Varoluş;

3.3K 153 10
                                    

Ölmek için Varolmak gerek...

Her şeyin bir nedeni ve bir sebebi varmış,
Bunca yıl bildiğimi sanıp aslında hiçbir şey bilmediğimi anladım çünkü bana sunulan hayatı ben SEÇMEDİM.
Bir insan nasıl farklı bir bedene sahip olur bir yıldır bunu çözmeye çalışıyordum.
Ailemden gizli saklı yaşadığım bu paranormal durumlar beni epeyce yıpratmasına rağmen bu durumdan memnundum. Hem iyi hem kötü şeyler yaşadım.
Belki de hayatımın ilk aşkını Demir'i kaybettim. Samimiyetimi ve en önemlisi insani duygularımı kaybettim. Dostlarımı ve ilklerimi kaybettim.
Bir bedende kaç defa var olunur onu yaşadım!

Fakat artık geriye dönmek yoktu. İleri doğru tamamen ileri doğru gitmem gerekiyordu.

Sıcak bir cumartesi günü, yaşantımdaki en soğuk maratonları yapmış, balkondan sonsuz gibi görünen denizi izliyor gerçekleri öğrendiğimden beri babam ve annemi hatta Şule'yi bile affetmemeyi düşünüyordum. Saçlarımı rastgele topladım, sırt çantamı alıp evden çıktım. Nereye gideceğini bilmeden evden çıkar mı insan, ben çıktım. Taksi bile çağırmadan  sadece evden yürüyerek uzaklaşıyordum. Kendimi  aciz hissediyor ve bu düşünceler beni bitiriyordu. Daha derine inesim geliyordu. Nasıl oldu bilmiyorum ama bir iki saatlik yürümeden sonra kendimi o korkunç yer altına inen kulübede buldum. Beni buraya ayaklarım mı getirdi yoksa düşüncelerim mi? Bunu bilmek beni aşıyordu. Kulübeden aşağı indim. Karanlık bir koridor vardı sonuna doğru yürüdüm. Sanki ufak çaplı piyano sesi geliyordu. Sese doğru gitmeye karar verdim. Soğuk soğuk esintiler yüzüme vuruyordu. Tüylerim ürpermiş bir şekilde ilerledim. İçeri girdiğimde piyanoyu kullanan ANNEM'di! Koşarak ona sarıldım çünkü onu en son Ankara'daki korkunç evde görmüştüm. Beni kendinden uzaklaştırıp hemen orada bulunan eski bir koltuğa oturtturdu. Yüzüme endişeyle bakıp "Burası yasaklı bölge, burada ne arıyorsun? Nasıl girdin buraya?" dedi. Tam da bu sırada yaşlı adam kapıdan göründü. "Ceyda, Aden'le nasıl konuşursun? Ona her şeyi anlattın mı?" dedi. Ağlayarak ayağa kalktım ve bir sitemle "Neyi bana anlattı mı?" diye sordum. Olanlara bir türlü anlam veremiyordum. Nedendi tüm bunlar? Ne oluyordu yani şimdi? Neyi anlatmasından korkmuştu? Neyi bilmem gerekiyordu? Tüm bunlarla aklımda boğuşurken yaşlı adam annemi boğazından tuttuğu gibi bir anda ortalıktan kayboldular. Endişeyle etrafta onları aramaya koyuldum. Bomboş koridor, bomboş odalar vardı. Kulübeden dışarı çıktım ama içimde hala annemi görebileceğime dair hisler geziniyordu. Benim için gerilim başlıyordu. Bir anlık sakinleşmeyle benliklerimi dışa vurdum. Aklımda sadece ve sadece annemi bulmak vardı.

Benliklerime tek tek ve sertçe emir vererek kulübeyi dört bir yandan aramalarını ve annemi bulmalarını söyledim. Nasıl oluyor bilmiyordum ama yerde dolaşan böceklerin ayak sesleri kulağıma geliyordu baya rahatsız ediciydi. Kulübenin kapısına geldim ve büyük bir çığlıkla kapıya tekme attım, kırılan kapı parçalarının üstüne basıp içeri girdim fakat kulübenin içi tamamen farklıydı sanki başka bir kulübeye girmiştim. Odalar daha az ve dardı. Neresiydi burası beyaz ve elektronik bir kapıyı gördüm oraya doğru ilerledim. Kapıyı nereden açacağımı bilemedim, ne kapı kolu vardı ne de kilit açma panosu. Kapıyı açamadığım için arkamı dönüp başka yerde aramayı düşündüm arkamı döndüğümde ise bir kadın sesi işittim. '' Denemedin bile! Kapıyı açmayı denemedin!!'' dedi. Kapı benle iletişime geçmeye çalışıyordu. Şapşal bir ifade ile ''Nesin sen ? Kapı mı konuştu benimle?'' dedim. Adi bir gülüşle ''Kapılar canlı değildir, ben kapının arkasından konuşuyorum seninle'' o an parmaklarımın her birinde sızılar hissettim.
Acaba bu annemin içinden çıkan başka birisi miydi? Yoksa kapının ardında annem mi vardı? Bu sefer kapıya doğru yönelmeye başladım. İçimde bir yandan o iğrenç gülüşünün oluşturduğu korku bir yandan da annemi bulabilme ümidi vardı. Tüm gücümle kapıya tekme attım. Sonuç: Başarısız..
Etrafa bakınmaya başladım. Ne aradığımı bilmiyordum. Ki zaten ufak bir anahtardan başka hiçbir şey bulamadım. O anahtarın ne olduğuna anlam veremiyordum. Kapıda kilit yeri yoktu ki. Kapıya iyice bakmaya başladım. Tam bu sırada içerden "hahahahaa" sesleri yükseldi. Fazlasıyla korkunç bir gülüş. Dengemi toplayıp yeniden bakmaya başladım. Fark ettim ki aşağıda küçücük bir kilit bulunuyor üstünde de anahtar vardı , kilidi çevirdim ve Sonuç: Başarılı.
Kapıyı hafif hafif aralıyordum. Kafamı hafiften içeri uzatıyordum ki kulağımın arkasından "Aden!" diye bir ses işittim. Arkamı dönmemle birlikte Annem ile  burun buruna geldik ama bir anda o aralından bir kol beni tuttu! kolumu çekmeye çalışsamda olmuyordu. Annem hızla yanıma gelip Beni tutan kola büyülü sözler söyleyip kolumu kurtardı içerde de kadın çığlık çığlığa kalırken Annem kapıyı kapattı ve beni diğer tarafa itekledi.
"Anne nereye kayboldun her yerde seni arıyordum" dedim endişe ve korkuyla. '' Hem kapının arkasında ki kadın da kim? Neden burada '' dedim  ama Annem hiçbir cevap vermedi. Sadece kocaman açılmış gözlerini gözlerime sabitlemişti. "Anne! Anne!" yine ses yok ve anlamsızca kafasını sağa sola sallıyordu bir an olsun gözlerini ayırmadı. O sırada kapı aklıma geldi arkamı döndüm. Eğilerek kilit yerine baktım. ANAHTAR YOK??!! Hemen önüme döndüm ve annem de yoktu. Ortalıktan kaybolmuştu. Etrafıma baktım bağırdım ama hiçbir yerde yok. Oturdum dizlerimi yüzüme çektim ve kapıya yaslanarak ağlamaya başladım. Yavaş yavaş pes ediyordum sonra benliklerim karşıma tek tek dizildiler. Meli "Aden korkarım, annen burda değil, hiçbir şey bulamadık!" Dediği anda diğer benlik güçlü bir sesle "Hayır, yanılıyorsunuz bu kulübe bir anahtar yani gizli bir geçit. Anlamadınız mı? Bu kulübe yüz yıllar önce lanetlenmiş bir yer o yüzden burdan başka âlemlere geçit yapılabilmekte. O yüzden Aden'in annesi ortalıktan kayboluyor." dedi.
İçimi uzun zamandır tatmadığım heyecan ve ümit duygusu kaplamıştı. Ayağa kalktım göz yaşlarımı sildim derin bir nefes alarak "İŞTE BAŞLIYORUZ! Madem tek başımıza bir haltı beceremiyoruz o zaman yardım almanın zamanı geldi!" Meli hayretle "Peki ya kimden?"  Gülümseyerek "Babaannem'den" Sely "Şaka yapıyorsun? Güzel bir plan değil" dedi. Benliklerime beni babaannemin evine ışınlamasını söyledim. Meli elleriyle başıma bir toz püskürttü sonra gözlerimi kapattı ve boşluğa düşme hissi başladı, kulağıma ağır bir basınç oturdu ve saniyeler sonra babaannemin arka bahçesinde buldum kendimi. Koşarak içeri girdim. Babaannem yine asil görünümüyle salonda oturuyordu. Beni görünce "Hoş geldin canım, Otur istersen" dedi. İçimden "Canım mı dedi o, canım!" Babaanneme dönerek "Fazla vaktim yok...."
Lafımı keserek "Biliyorum Aden, göz yaşında gördüm her şeyi" dedi. Öyle söyleyince  oturdum koltuğa şaşkınlıkla "Göz yaşımda mı?" dedim. Babaannem "Dinle bakalım artık her şeyi biliyorsun. Senin varlığının bize nasıl tehdit olduğunun bilincindesin umarım. Şimdi göz yaşına gelince her ebeveyn çocuklarının ilk göz yaşını bir kapsüle hapseder ve bununla çocuklarını  izlerler, nerede? Iyi mi? Rahat mı? Hepsi gözükür. Bende de senin göz yaşın mevcut çünkü küçükken sen saf kandın şimdi ise  şeytanın kanını taşıyorsun." dedi. Sinirlenerek ayağa kalktım "Şeytanın kanını taşımayı ben seçmedim bunu o iğrenç kafana sok!" dedim. Arkamı dönüp giderken babaannem "Aden dur! Gitme... Haklısın sen seçmedin ama şunu bil bu kandan ancak sen vazgeçebilirsin." dedi.
"Sahiden bunu yapabilir miyim babaanne?" dedim. "Evet Aden, bazı cinler kendi kanlarını beğenmez ve karşı çıkar, cinler heyetine başvurulur ama çok zorlu bir yolculuk başlar ölümlü bir yolculuk...

Şimdi de olduğu gibi kendime katacağım bir şey öğrendim. Sanki ufak bir çocukmuşum da ilkokula yeni başlamış gibi hissediyordum ama bununla nasıl başa çıkacağımı biliyordum. Belki eski Aden olamayacaktım ama gerçek bir Cin'den olma bir varlık kalacaktımKendime şunu söyledim....

"Ölümünle yüzleşip kendi varoluşuna kavuşarak Gerçek Aden'e sarılmaya hazır mısın?"

HAZIRIM...

BenimSevgilimCin #YeniMarvelKahramanıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin