Kuyu;

4.1K 185 39
                                    

Gece geç saatte uyanmıştım. Gözümü açtığımda ise yanımda birinin uyuduğunu gördüm. Korkuyla gece lambamı açtım çünkü o kişiyi Afarid sanmıştım Fakat uyuyan kişi Uzaydı.  Adamda ki bu rahatlık beni epeyce rahatsız etmeye başlamıştı. O sırada içerden cam kırılma sesi duydum , Odamdan çıkıp mutfağa doğru yöneldiğim sırada babamın odasından sesler duymaya başladım. Ayıp olduğunu bildiğim halde kapıyı dinledim. Ses Şule'den geliyordu. Şule; Tüh bardak kırıldı hadi sen yine de devam et  Ah! Evet! Evet! haykırıyordu. Canım sıkılmış bir halde odama geri döndüm. Babam ve Şule içerde yine sevişiyorlardı. Babamda ki bitmek bilmeyen libidosu artık  utanç verici bir hal almaya başlamıştı. Kendimi evden atmak istiyordum. Uzayı uyandırdım '' Kalk ! kalk hadi '' dedim. Sersemlemiş bir şekil de '' Ya uyuyoruz burda değil mi? '' dedi. '' Sen ne yüzsüz bir şeysin öyle ya utanmada yok, Ya sen burdayken bizimkiler odaya girse nasıl cevap vereceksin onlara? Babam seni tabanca ile vurur'' dedim. Uzay ise koridora baykuş koyduğunu odaya biri girerse onu hemen uyaracağını söyledi. '' Sen gerçekten manyaksın beni tanımıyorsun ben de seni tanımıyorum farkında mısın? '' dedim. '' Tanımak istiyorum seni Aden '' dedi.  Ben de hızlıca aşağı inmesini hava almak istediğimi söyledim . Uzay üfleye püfleye direk kayboldu. Ben ise Üstüme ceketimi alıp ufak adımlarla dış kapıya gittim. Anahtarımı alıp kapıyı yavaş bir şekilde kapattım. Asansöre binip sıfırıncı kata bastım. Dördüncü katta asansör durdu ve içeri bir kadın girdi. Görünümü sert hatlara sahip, siyahlara boğulmuş bir kadındı. Kafasında ise siyah büyük tabut gibi saçma sapan bir şapka vardı. Tıpkı Lady Gaga'nın gereksiz ve anlamsız şapkalarına benziyordu. Kocaman asansörde sıkışıp kalmıştım. Boynumu eğmekten başıma ağrı girmişti. Son kata geldiğimizde asansörün kapısı açılmadı. Düğmelere basmaya başladım ama kapı hala açılmamakta ısrarcıydı. Birden o tuhaf kadın şöyle söyledi; ''O kapı açılmayacak Aden!''
Şaşkınlıkla kadının suratına bakmaya çalıştım. Yüzünü benden hala saklıyordu. Öksürdüm ve ''Siz kimsiniz? Adımı nereden biliyorsunuz?'' dedim. Yüzünü bana dönerek sakinlikle ''Seni herkes tanıyor Aden, Öteki tarafta Afarid ve kabilesine neler yaptığını duyan kalmadı, Efsaneleşiyorsun'' dedi. Suratı ise normal bir insanda olmayacak bir şekilde beyaz ve gözlerinin rengi çok açık bir şekilde sarıydı. Ürkütücü olduğu kesindi ama benden ne istiyor olabilirdi.
Fakat hiç şaşırmadım söylediği cümleye çünkü bu kelimeleri her tanıştığım insan söylüyordu fakat şu Öteki taraf cümlesi benim bilmediğim bir yaşam alanı daha vardı. Sinir bozucu bir gülümseme yaparak;
"Peki ya sen ne istiyorsun?" dedim.
Nefes alarak şöyle cevap verdi;"Sana bir teşekkür borçluyum Aden! Sen beni kurtardın." dedi.
Kafam karışık bir şekilde; "Nasıl yani? Ne kurtamasından bahsediyorsun?" dedim.
"Hatırla Aden, o gün alışveriş mağazasında yaşanan olaydaki kadın benim!" dedi. '' Sen kadın değilsin Uzay bana her şeyi anlattı.'' ve ekledim 
"Beni nerden buldun.!" 
O sıra da asansörün kapısını açtı ve;
"Evet doğru söylemiş Benim cinsiyetim yok ama Gel benimle her şeyi anlatacağım" dedi.
Hayatımda ilk defa gördüğüm ve hiç tanımadığım bir kadınla ya da erkekle herneyse yolculuğa çıkmıştım ve işin garip tarafı çok tuhaf biriydi. Sitenin arkasındaki lüks arabasına gittik ve binmemi istedi.
Merak ettiğim  sorularımın cevabını almak için yola koyuldum ve bindim arabaya. Bu arada Uzay ortalıkta yoktu.
Arabayı deli gibi kullanan bir kadındı. Arabalarının arkasına çok yaklaşıyor ve keskin virajlar yapıyordu.
Faselis taraflarında ormanlık bir alana geldik ve  bakımsız bir kulübeye içine girdik. Dışardan ufak tefek gözüken bu kulübe aslında bir alt geçitmiş merdivenlerden aşağı doğru yürüdük sanki cehenneme iniyormuş gibi hissettirmişti bana. İndiğimizde sağa döndük ve bir kapı gördüm, kapının rengi  simsiyah üstünde elmaslarla yazılmış harfler vardı. Harfler ise " Q ¥ Z € J A ₩ " dı ne anlama geldiğini bilmiyordum. Kapıyı açmaya çalıştım ama açılmıyordu. Kadın "O kapı öyle açılmaz, bilmiyor musun ?" dedi. Benim ise hiçbir fikrim yoktu. Kadın şaşkın gözlerle "Demondu hunda" dedi. Kapı yavaş bir şekilde açıldı. "Gir içeri" dedi. Beraber girdik içerden konuşma sesleri geliyordu. Bir topluluk sesiydi. "Burası neresi" dedim.
Kadın "Senin yuvan!" dedi.
İçeri girdim büyük uzun bir masa ve etrafında oturan insanlar buluyordu. Ben gelince hepsi yerini benden korkuyorcasına bakışlar aldı ve sessizlik oluştu. Kadın "Gel aden otur, lütfen" dedi. Masadaki en uçta olan saldeyeyi çekip oturdum. Herkesin gözleri bendeydi. Bakışlar çok basıktı ve rahatsız ediciydi. İçlerinden bir bayan ayağa kalktı ve "Ona her şeyi anlatmalıyız!" dedi. Diğerleri de bana bakmaya tekrar başladı. Beni getiren kadın da ayağa kalkıp "O kendinden habersiz büyümüş bir genç kız, şimdi ise hiçbir şeyden habersizken bir anda öğrenirse delirebilir!" dedi. Ben kızgın bir şekilde "hayır! Öğrenmeliyim Asıl hiçbir şey bilmemek beni delirtiyor! Bana ne oldu ! Veya ne oluyor? Tek cevabım sizlersiniz bana anlatın, lütfen!" dedim.
Masadaki herkes birbirlerinin gözlerine baktılar ve ortada oturan yaşlı amca ayağa kalkıp "Biz senin  ''Gardonunha'', yani kötü kan Şeytanla cinden gelme bir çocuk olduğunu düşünüyoruz.!" dedi. Bense "Ne! Siz kafayı yemişsiniz! Şimdi benim babam şeytan annem de cin mi? Diyorsunuz. Asla öyle bir şey yok! Olsalardı ben bilmez miydim! Benden neden saklasınlar! İkisi de normal insanlar!" dedim. Yaşlı adam ; "Bak Aden! Sana anlatacağız ama biraz zaman alabilir." dedi. Duru bir sessizlik oldu.
Kadınla beraber oradan çıktık.
Hava yavaş yavaş aydınlanıyordu, artık eve gitmem gerekti. Kadınla beraber yola çıktık.
Kadın yolda çok şey anlattı. Beni eski bir zaman portalından geçirebilirlermiş ama sadece bir saatliğine o saat diliminde gerçek hayatımı bulmam ve her şeyi öğrenmem gerekiyormuş belki de buna gerek kalmaz ailen açıklar da diyordu ama ben ailemden emindim onlar normal insanlardı. Kadın "Dikkat et Aden, Kara bulutlar feci bir şekilde geliyor, bu fırtınadan kurtula da bilirsin, Alabora da olabilirsin." dedi.
Kadının söyledikleri diken gibi batmıştı sanki bana. Eve geldiğimde babam ve Şule işlerini halletmiş uyuyorlardı. Odama gizlice geri girdim ve üstümü direk çıkarttım. Yatağıma girdim. Uyumaya çalıştım ama olmuyordu. Ayağa kalktım ve duşa girdim. Rahat ve sakin sakin duşumu aldıktan sonra bornozu giydim. Odama girerken her zamanki gibi o meşhur çığlığımı attım. Çünkü yatağımın üstünde oturan bir timsah vardı. Onun Uzay olduğunu anlamıştım. Kıyafetlerimi alıp tekrar  banyoya girdim. Kıyafetlerimi giydim ve odama geri döndüm. Uzay insan görünümüne girmişti bile. Uzay'a dönüp "Bir şey soracağım? Buraya nasıl girdin! Pencereler de kapalı?" dedim.
Uzay "Fındık farelerinin kemikleri çok esnektir Kapının altından girdim?" dedi
Elimi ağzıma vurarak "Oha! Sen gerçekten aptalsın!" diyerek yatağıma oturdum ve telefonu elime alarak bir şeylerle uğraşmış gibi yaptım. Uzay "Sen bir arabadan indin nerdeydin sabahın o saatin de? hem beni aşağı indirdin hem de ortadan kayboldun'' dedi.
Elim ayağım birbirine dolaştı öyle sorunca bir cevap veremedim o andan sonra "Bir arkadaş, hem sanane ?" dedim.
Gülerek "Tamam tamam kızma, sadece sordum" dedi. Uzay'ın saçlarından bir tutam önüne düştü sol gözünü kapatmıştı saçı , elleriyle saçını arkaya atarken baş parmağındaki dövme dikkatimi çekti. "Aa? Dövmen mi var diyip elini kendime çektim ve dövmesine yakından baktım. Dövmesi saatler önce gittiğim kulübesindeki kapının üstünde yazan harflerin aynısıydı. Şaşkınlığımı fark ettirmeden sordum "Bu harfler ne anlam taşıyor?" dedim. Afallamış bir şekilde her kabilenin bir sembolü vardır bunlar ise hepsini temsil ediyor. Benim sembolüm ise bu "₩" tüm hayvanların tüylerini tamamen kesersen tam karın bölgelerinde bu işareti bulabilirsin." dedi.
İçimden düşünmek isterken dışa vurarak şöyle söyledim "Acaba benim sembolüm hangisi ?" dedim. Uzay "İstersen öğrenebiliriz" dedi. 
Ben " Nasıl?" dedim.
Uzay " Saat kaç ? " dedi.
 "Sekiz buçuk ?" dedim.
Uzay heyecanlı ve çekici bakışlarıyla " Oh iyi annen ve babanın uyanmasına daha var , Gel bakalım yarım saatliğine kuş olabilir misin? " dedi.
Şaşkınlıkla "Ne! Öyle yeteneklerim de mi var? Ama ben nasıl bürünecem bilmiyorum ki? " dedim. Uzay gülerek "Tabii olamazsın ben seni değiştircem" dedi. Heyecanlamıştım hem de çok direk babam ve Şule'yi kontrol  gittim Şule büyük memeleri ile babama sarılmış yatakta yatıyorlardı yerde iç çamaşırı ve bira şişeleri doluydu ve geri odaya döndüm. "Tamam hadi gidelim!" dedim.
Penceremi açtık ve karşısına geçtik, Uzay "Şimdi Aden önce sakin ol ve elimi sımsıkı tut " dedi. Aynen dediğini yaptım ve birden ufak çaplı bir yanma hissettim bedenimde gözümü açtığımda kendimi bir anda tavanda gördüm. Odamdaki eşyalarıma kuş gözüyle bakıyordum. Bu çok değişik bir histi benim için. Uzay da karşımda kanat çırpıyordu. Kafasını hadi der gibi salladı ve pencereden kendini bıraktı. Ben de arkasından gittim o kadar güzel bir yolculuktu ki. Antalya'ya tepeden bakmak ayrı bir güzellik katıyordu. Her yer yemyeşil deniz ise masmavi görünüyordu. Bu anı hiç unutmamak üzere hafızama kazımıştım. Uzay ise beni ormanlık bir alana getirdi. Aşağı indik ve uzay insan haline dönüştü sonra bana sağ kolunu kaldırarak ağzında bir şeyler geveledi ve bir anda insan halime büründüm. Havada kalan bedenim yere lap! Diye yapıştı diz kapağım acımıştı. Uzay'a kızgın bakışımı attım. Uzay "Ups! Pardon" dedi. Elini uzatıp beni ayağa kaldırdı. "Burası neresi?" dedim. Uzay "Terdon ormanına hoş geldin Aden!" dedi. "terdon ormanı ne be !" dedim. Uzay "Burası yedi sembolün ormanı Aden. Şimdi gel benimle?" dedi ve yürümeye başladık. Eski püskü bir kuyuya geldik içine baktım ama hiçbir şey gözükmüyordu. "Bu da ne, ne kuyusu dilek falan mı?" dedim. Uzay "Hayır, bu kuyunun efsanesi yıllar öncesine dayalı.
Yıllar önce yedi yaşında bir kız çocuğu bu kuyunun yanına geliyor  ve saatlerce ama saatlerce konuşuyormuş en son on sekiz  yaşına bastığında Abisi bir anda öldüğü için bunalıma girmiş bu kuyunun yanına tekrar gelmiş ve ağlamaya başlamış, bunu gören bir cin kıza aşık olup  kuyunun içine girerek kızla konuşmuş kız şaskınlıkla kuyuyla konuşmaya devam etmiş en son ona iyi geldiğini söylemiş ve kuyunun  içine para atmış, atarkende bir dilek dilemiş "Keşke ben de bir kuyu olsam ve hiç doğmamış olsam" demiş. Bunu duyan cin bir anda kızı kuyunun içine çekmiş ve bir daha kızdan haber alamamışlar. Bu döneme kadar bu kuyuya biri para atıp dilek dilerse dileğinin cevabı gece uyuduğunda rüyasında görünüyormuş. Kızın hala bu kuyuda olduğu düşünülüyor ama kimse bu efsaneyi bozmak istemiyor." dedi.
Ben "Yani şimdi ben ne yapmalıyım!" dedim. Uzay cebinden bozuk para çıkartıp avucumun içine koydu "At kuyuya dilek dilerken de kendi sembolünü sor" dedi.
Parayı elimde sıkı sıkı tuttum ve dileğimi diledim ve parayı kuyuya attım. Para sesi gelmedi kuyudan ama aldırış etmedik. Uzayla geri yürümeye başladık. Uzay'a dönüp teşekkür ettim. O da rica etti. Asıl beni heyecanlandıran şey gece rüyama girecek miydi yoksa tamamen saçmalık mıydı ? sorusu. Uzay "Eve gitmesen olmaz mı?" dedi. "Hayır, eve gitmem lazım babam ve Şule uyanmışlardır" dedim. Uzay garip bir şekilde "Anne ne Şule ismiyle mi hitap ediyorsun?" dedi.
Derin bir nefes alarak "Şule babamın yeni sevgilisi, annem ve babam boşandılar" dedim. Uzay şaşırarak "Anlaşabiliyor musunuz?" dedi.
"Evet, Şule iyi biri " dedim. Sonra Uzay'a "Hadi beni kuşa çevir de eve gidelim" dedim.
 "Hayır, bu sefer kuş olmayacağız" dedi.  "Peki ya ne olacağız?" dedim.
Bir anda at olup beni sırtına aldı ve hızla koştu. Ormandan çıkıp deniz kenarına geldik. Uzay'ın sırtından indim. Uzay insan oldu ve "Tut elimi?" dedi. Tuttum bir anda kendimi denizin içinde buldum. Uzay bir köpek balığı ben ise bir yunus olmuştum. Uzay hızla benden uzaklaştı ben de onu takip ettim. Denizin altı paha biçilemez kadar büyüleyiciydi. yirmi dakika içerisinde bizim sitenin denizinde bulduk kendimizi. Karaya vurduk ve  beni direk insan halime getirdi. Uzay da dönüşünce bizim apartmana doğru yürüdük. Uzay bana yolda "Rüyanda bir şey görürsen bana anlatırsın" dedi. Ben de kabul ettim. Bizim apartmanın arka tarafına geldik ve Uzay beni uçururarak odamın penceresinden içeri soktu. Odama girdiğimde her şey normaldi. Uzay direk yatağıma uzandı bense aynadan kendime bakıyordum. O sırada babam odamın kapısını çaldı. "Aden? Uyandın mı?" dedi tam kapıyı açarken Uzay kayboldu. Babam içeri girdi ve "Günaydın kızım, hadi kahvaltıya gel" dedi. Kulağımda vızırdıyan bir sinek vardı o anda "Tamam baba geliyorum" dedim.
Babam kapıyı kapatıp çıktı. O sırada havada uçuşan sinek Uzay'dı. Uzay'a "Hadi şimdi git" dedim. Uzay ise "Ne kadar kabasın sen öyle" dedi ve pencereden çıkıp gitti. Ben de derin bir ohh çekip mutfağa gittim. Kahvaltı yaparken Şule'nin dudağındaki morluk dikkatimi çekti. Gıcıklığına sordum "Şule dudağına ne oldu ?" dedim. Şule ve babam göz göze gelerek "Dudağımı ısırdım yanlışlıkla" dedi. Ne kadar anlamlı bir cevap değil mi? E tabii ne diyecek ki biz babanla dün gece çok yaramazlık yaptık. Bakma benim böyle masum durduğuma aslında çok azgın bir kadınım diyecek hali olmadığı için, sustum. Kahvaltı yaptıktan sonra babam "Bugün bir yerlere gidelim mi ? Dedi. Ben ise direk kabul etmedim çünkü.....


Devamı gelecek...

BenimSevgilimCin #YeniMarvelKahramanıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin