Çok garip hiç mutlu değilim içten içe derin bir çöküşteyim, Kafamın içinde fırtınalar kopuyor. Hayatımın bu denli değişeceğini tahmin etmeden bu serüvene çıkıyorum. Yeniden başlıyorum... Evet yeniden... Bugün günlerden pazar, otobüs terminalindeyim, Eskileri arkamda bırakıp gidiyorum... "Gitmek bir çözüm mü?" diye kafasında soru işareti olanlar varsa bence en iyi çözüm gitmek, uzaklaşmak veya unutmak.
Ben babamın yanına Antalya'ya taşınıyorum. Adım adım ilerliyorum sanki değişime, şimdiden bir rahatlama ve olgunluk yüklendi bedenime. Her neyse Otuzdört numaralı koltuğu arıyor gözüm, ha buldum işte! Özellikle pencere kenarı, çünkü yolları izlemek beni her zaman rahatlatıyor. Yerime otururken size de oluyor mu? bilmiyorum ama İnsanlar garip garip bana bakıyorlardı. Küçüklüğümden beri bu tür durumlar yaşadığım için alışmıştım ama yine de çok sinir bozucuydu.
Pencereden Annemi gördüm, böyle hüzünlü hüzünlü bakıyordu, yanında da yeni sevgilisi Tolga.. Annemin üzerinde ki o siyah renkte ki kot pantolonu, salaş beyaz tişörtü ona çok yakışmıştı; ama yüzündeki hüznü kapatamamıştı. Onu öperkense kendimi zor tutmuştum ağlamamak için, çünkü güçlü ve kararlı bir genç kız olmak zorundaydım. Evet kararlıydım çünkü Annemle olmuyordu. Annemin sevgilisinin iyi biri olduğunu düşünüyordum fakat bana bakışları sanki Bir üvey baba değil de Katil gibiydi. Ne yazık ki aramızda kalan da Annemdi. Hayat işte... Değişimin nasıl nereden geleceği belli olmuyordu. Antalya'da yeni Okul yeni arkadaşlar yeni bir Hayat beni bekliyordu. Ankara'da Annemin yanında ki yaşantımda kimse beni anlamadı bana hep ucube gibi baktılar. Sayısız geceler aynanın karşında ağlayıp ucube olduğumu düşünürdüm. Sonra bir gün ayağa kalktım ve yüzümde kuruyan göz yaşlarımı yıkadım.
VE KARARIMI VERDİM...
Toplam yedi ayım vardı. Öncelikle Anneme ve sevgilisi Tolga'ya hiç bir şey belli etmeden üniversite sınavlarına daha ağır ve emin adımlarla çalıştım. Sınav zamanı gelip çattığında kendimden o kadar emindim ki hiç heyecanlanmamıştım bile. Ankara da yaşayan çevrem beni hep farklıymışım gibi örselediler, kırdılar ve daima üzdüler çünkü benim lanetli ve uğursuz olduğumu düşünüyorlardı. Hatta kendilerinden çok emindiler. Her şeye rağmen zaman hızla ilerdi ve sınav günü gelip çatmıştı. Sınavı bitirip binadan çıkarken açıkcası pek umduğum gibi geçmemişti fakat Antalya üniversitesine girecek bir puan alacağım aşikardı. Sınav puanım açıklandığı da ise morel bozukluğu yaşamıştım. Çektiğim puan tatmin edecek kadar güzel değildi. Yine de gizlice bütün tercihlerime Antalya'da bulunan devlet veya özel olan bütün üniversiteleri yazdım ve olan oldu kazandım. Sonrasında ne mi oldu tabi ki Annem hiç şaşırmadı bile! Bana Bağırmadı, hakaret etmedi, sanki gitmemi istiyormuş gibi tavırlar sergiledi sanırım Annemde benden utanıyordu. Hiç birine aldırış etmedim çünkü Anne eğer beni görüyor veya hissediyorsan şunu bilmeni isterim ki ben bu yaşıma kadar neyi bilip, neyi bilmediğimle savaşıp durdum. Kız veya erkek arkadaşım hiç olmadı. Sosyal aktivitelerim yoktu , Sevgilim Olmadı! Sınıf arkadaşlarım partnerleriyle nasıl öpüştüklerini anlatırlardı, bense sadece dinlerdim. Sen benim ne yaşadığımı umursamadın. Görmezlikten geldin Özür dilerim Anne... Artık ezikliğe Son, Ağlamaya Son!
BEN LANETLİ DEGİLİM.!Hazırlandım Babamı aradım ve şimdi buradayım. İşte Başlıyoruz!
Otobüs hareket etti otogar terminalinden, artık yeni bir hayata doğru yol aldım...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BenimSevgilimCin #YeniMarvelKahramanı
Fiksi RemajaSezonluk Dizi tadında Korku, Cinsellik ve Macera'nın hazzını doruklarda yaşatan bir hikaye, Bir insan ya normal doğar ya da cin.! Peki ya sen nesin? Cevaplarınızı bulabileceğiniz roman. Kurgunun en büyük seviyesi "Benim sevgilim cin"! Hikayenin iç...