Babamdan hala cevap bekliyordum. Babam karşımda olmasına rağmen sanki kaskatı kesilmiş halde duruyordu. Şule ise koltukta oturup tırnaklarını yemekle meşguldü. Babamın omzuna dokunarak;
" Evet, baba ben!" dedim. Babam hala susuyordu. Babamın bu kadar zorlanması normal değildi ortada ciddi bir şey olduğu kesindi. Babama dönerek; "Benim delirdiğimi düşünüyorsunuz ve beni akıl hastanesine mi kapatacaksınız!?" dedim.
Böyle söyleyince babam kendine geldi ve "Hayır, öyle bir şey olmayacak sadece seni bir psikiyatriye göstermemiz gerekiyor" dedi. Bende ani bir parlama ile "İki saattir bunu mu söyleyemiyorsun baba!" dedim ve ağlayarak odama koştum. Babam ve Şule arkamdan odamın kapısına geldiler ve kapıyı çalmaya başladılar. Kapı sesi kulak zarımı patlatacak gibiydi ve bağırarak; "Beni rahat bırakın!" dedim.
Babam ve Şule içeri geri gittiler bense hala ağlıyordum. Koluma bakıp siyahlıklar geçti mi diye kontrol ediyordum. Kolumda bir terslik yoktu ama siyahlaşmaya başladığında AFARID gibi gözükecem sanmıştım.
AFARID giderken "Geri geleceğim!" demişti. Geri geldiğinde hazır olmam gerekiyordu fakat nasıl bir hazırlık yapmam gerektiğini bilemiyordum. Yaşadıklarıma alışmam zaman alacaktı. Düşüyorum da benim diğer insanlardan ne farkım vardı da başıma böyle kötü, korkutucu olaylar geliyordu. Bence ya ben de sorun vardı ya da insanlarda. Eğer farklı değilsem neden bir farkım varmış gibi hissediyordum. Buna cevap vermem zaman alacak gibi gözüküyordu. "Eskiden karanlıktan korkardım, şimdi ise korkunun ta kendisinden korkuyordum."
Saatler geçmeye başladı, güneş hafiften gözünü kırpıyordu bense hala uyuyamamış ileride ne yapacağımı düşünüyordum. Hatta paranoyak bile olmuştum kendi kendime odamın içinde "Burda mısın?",
"Ses ver!" bile dedim ama bir yanıt alamamıştım. Bir cinin geldiğini nasıl anlarsın ki? Ama ciddi ciddi bir cin görmüştüm bu dünyadan olmayan bir varlık acaba bir dahaki gelişinde kayda falan alsam mı? diye düşünmedim değil. Sonra bir anda banyomdan ses gelmeye başladı ayağa kalktım banyoya doğru yürümeye başladım. Acaba sesi yapan AFARID miydi? Fakat bir şey fark ettim de eski korku, stres artık yoktu.
Kapıyı açtım banyonun içine baktım, her şey normal gözüküyordu sonra rahat bir şekilde yatağıma geri dönerken karşımda AFARID belirdi beynimden vurulmuşa döndüm resmen ellerim ayaklarım titrek bir şekilde yatağıma oturdum AFARID ise karşımda ayakta duruyordu korkudan ağzımı bıçak açmıyordu her gün bir cin'le konuşmuyordum çünkü, sonra AFARID bana dönerek; "Fazla vaktim yok Aden! Sabah ezanından sonra zincirleneceğim ve akşam ezanında serbest kalacağım." dedi.
Daha ben bir cevap vermeden; "Sana sormam gereken bir sorum var Aden, senin ailen melez mi? fani mi?" dedi. Kafam allak bullak bir hal almıştı. Ben de "Ne saçmalıyorsun, dediklerinden hiçbir şey anlamıyorum." dedim.
Ve bir anda AFARID önce Cenk sonra da Demir'in görünüşüne büründü "Aden benden korkma sana zarar verecek en son kişiyim" dedi. Böyle söylemesi ona güvenimi arttırmıyordu. AFARID "Senin elinin o hal alması normal bir şey değil, öyle olanlar melez veya cin'dir sen bir insansan öyle bir şey olması hiç normal değil." dedi. " Anlamıyorum , duyuyor musun beni? Bu anlattıklarından bir şey anlamıyorum hem sana nasıl güvenebilirim?" dedim. "Bana güvenebilirsin Aden bana güven çünkü...."dedi ve ezan sesi ile birlikte AFARID ortadan kayboldu. Ezan sesinden neden korkuyorlardı ve zincirlenme neydi diye düşünmeye başladım fakat her zaman olduğu gibi düzgün bir cevap bulamadım. Gözlerim ağırlaşmaya başlamıştı uyku göz kapaklarımı zorlarcasına kapatıyordu fazla kendimi yormadan yatağıma uzandım ve uyudum. Sabah ise Şule'nin çağrışıyla gözlerimi açtım kahvaltı hazırlanmış babam işe gitmişti. Kahvaltıya geçtiğimde Şule'nin sıkıcı konuşmalarıyla boğuluyordum. Yok "Dün akşam için özür dileriz.","Her şey senin iyiliğin için.." gibi boş laflardı. Bense uykumu alamamış bir şekilde kahvaltımı etmeye başlamıştım. Hiç konuşmadım sadece sustum. Şule'nin benimle konuşmaya çalışması bile beni konuşturmaya yetmemişti. Kahvaltımı yaptım ve odama geri döndüm çünkü Şule pes etmeden benimle konuşmaya çalışıyordu. Yatağıma uzandım ve tabletimi elime aldım. İnternetten AFARID ile ilgili şeyler araştırıyordum. Ne kadar gerçeklik payı vardı bilemiyordum ama okuduklarıma göre Dini Hristiyan olan metafizikteki en güçlü ve başarılı cin türünden biri çıkmıştı. Düşündükçe gülüyordum çünkü ciddi ciddi bir cin görüp konuşuyordum. Birine anlatsam bana inanmayacağını tahmin edebiliyorum. AFARID hakkında daha çok şey çıkıyordu tam o sırada AFARID'in söylediği ezan ve zincir aklıma gelmişti web'den Ezan sesi ve Cin'in bir olayı var mı? yok mu? Onu araştırmaya koyuldum. Tabii yazan şeyleri okudukça içime bir sıkıntı giriyordu AFARID'in söylediği benzer şeyler yazıyordu. "Cinler akşam ezanında serbest kalır, sabah ezanında zincire bağlanırlarmış." Onlar da bizim gibi uyur, onlar da bizim gibi yaşarmış. Bazı farkları varmış bizden daha çok yetenekleri ve bizim sabahımız onların akşamı oluyormuş.
Aslında biraz garipsedim yazanlara çünkü Allah bizi yaratırken onları da yaratmış. Bir nevi insan ırkının bir kardeşi gibi oluyor. Yani bizim kardeşimiz Cinler. Peki ya neden bizim onlardan korktuğumuz gibi onlar da bizden korkuyor! "NEDEN!"
Okuduklarımı bilinç altıma yerleştirdikten sonra biraz beyin fırtınası yaptım. Şimdi AFARID bana zarar vermeyeceğini söyledi;
Birincisi ona güvenemiyorum çünkü O bir Cin.
İkincisi ona arkadaş gibi davranamıyorum çünkü O bu dünyadan değil farklı.
Ona nasıl davranacağımı da bilemiyordum.
Olumlu tarafları da vardı. Beni uçurumdan kurtardı. Beni kötülüklerden kurtarıyor bir nevi koruyucu gibi.
Ama en önemli unsuru da şu AFARID'in bana platonik şiddetli ve tehlikeli bir şekilde AŞIK'tı.
Bana aşık bir cin var ne hoş değil mi? Yani şimdi ileriyi düşünüyorum da AFARID'le baya baya yakınlık kurmuşum zaten her şeye de dönüşebiliyor istediğim her şeyi de yapar diye umuyorum. Hahaha! Aslında kulağa hoş gelmiyor değil "Benim Sevgilim Cin" kitap ismi gibi. Her şey sorunsuz ilerler eski yaşantıma geri dönebilirsem ondan sonra kimseyi üzmeyeceğime söz veriyorum. Neler oluyordu bana Kişilik bozukluğu başlanmıştı ben de, ne çabuk unuttum benim yüzünden ölen zarar gören insanları. Benim normalde de insanları üzen kıran bir yapım yok ama bu yaşadıklarımın bir olumlu tarafı da yoktu. O yüzden beni hor görmemeliler. Hazal "Ahh Hazal" Benim yüzümden öldüğünü düşündükçe içim içimi yiyordu. Bir canlı bir insan benim yüzümden şuan mezarda bunları düşündükçe AFARID'e olan nefret küllerim alev almaya başlamıştı. AFARID'in yaptıklarını nasıl unutmuştum. Artık her AFARID'i düşündüğümde bunları da kendime hatırlatacaktım!. Hazal'ı öldürdü, beni Demir'den ayırdı, arkadaşlarımdan etti ve beni ÜZDÜ!
Çocukluğumda hep sorun yaşardım ama bunlar küçük sorunlardı katlanabiliyordum fakat bu büyük sorunlarıma katlanamıyordum. Annemi uzun zamandır görmüyordum ve artık özlemeye başlamıştım. Annemin yanında da böyle ufak tefek paranormal durumlar yaşıyordum fakat burda yaşadıklarımın yanında onlar hafif kalıyordu. Bir keresinde ben daha onbeş yaşlarımda iken annemle hamama gitmiştik. Annem beni keseleyip yıkamıştı en son annem benim saçımı şampuanlayıp yıkarken hamamın göbeğinde uzanan kadın çığlık atmaya başlamıştı. Kadın bir türlü SUSMUYORDU.
Bağırıyor çırpınıyordu sonra herkes kadının üstüne toplandı ellerini bacaklarını tutmaya çalışıyorlardı ama kadın hala çığlık atıyordu ben de annemin bacaklarına tutunup aradan kadına bakıyordum birden kadının karın bölgesi şişmeye başladı bildiğin sanki sekiz aylık hamileymiş gibi şişti. Hamamdaki diğer kadınlarda çığlık çığlığa bağırıp kaçtılar kadının başında Annemle biz kalmıştık sonra kadın doğurmuşcasına ıkınıp çığlık attı ve sustu. Karnı da inmeye başladı. Diğer kadınlar çığlık sustuğu için kapıdan bakıyorlardı.
Annem hemen beni kurulayıp hamamdan çıkmıştık. Bu olayı nedense hiç unutamıyordum. Yatağımdan kalkıp içeri gittim akşam olmuştu içeri gittiğimde Şule'yi bulamadım.
Mutfakta yoktu, salonda da yoktu peki ya neredeydi. Normal günlerde bu saatlerde Şule yemeği hazırlamış beni çağırıyor olmalıydı. Babamı aramak istedim, Şule'nin nerde olduğunu sormak ama babama Şule'yi çok önemsiyor gibi gözükmek istemiyordum. Salona gidip oturdum. Karnım acıkmış bir halde televizyon seyrediyordum sonra kapı çaldı yerimden kalkıp kapıya doğru giderken aniden gelen bir mide bulantısı, baş dönmesi sanki oturduğum bina sallanıyormuş veya kendi etrafında dönüyormuş gibi hissediyordum ve yere yığıldım. Gözlerim açık, koridorun sonunda olan paspası görebiliyordum kulaklarım çınlamaya başlamış bedenimi kontrol edemiyordum. Artık o hep söylediğim "Dünya durmuş" sözüm gerçek olmuştu. Dünya durmuştu. Kendimi artık serbest bırakmıştım gözlerimi kapadım.....
Gözlerimi kapadım ama hala içinde olduğum girdap bitmemişti. Nasıl kurtulmalıydım. Bir an olsun kendimi güçlü yenilmez bir insan olarak hayal edip bir hışımla gözlerimi açtım hissettiğim o elektrik enerjisini kelimelere dökemiyordum gözlerim gri bir hal alıp içinden çıkan güçlü ışık dalgası koridoru aydınlatıyordu yerden kalkmaya çalıştım ama üzerimde tonla taş varmış gibiydi.
Ellerimi babamın kapısına doğru uzattım.
Fakat kapı çok uzaktaydı ama yine kapıya ulaşacağımı sanıp ellerimi çekmedim. Kapıya doğru uzandım sonra kapı koluna ulaşmış gibi oldum avucumun içinde babamın odasının kapı kolunu hissediyordum ama kapı kolu karşımdaydı elimle kapı kolunu açar gibi yaptım ve kapı açıldı ışık saçan gözlerimi babamın odasına doğru yönelttim içeri baktığımda ayakta duran bir cisim gördüm arkası dönüktü ona doğru bakarak "Yardım et" dedim. Yüzünü bana doğru döndüğünde ise geçenlerde kamptan dönerken kolyem sayesinde tanıdığım Melek olduğunu gördüm ama bu sefer gözlerinin içi simsiyah bir haldeydi. Saçları aynı şekilde uzun ve yine beyaz elbisesi vardı bana doğru yürümeye başladı. Baş ucuma geldi ve kulağıma eğilerek "Yardımın sensin" dedi. Sırtımdaki ağırlık gövdemi ikiye bölecek şekile büründü artık daha çok acı çekiyordum. Melek ise ayağa kalkarak bana "Direnme! Bedenine hükmet! Yenik düşme!" diye bağırıyordu o bağırıyor ben güçleniyordum o bağırıyor sırtımdaki ağırlık hafifleşiyordu sonra bana '' Düşün! yaşadıklarını hatırla! '' dedi. O Sıra da gözümün önünden yaşadığım bütün kötü olaylar canlanmaya başladı çocukluğumdan günümüze kadar. En sonunda büyük çaplı bağırarak yerden ayağa kalktım artık gücümün farkına varıyordum.Ayağa kalktığımda eskisi gibi hissetmemeye başlamıştım kanımda dolaşan bir kinetik enerji vardı ama ne olduğunu çözemiyordum. Gözlerimdeki ışığı geri nasıl açardım onu da bilmiyordum bir yeteneğim olduğunu bile bile nasıl ortaya çıkartabilirdim. Salona geçip gözüme ilk takılan süs eşyasına bakarak demin yaptığım şeyi yapmaya çalıştım kolumu oraya uzattım gözlerimi kapattım ve sakin olmaya çalıştım ufak ufak nefes alarak gözlerimi açtım Gözlerimdeki ışık enerjisini çıkarmayı başarmıştım şimdi ise süs eşyasını o kadar uzakta olmasına rağmen tutabilecek miydim. Konsantre olup ona dokunduğumu hayal ettim sonra o süs eşyasını elimde hissetmeye başladım biraz daha gayret gösterip olduğu yerden havaya kaldırdım. Evet şuan karşımda havada duran bir biblo vardı! Sevinçten gülmeye başladım çocukluğumdan beri hayal ettiğim sihirli yeteneklerim vardı. O melek karşımda durup bana gülümsüyordu '' İsmin ne senin?'' dedim. ''Venassa'' cevabını verdi ve devamında ekledi '' Benim burda işim bitti , Kendi tanı Aden sen de daha keşfetmediğin çok yetenek var, Özel olduğunun farkına var.'' dedi. Bense sevinirken birden kapı açılma sesini duydum. O an ne yapacağımı bilemedim. Elim ayağıma dolaşmıştı havadaki bibloyu korkudan yere düşürmüştüm. Biblo paramparça olmuştu.
Direk bibloyu düşürdüğüm yere koştum. Yerden kırık parçaları toplarken içeri Şule koştu ve "Aden, ne oldu?" dedi.
Afallamış bir şekilde "Elimden kaydı, tutamadım." dedim. Şule ise umrum dışı bir hareketle "Tamam sorun yok temizlemeye yardım ister misin?" dedi. Kabul etmedim ve yerdeki kırık parçalarını temizledim.
İçimde apansızca çoğalan bir heyecan vardı. Şule ise "Yemek yemeyecek misin?" dedi. Yaşadığım güzel olay sayesinde baya bir doymuştum. Direk odama gitmek istedim ama Şule yüzünden gidemedim.
