirmiştim.

"Değil mi? Kim ulan o zaman bu?" dedi Asi kaşlarını çatarak. Ayakta durmakta zorlansa da hala dik başlıydı. Yerdeki adamın tekrar yakasını kavradım ve yüzüne bir yumruk daha indirdim, sonra bir tane daha. Adam daha ikinci yumrukta yakarmaya başlamıştı.

"Ağabey vallahi kötü bir niyetim yoktu, Şeyda abla arka sokağa getirin deyince..." Bir yumrukla daha devamını getiremedi ama benim tepem bir kez atmıştı. Şeyda koşarak yanıma gelip beni geri çekene kadar adamın suratını da Perşembe pazarına çevirmiştim. Birkaç tane de bizi ayırmak isteyen birkaç kişiye sallamış olabilirdim. "Bebeğim ne oluyor burada?" dedi ve yerdeki yüzü gözü kan içindeki adama baktı.

KÜFÜR YOK! Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin