Multimedya: Shawn Mendes | There's Nothing Holdin Me Back
Keyifli Okumalar...
🍀
Esra Yağmurlu
Çayımı yudumlarken sanki enerjimi yavaş yavaş geri depoluyordum. İki manyağın elinden zorla kurtulup kendimi eve atmam ve çay demlemem bir olmuştu. Adamlar beni hastaneye götürecekti. Hastaneye ya! Düşündükçe çıldıracak gibi oluyordum. Hele kendimi o arabada bulmama ne demeli? Bir an Azman'ın beni arabaya taşıdığını düşünmüştüm de, rezillik... En azından beni taşıyanın Burak olduğunu öğrenmem o rezilliği biraz azaltmıştı ama yine de rezillik rezillikti işte.
Telefonumun mesaj sesiyle çayı mutfaktaki eski ahşap masaya bıraktım ve çantamdan telefonumu çıkardım. Basit ekran desenini Azman'ın çözdüğünü fark edince mecburen başka bir desen kaydetmiştim ve şimdi bu karmaşık desen fazlasıyla can sıkıcıydı.
Mesaj Burak'tandı. "Esra daha iyi misin?"
Yüzümde şapşal bir sırıtma oluştuğunu hissedince birden kaşlarım çatıldı. Hop dedim kendime. Ne oluyoruz? Düğün davetiyesi seçen gelin adayı gibi, ne bu haller kızım?
"İyiyim. Çayın düzeltemeyeceği şey yok :)" yazıp gönderdim.
Çayımdan bir yudum almıştım ki telefon yine çaldı. Hemen elime almaya yeltenmiştim ama yine kendimi uyarıp yavaşça ekranı açtım ve gelen mesajla yüzümü buruşturdum. Bu seferki Azman'dandı. Üstelik adını Yakışıklı diye kaydeden bir Azman'dan.
"Hey Asi! Nasıl oldun?"
Ulan ben senin şecere-i külliyene küfürlerden mani dizdirirdim de şu küfür yasağı olmasaydı.
Hemen telefonun rehberine girip Azman'ın numarasını buldum ve Yakışıklı olarak kaydettiği ismini Azman olarak değiştirdim ve tabii ki ona cevap vermeye tenezzül etmedim. Telefonu kilitlemeden bir mesaj daha geldi. Bu seferki yine Burak'tandı.
"Çay kadar sevdiğin başka bir şey var mı, merak ediyorum."
Bir an bunu düşündüm. Ee, vardı tabii. Çatlak arkadaşlarım ve saygı değer aile üyelerim başı çekiyordu. Sonrası hep çay...
Hemen mesaj yazıp hevesli gibi görünmemek için biraz oyalanarak cevap yazdım. "Kim bilebilir? :)"
Çayım bitince kalkıp bir bardak daha doldurdum ve yine sandalyeye kuruldum. Bir an arkaya doğru sendeler gibi olunca sandalyenin ayaklarını kontrol ettim. Biri sallanıyordu. Hatta çıkmasına ramak kalmıştı. Bu zamana kadar dayanması zaten mucizeydi. Kraliçe Elizabeth, gençlik döneminden bu zamana kadar gelen bu sandalyeyi görse gözyaşlarına boğulurdu herhalde.
Telefonun sesiyle karşı sandalyeye geçip yine mesaj bölümüne girdim ve Burak'ın mesajını okudum.
"Belki bir gün daha çok sevdiğin bir şey daha olur. Kim bilebilir? :)"
Ya beraber kuymağa ekmek bandığım ne güzel de ima ediyor da ne ima ediyor?
Ona sadece bir gülücük işareti yolladım ve tezgâhta bitmek üzere olan çay kavanozuna baktım. Yarın sabaha ancak yeterdi. En kısa sürede çay almam gerekiyordu, yoksa evde terör estirmem kaçınılmazdı. Tekrar ince belli çay bardağımı dudaklarıma götürmüştüm ki zil çalmaya başladı. Çay bardağı elimde kapıya ilerledim. Anlaşılan yine çatlaklardan biri anahtarını evde unutmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜFÜR YOK!
Humor*Tamamlandı* "Sence bizden bir cacık olur mu?" dediğimde önce bana öylece baktı, sonra kahkahalarla gülmeye başladı. Öyle ki boynumdaki kolunu çekip dizlerine dayadı ve katıla katıla gülmeye devam etti. "Lan ne gülüyorsun?" diye sinirle sordum. Teyz...