Şule yemeği hazırlamak için yardım istedi ben de kıramadım. Birlikte mutfağa gittik ismini hiç duymadığım "la molendi" çorbasını yapmaya başladık. Malzemeler o kadar karışıktı ki yaparken bile midem bir acayip olmuştu. Malzemeleri yaparken Şule masanın üstündeki un kavanozunu istedi ben de bir anlık salaklıkla Şule'ye arkamı döndüm ve kavanozu elimle almaya çalıştım. Ben de ki ne cesaretti ki yeteneğimi kullanarak un kavanozunu hava ya kaldırıp alıyordum Şule "Hadi!" deyince korkup havadaki un kavanozunu tutup Şule'ye verdim. Heyecanım bozulmadan. Odamın kapısını açtığımda ise yatağımın başında AFARID'i gördüm bir anlık korkuyla içeri girip kapıyı kapattım. "Sen her gün evime gelmek zorunda mısın?" dedim. AFARID ise "Senden bir cevap almadan gitmeyeceğim" dedi. Ben ise onun sorduğu cevabın zıttı olarak "Onu bırak da bugün başıma çok değişik bir şey geldi " dedim. AFARID ise sadece suratıma bakıyordu. AFARID'in o korkunç suratı bile bana ilk gün ki korkuyu vermiyordu." Bugün koridorun ortasında sanki bir girdaba girmişim gibi bir olay yaşadım ve galiba özel yeteneklere sahip oldum." dedim. AFARID'in suratı normal insan suratı olmadığı için şaşırdı mı? Yoksa sevindi mi? Anlayamıyordum. AFARID ise bir anda "Nasıl yani bu imkansız! Sen nesin Aden!" dedi. AFARID üzerime yürümeye başladı beni korkutuyordu. Elimi tuttu "Bana anlat Aden sen nesin! Melez mi? CİN misin? Peri mi? Ne!!" dedi. Ben ise korktuğum için titremeye başlamıştım. Elimi çok sıkıyordu ve acıtıyordu. "Elimi bırak!" dedim. Bırakmıyordu. "Anlat Aden!" diyerek bağırdı. "Ben ne olduğumu bilmiyorum." dedim. Öyle diyince daha çok sinirlenmişti. "Yalan!, yalan söylüyorsun! Beni tuzağa düşürmeye mi çalışıyorsun?" dedi
"Yeter artık bırak beni" deyip elimi çektim. Tam arkamı dönüp kapıya gidecekken dört bir yana elleri dağıldı ayaklarımı ve ellerimi tuttu. Beni kendine doğru çekti tam bağıracakken ağzımı da kapattı. Beni öldüreceğini bile düşündüm ve sonra konsantremi toplayarak yeteneklerimi kullanmayı denedim burnumdan derin bir nefes aldım ve gözlerimi açtım gözlerimden ışığı çıkarmayı başardım ama bir etki etmedi AFARID'e biraz daha gayret gösterdim hayal ettim kurdum kafamda ve birden bedenimden bir yapı dışarı çıktı sanki bir nevi kendi ruhumdu benim bedenimin aynısı karşımda duruyordu ama rengi bembeyazdı omzundan çıkan büyük lacivert ve siyah renginde kanatlarını çıkardı ve değişik bir dilde konuşarak AFARID'i arkamdan def etti. AFARID Çığlık çığlığa bağırarak ortadan kayboldu. Karşımdaki benliğim yanıma gelip gülümseyerek "Aferin Aden, başardın" dedi. Bense "Neyi?" dedim.
"Ben senin kalkan kısmınım yani senden bir parçayım daha koruyucu, gizlenme tarafların da var, Onları çıkarmak için çalış Aden artık tam zamanı" dedi. İçime doğru geri girdi.Bu yaşadıklarımı kaldıracak mıydım bilemiyordum fakat bu saatten sonra hayatımın ne kadar çok değişime uğrayacağını gözüm kestiriyordu.
Ama bir şekilde de olsa içimdeki yetenekleri açığa vurmak için tüm gücümü kullanacaktım. Şimdiden gelecekteki yetenekli hayatıma selam olsun...DEVAMI GELECEK.!
![](https://img.wattpad.com/cover/60165912-288-k858392.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BenimSevgilimCin #YeniMarvelKahramanı
Fiksi RemajaSezonluk Dizi tadında Korku, Cinsellik ve Macera'nın hazzını doruklarda yaşatan bir hikaye, Bir insan ya normal doğar ya da cin.! Peki ya sen nesin? Cevaplarınızı bulabileceğiniz roman. Kurgunun en büyük seviyesi "Benim sevgilim cin"! Hikayenin iç...