38 • 'Garip Teklif'

104K 8.3K 4.1K
                                    

Multimedya: Ravi İncigöz - İki Kalp

Instagram: e.s.mare
Twitter: e_smare

Keyifli Okumalar...

Esra Yağmurlu
🍀

Kampüsten içeri adımımı attığımda burayı ne kadar çok özlediğimi fark ettim. Bu egzoz kokusunu, betonarme yapıları, sokaklardan yükselen korna seslerini, yeşillikten uzak kentleşmeyi... Yahu ben burayı neden özlemiştim harbiden?

Başımı iki yana sallayıp güldüm. Ben hayatımı özlemiştim. Normal sıradan üniversite hayatımı. Gerçi artık hayatımda Azman varken normal kelimesi tasını tarağını toplayıp hayatımdan hızla çıkmış ve uzak diyarlara yol almaya başlamıştı ama bundan asla şikâyetçi değildim. Son olanlardan sonra Serhat Hoca Gencer'i bilmediğim, merak daha etmediğim bir kliniğe yatırmıştı, sanırım Gencer de mecbur kaldığından kabul etmek zorunda kalmıştı. Serhat Hoca kendini affettirmek için olsa gerek geçen sürede yapılan devamsızlıklarımızı da halletmişti. Yoksa en az iki dersten kesinlikle kalmıştım çünkü devamsızlığımın sınırındaydım.

Ertesi günün sabahında ise nenemin imam nikâhından bin bir zorlukla sıyrılıp soluğu yine Ankara'da almıştık. Sonra da Deniz'in evinin önünde. Azman'ın tüm itirazlarına rağmen onu ikna edebilmiş ve Deniz'e gitmeyi kabul ettirebilmiştim. Yine de bu durumdan memnun olmadığını her seferinde göstermekten geri durmamıştı. Deniz kapıyı açıp beni gördüğünde yüzüne bir şok ifadesi oturmuştu. İlk başta ne diyeceğini bilemiyor gibi sadece susmuştu. Yüzü gözü perişan haldeydi. Sanırım Azman bana onu hırpaladığını söylemeyi unutmuştu(!), gerçi ikisinin konuşmasının normal geçeceğini düşünmek zaten mantıksız olurdu.

Onun konuşamayacağını anladığımda onu affettiğimi söylemiştim. Omuzlarının öyle bir düşüşü vardı ki içim acımıştı. Sonra ise hayatımda ilk kez onu gözleri dolarken görmüştüm. Ona sıkıca sarıldığımda bir zamanlar âşık olduğum o adam hüngür hüngür ağlamaya başlamıştı ve benim de ona katılmam uzun sürmemişti. O art arda özürlerini sıralarken Azman ağzının içinde bir şeyler söylemekle yetinmişti, muhtemelen küfretmişti ama bize de engel olmamıştı. Dile getirmekten kaçınsa da sonunda Deniz'in masum olduğu gerçeğini kavradığını biliyordum.

Sonuç olarak Deniz artık hayatımın en büyük kâbusu olmaktan o gün çıkmıştı. Hatta dün onu havaalanından bizzat biz yolculamıştık. Biz, yani ben ve Akın... Bu şey diye algılanmasın... Güle oynaya havaalanına gittiğimiz. Adam gidene kadar buna ne gerek var şimdi deyip durmuştu ama ben en azından Deniz'in bu ülkedeki son anlarında yanında olmak istiyordum. O aslında mükemmel birisiydi ve bir gün layık olduğu hayata kavuşacaktı. İnanıyordum.

"Azgirl!"

Başımı çevirip yan tarafıma bakınca Elif'in yanıma koşturduğunu gördüm. Hızını alamayıp kolunu boynuma dolarken az kalsın ikimizde yeri boyluyorduk. Sonunda dengeyi kurabildik derken biri ikimize de freni boşalmış kamyon gibi çarpınca yeri boylamamız uzun sürmedi.

"Lan maratona mı koşuyorsunuz hayvanlar?" dedim bize çarpanın Gül olduğunu fark edince. Bu iki deliyi de fena özlemiştim. Gerçi geri döndüğüm ilk gün Elif'in oklava seansından sonra, 'Hadi gel köyümüze geri dönelim, Fadime'nin düğününde halay çekelim,' dizeleriyle tekrar köye kaçmaya çalışmış, bir posta da o yüzden dayak yemiştim ama neyse... Zor saatlerdi.

"Maratona sen koşuyorsun kardeşim," dedi Elif. "Vıcık vıcık bir aşk maratonu!" Ellerini havaya kaldırıp manşet atar gibi yaptı. "Azmaraton!"

KÜFÜR YOK! Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin