Başka bir olasılık;

8.8K 387 37
                                    

Endişeliyim hem de çok endişeliyim bir yandan da korkuyorum çünkü ÖLEBİLİRİM...

Salonda ki herkes derin bir sessizliğe gömülmüşlerdi çünkü hepsi hayrete düşmüştü. Kalabalığın içinden en yaşlı gözüken adam Elinde ki Asasıyla bir adım öne gelerek '' Bu nasıl olur! Asırlardır duyduğumuz Kehanet gerçek miymiş? Edna gerçek mi? '' dedi. Herkes şaşkınlıkla bana bakmaya devam ediyordu. Çağelin safkan Annesi karşıma geçerek elimi uzatmamı istiyordu. Çağel ile göz göze geldik ve onaylarcasına başını salladı. İçim rahat bir şekilde elimi uzatmıştım. Babaannemse bana dönerek '' Çekinme kızım O 'Erasızeyh' büyüsü yani soyuna bakmaya çalışacak bize inanmaları için bu şart'' dedi. Mer-acin yavaşca elini yeteneği ile keskin bir alete çevirerek avucumun içine hafif bir yarık açtı ve kanım akmaya başlamıştı. Canım çok acımasa da bu görüntü midemi bulandırmıştı. Bu halimi gören Uzaysa '' Elleriyle suratımı ona çevirdi ve sakinleştirmeye çalıştı sonrasında kelimenin tam anlamıyla yılan gibi o yarıktan damarlarıma girmeye başladı. Nefes alışım ve kalp ritimin değişmeye başlamıştı. Damarlarımda gezdiğini hissedebiliyordum ve rahatsız ediciydi. Gözlerimin bulanıklaştığını ve karardığını fark ettim sonrasında siyah bir toz bulutu tüm odayı kaplamıştı. Büyük derin bir çukur içersindeydim. Ayakta duruyordum kopan bacağımın yerine sanki başkasına ait bir bacak vardı. Etrafa dönüp bakmaya çalışsamda bedenimi kullanamıyordum. Sonrasında bana yaklaşan ürpertici bir ses işitmeye başladım. '' Adennnn?!.... Adennn'' diyordu. 'Kim var orda ? Heyyy sana söylüyorum!'' diyordum fakat ağzımı kullarak değil de sanki içimden haykırıyordum. Olduğum yerde dururken ayaklarımdan yukarı bir şeylerin tırmandığını hissettim aşağı doğru baktığımda Siyah büyük bir yılan olduğunu gördüm yukarı doğru çıktı ve yüz yüze gelmiştik. Gözleri kehribar rengiydi bana bir şey anlatmaya çalışıyordu sanki onu takip etmemi istiyordu. Yavaş yavaş onu izlemeye devam ettim. Sanki uzun bir tüneldeydik ve ufak bir ışığa doğru gidiyorduk, İlerledikçe gözüme çarpan Mezarlar ve mezar taşları dikkatimi çekmeye başladı. Aslında burası bir tünel değildi burası eski bir mezarlıktı. ilerdikçe oldukça yaşlı büyük bir ağacın önünde durduk ve ağacın dibinde ki mezarın yanına doğru ilerledik o yılan ise tıslamaya başlamıştı. Yine bir şeyler işaret ediyordu. Toprağı eşelemeye başladı, sanırım ona yardım etmemi istiyordu. Toprağı eşeledik ve çok dibe gömülmemiş olan tabut gözler önüne çıkmaya başladı. Tabutun kime ait olduğunu merak etmiştim ve mezar taşına baktım, Sadece tarih yazıyordu. ''Binsekizyüzelli '' Bu uzayın gittiği zaman dilimiydi. Artık tabutun içinde kimin olacağını az çok tahmin edebiliyordum. Tabutsa müslüman birine ait değildi çünkü Tıpkı Hristiyanların inancına göre hazırlanmıştı. Haç işareti vardı tek sorun haç ters duruyordu. Yavaşça tabutun kapanığını açtım ve bir anlık tepkiyle geri çekildim. Tabuttaki kişi annemdi. Ona dokunmak , koklama hatta sarılmak istiyordum ama bedenim buna engel oluyordu. Siyah yılan ise Annemin suratına doğru süzüldü ve ağzıyla neredeyse görünmez oldukça şeffaf bir pelerin serildiğini gösterdi. O pelerini yavaşça kaldırdım ve Annem sandığım kişi Anneannem çıkmıştı. Gözlerime inanamamıştım sonrasında tekrar bir pelerin olduğunu gördüm onu da kaldırdığımda başka bir kadın gördüm bu durumu üç defa daha tekrarlamıştım orda yatan insanları tanımıyordum. En son tekrar pelerini kaldırdığımda kendimi gördüm. Orada yatan kişi benim suretimde biriydi. Başka pelerin var mı diye kontrol ediyordum ve yoktu. Bu nasıl olabilirdi. Geçmişte bana bu kadar benzeyen biri olması beni içten etkilemiş ve şoka uğratmıştı. Sanırım büyük büyük Anneannemle çok benziyordum. Kulağımda birden o derinden gelen sesi işitmeye tekrar başlamıştım fakat bu sefer tanımadığım bir erkek sesiydi. Vücudum serbest kalmıştı sanki o sese doğru gidiyordum, Arkamdaki yılan ise ayağımı tutuyor sanki o tarafa gitmemi engellemeye çalışıyordu. İlerledikçe o sese daha çok yakınlaşıyordum. O sese ulaştığımdaysa bir mezarla karşılaştım. Mezar taşında ise o günkü kazanın olmasına sebep olan o işareti çok benziyordu tılsım gibiydi. Tüylerim diken diken olmuştu. '' Ses ise iyice şiddetlenmeye başlamıştı. '' Çıkar beni! Orda mısın ? Yardım et!'' diyordu. Mezarı ellerimle kazmaya başladım o kişiye yardım etmek istiyordum. Peşimde siyah yılan ellerime sarılıyor mezarı kazmamı istemiyordu. Fakat o mezarı açmama engel olamıyordum iç güdüsel hislerim mezarı bir an önce açmamı istiyordu. Ses yükseldikçe daha hızlı olmaya başladım. Tırnaklarım kanamaya başlıyordu o kadar hızlı ve şiddetli kazıyordum ki acı bile hissetmiyordum Sonrasında arkamdan başka bir ses duymaya başladım. Uzay ve Çağelin sesiydi. '' Aden uyan!! Aden! Aden hayır geri dön!'' diyorlardı. O sıra da mezara geri baktığımda bir tabut gördüm. Tabutun üst tarafı kırılmış içindeki ceset azıcık gözüküyordu. Kapağı azıcık ittim ve kefenin baş düğümünü açtım, bir erkek yatıyordu yirmialtı yaşlarında surat şekli Babamı andırıyordu. Şaşırdığım nokta hiçte ölü birine benzemiyordu bu ceset. Sonrasında mezar taşının üstünde ki tılsımdan ışık patlaması oldu ve sanki ufak bir ruh gibiydi süzülerek cesetin ağzından içeri girdi. Ne olduğunu anlamaya çalışırken birden gözleri açıldı. O anlık panikle çığlık attım ve geriye düştüm. Yavaş yavaş tabuttan çıkmaya çalışıyordu. Bana bakıp '' Yardım et'' dedi. Hala korku ve panik içerisindeydim ama ona rağmen ellerinden tuttum ve onu mezardan dışarı çıkarttım. Çırıl çıplaktı. Utanarak kefenden bir parça yırttı ve beline sardı. '' Nerdeyim ben ? '' dedi. Bu sorunun cevabını ben de bilmiyordum. Yılan bana bakarak tıslama başladı onu takip etmeye başladığımız sırada Büyük şiddetli bir kara bulutlar bize doğru gelmeye başladı. Bulutların içinden korkutucu derece sülietler bize doğru siper almışlardı. Bir yerden sonra yürümeyi bırakıp hızla koşmaya başladık. Derin yarık oluştu ve yılan içine atladı bizde direk içine atladık boşluğa düşme hissi başladı. Gözlerimi açtığımda Salonda ki herkes bir yere savrulmuştu. Orta da ki masa ve sandalyeler duvara fırlatılmış gibi paramparça bir haldeydiler. Sanki salonun orta yerinden büyük şiddetli bir bomba patlamış gibiydi. Ellerime baktığımda hala toprak izleri ve tırnaklarımda kurumuş kan vardı. Bu yaşadıklarımın gerçek olduğunu inanmaya başlamıştım. Burnumdan ve gözlerimden kan gelmişti. Görmekte çok güçlük çekiyordum. Uzay, çağel salonda ki herkes yaralanmışlardı. Babaannemin yanına sürünerek gittim ve ellerini tuttum '' Babaanne iyi misin ?Babaanne?'' diyordum. Ayağa zorda olsa kalkmıştım. Uzaya doğru yöneldiğimdeyse tam yere düşecekken bir kol beni tuttu ve düşmeme engel olmuştu. Tutan kişi Oydu Mezardan çıkmasına yardım ettiğim adamdı. Bana bakıp '' Aden bu sen misin?'' diyince kanım donmuştu. Beni nerden tanıyor olabilirdi. Şaşkınlıkla '' Ev.. evet de sen beni nerden tanıyorsun?'' diyince oda hayretle '' Nasıl yani sen beni tanımıyor musun ? Benim ben Öz abin ''AĞAH'' dedi. '' Sen iyice saçmalıyorsun! Kimsin sen! Bu da Afarid'in oyunlarından biri mi? ! '' dedim. '' Aden saçmalama abicim! burası da neresi en son seninl...'' konuşurken birden Babaannemi gördü ve oraya koşarken '' Babaanne!'' dedi. Babaannemin suratına vurarak ayıltmaya çalışıyordu ve çok tedirgin hareketleri vardı sanki yıllardır onu tanıyormuş ve değer veriyormuş gibiydi. Bana suratını dönüp '' Aden kendine gel artık! şu siktiğimin yerinde neler oldu neler yaşandı bir şeyler anlat artık! Babaanneme ne oldu?'' diyordu. Dehşet verici şekilde dalgın ve şaşkındım. Bir şey düşünemiyordum. Olanlara inanması baya bir zordu. O sıra da baygın olan herkes yavaş yavaş ayılmaya başlamıştı. İlk kendine gelen Çağeldi yanına gittim kaşı ve çenesi kanamıştı ve kolları morarmıştı. Kendine gelince başını tuttu ve '' Aden sen ne yaptın? senin uyanmam için çok uğraştık ama sen direndin.'' dedi. O sıra da Ağah Babaannemi ayıltmayı başarmıştı. Gözlerini açtığından Ağahı görünce bir anlam verememişti fakat o Babaanneme sarılıyor ve yüzünde ki kan izlerini silmeye çalışıyordu. Babaannem iyice kendine gelince Ağah'ı itti ve ''Sende kimsin oğlum ? neden bana sarılıyorsun!'' demeye başladı. Uzayın yanına gitmiştim oda yavaş yavaş kendine geliyordu. Ağah sitemle '' Neyin içerisine düştüm, nasıl bir oyunun içindeyim ben! Babaannemle, kız kardeşim beni tanımıyor. Ne yapacağım ben '' diyordu. Bu söz karşısında şoka giren Babaannem öksürmeye başlamıştı. Herkes iyice kendine gelince Yaşlı adam elindeki asasıyla yere üç kere sertçe vurup büyülü sözler söyledi. Masa ve sandalyeler eski haline dönüp tek tek yerlerine geri döndü. Çağelin Annesi Mer-ecin çok bitkin bir haldeydi. Çağel ise onu o halde görünce telaşlanıp ağlamaya başlamıştı. Annesi uyanmakta zorluk çekiyordu. Bana bakıp '' Orda neler yaşandı Aden? Annem neden bu durumda?'' diyordu. Onlara herşeyi atlatmaya başlamıştım. Herkes pür dikkat beni dinliyorlardı. Ağahı gördüklerinde ise hayretle '' Bu imkansız!!'' diyip duruyorlardı. Çağel'in Annesi de uyanmıştı ama çok halsizdi. Ayağa zar zor kalktı ve '' O doğru söylüyor, Adene engel olmaya çalıştım ama sanki bir büyünün etkisinde gibiydi. Mezarı kazmaya devam etti. Gittiği mezar ise Edna Emyzata'nın abisin mezarıydı.'' dedi. Uzay alaycı bir tavırla '' Aden yine bir ilke imza attı Erasızeyh mezarlığından bir ölüyü getirmeyi başardı!'' dedi. ! Haklıydı ben yine bir bok yemiştim. Bir abim vardı hem de geçmişte ölmüş olan bir abi... Babaannem Ağaha bakıp ''Ömerime gerçekten çok benziyorsun evlat'' dedi. Ağah ise paspal bir haldeydi. Herkes onu yarı çıplak gördüğü için rahatsız olmuştu belli ki elleriyle kendine büyülü sözler söyleyerek kıyafetlerini değiştirdi. Çağel ve Uzay aynı anda '' O bir ölü beden değil! Büyüsü işe yarıyor'' dedi. Ağahsa pişkin tavrıyla '' Tabi ki ölü değilim, Buraya nasıl geldim onu bile bilmiyorum? En son Adeni kuyudan çıkarıyordum sonra boşluğa düşme hissi yaşamaya başladım'' dedi. Salonda ki herkes bu belirsizliğe bir çözüm bulmak için dağılmak ve araştırma yapmak istediklerini söylediler ve babaannemde kabul etti. Herkes gitmeye başlamıştı. Çağel yanıma gelip '' Aden sana gerçekten inanamıyorum, İmkansız olan her şeyi nasıl oluyorda başarıyorsun! Abini de al eve git, Annem biraz daha iyi olsun kendine gelsin geleceğim yanına'' dedi ve Ailesini de alıp gittiler. Uzaysa bana sarılıp '' Sıkma canını, Senin olayın bu imkansızı başarmak'' dedi ve oda gitti. Koskoca salonda yalnız kalmıştık. Ağahsa '' Ben ne olacağım şimdi? Defalarca '' Almunhadir'' büyüsü yapıyorum ama geri evime gidemiyorum.'' diyordu. Babaannemle birbirimize bakıp duruyorduk, Olanlar yüzünden şaşkındık Ağahla gerçekten ne yapacağımızı bilmiyorduk. Ona gerçeği söylemek için Babaannem ''Evimize gidelim Ağah ve Aden hadi çocuklar.'' dedi. Ağah ise benim bacağıma dikkat etmediği için görünce telaşla tepki vererek '' Aden ayağına ne oldu senin! Tekrar kim yaptı bunu sana! yine itin dölü Afarid mi yoksa? O yavşağı gördüğüm yerde Cehennem ızdırabı çektireceğim!'' dedi. Bense '' Yine mi, nasıl yani? Benim bacağım bir kez daha mı koptu. Hem sen Afaridi nerden tanıyorsun? '' dedim. O sıra da Babaannem Elindeki asası ile portal açtı ve Evimize geldik. Ağah çok sinirliydi sürekli isyan ediyordu. Olanları sorguluyordu bağırarak ''Ben odama çıkıyorum! Bir iki büyü deneyeceğim.'' dedi ve yukarı kata çıktı. Salona geçip oturdum. Bedenim sanki bütün gün ağır yükler taşımış gibi ağrıyordu. Babaannemse elinde fotoğraf albümüyle geldi oturdu yanıma. Babamın küçüklük fotoğraflarına ve gençlik fotoğraflarına bakıyorduk. Ağah gerçekten tam anlamıyla babama benziyordu. O sıra da üst kattan aşağı seslenerek '' Benim odam neden bom boş eşyalarım nerde? '' dedi. Babaannem yumuşak bir ses tonuyla '' Oğlum sen hiç zaman bizimle yaşamıyordun, Burası senin evin bile değil.'' dedi ve ben sinirden mi bilmiyorum ama gülmeye hatta kahkaha atmaya başladım. Ağah aşağı indi ve oda yanımıza oturdu. Babamın resimlerini ona da gösterdik ve kayıp olduğunu söyledik. Gözleri dolmuştu çünkü bu durum artık garip bir hal almaya başlamıştı. Babaanneme bir anda sarıldı ve hıçkırarak ağlıyordu. Babaannemin suratı hem şaşkın hem de üzgündü. Diğer eliyle beni de çağırdı yanına hayatımda ilk defa böyle bir sahne yaşamıştım. Bana bunu beş ay önce deselerdi asla inanmazdım. Ağah ise yüzünü sildi ve rahatlamıştı. '' Korkuyorum çünkü buraya ait değilim, kimse beni tanımıyor. Güçlerim ve büyülerimin bir kısmı işe yaramıyor. Babam ortalıkta yok , Odam yok. Kız kardeşimin ayağı yine kuyu da aynı şeyleri tekrar mı yaşayacağım.'' diyince Babaannemle aynı anda '' Kuyu da mı?'' dedik. Afallamış ve şaşkın olan Abim yani Ağah '' Evet, Senin sevgilin olan yavşak Afarid yaptı bunu sana sonra da bacağını hepimizden sakladı. Aylarca aradık. Çağelin kocası Uzay buldu bacağını hani ''Terdon'' ormanı mıdır nedir orada '' dedi. Bense şok üstüne şok geçiriyor duyduklarıma inanamıyordum. '' Benim sevgilim Afarid değil ayrıca Uzay benim sevgilim Çağelin kocası falan olamaz!'' dedim. Ağahsa '' Evet, Kocası beraber düğünlerine bile gittik.'' dedi. Biz bunları konuşurken Babaannem '' Olasılık ! Sen geçmişten veya gelecekten gelmedin, İnanamıyorum Aden! O mezarda ki işaret yani sembol , Olasılık kapısının Anahtarı! Başka bir zamandan Abini getirdin.'' dedi. Taşlar yavaş yavaş yerine oturuyordu. Ağah elimi tutarak '' Aynı zaman veya değil sen benim biricik güzel kardeşimsin, Seni tekrar üzmelerine izin vermeyeceğim. Şimdi beni burda bekleyin geleceğim'' dedi ve hızla evden çıktı ve gitti. Babaannem sanki yıllardır Ağahı tanıyor gibi endişeli tavrıyla '' Nereye gitti şimdi bu çocuk'' dedi. Gerçekten nereye gitmiş olabilirdi. Söyledikleri şeyler kanımı donduruyordu. Bilmediğim bir zamanda Afaridle sevgiliydim ve En yakın arkadaşımın kocası aşık olduğum adam yani Uzaydı. Öğrendiklerimi hazmetmek epeyce zor olacaktı. O sıra da Çağel içeri girdi. Elinde bir şişe tavşan kanı ile birlikte. Birer bardak doldurdu ve içmeye başladık bense Ağahın söylediklerini anlatmaya başladım. Uzayın kocası olduğunu söylediğimdeyse ağzındaki içeceği püskürttü ve öksürmeye başladı. Çağel için bile bu hem saçma hem imkansız gelmişti fakat böyle bir şeyin mümkün olabileceğini de söyledi. Böyle bir sembol varmış ama asırlardır kimse görmemiş çok gizli ve bulması oldukça tehlike arz ediyormuş. '' Annen nasıl oldu? '' dedim. Gülümseyerek '' İyi oldu bir sıkıntısı yok, Sana söylememi istemedi ama ben söyleyeceğim. Böyle bir şeyi senden gizleyemem, Annem senden bu gün çok etkilenmiş, İlk defa gitmene rağmen Erasızeyh büyüsü etkisindeyken bu kadar sakin ve güçlü kalabilmişsin. Senden gerçekten etkilenmişti. Galiba seni artık kötü kan olarak görmüyor.'' dedi. Duyduklarım beni çok mutlu etmiş ve bir şeyleri başarmış olmam büyük motive kaynağım olmuştu. Kendimi gerçekten güçlü hissediyordum. O sıra da evimizin kapısı sert bir şekilde çalınmaya başlamıştı. Hepimiz ürkmüştük. Evin yardımcısı kapıyı açacakken Babaannem ''Siz geri de durun!'' diyip bizi uyardı. Kapıyı açtığında ise Uzay ve Ağah vardı üsleri başları toprak içindeydi ve ellerinde siyah beze sarılmış bir cisim vardı '' O beze sarılı şey ne?'' dediğimde Uzay siyah örtüyü hafifçe araladı ve o şey KAYIP BACAĞIMDI....

BenimSevgilimCin #YeniMarvelKahramanıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin