Aybars

603 30 41
                                    

         Arslan'ın sesi kulaklarıma dolduğunda yüzümü burusturarak yataktan kalktım.Biraz kestirmek için uzanmiş olmam dahi beyefendiyi rahatsız etmiş olacak ki beş dakika bile annesini rahat oturtmamayi huy edindi. Beşiğe doğru ilerleyerek tıpkı bir melek gibi mışıl mışıl uyuyan Devrin'imin üstünü örterek Arslan'a uzandım.Kucagima alıp mis kokusunu içime çekerken istemsizce gözlerimi yumarak omzuma yaptırdığım minik başını okşadım. Hayatta canından çok seveceğim hickimsem yok sanirken önce annemle babamın yadigarı abim...
Sonra kocam Azat...
Ve en degerlilerim...
Güneşim ve ayım... Aşkımın bir parçası Devrin'im ve Arslan'ım...
Anne olmak...
Sevmek...
Bunlari ben iliklerime kadar hissederek öğrendim. Henüz minik bir kız cocuguyken bir anne...
Bir eş...
Bir kardeş oldum....
Sevgisizlikle büyüyüp sevmeyi öğrettim ben...
Kocaman bir adamı severek hem sevmeyi hem de sevilmeyi öğrendim.
Omzumda minicik başıyla gözlerini yuman küçük adam benim...
Benim ve sevdiğim adamın...
Bizim bir parcamiz...
Bu bir mucize gibi gelse de hepsi olup bitmişti işte...

   Arslan tekrar uykuya daldığında beşiğine yatırıp yatağa doğru yürüdüm. Bugün tam 45. Günlerini doldurmuslardi. Lausa dönemimde Azat Sayerin başıma diktiği kırk kadın beş gün önce nihayet evi terk etmiş ve beni bebeklerimle başbaşa bırakmışlardı. Azat bey ise tam beş gün önce iş niyetiyle gittiği Hollandadan bir türlü dönmek bilmemişti.
Öyle çok özledim ki...
Tam yedi ay ondan uzak yaşamış olmam yetmiyormuş gibi kanamamin nihayet son bulduğu haftalarda beyefendi ülkeyi terk edip gitmişti. Elime telefonu ve bebek telsizini alıp odadan dışarı çıktım. Saat oldukça geç bir vakte gelmişti. Uyumuş müdür diye tereddüt ederek telefonda ismini bulup kulaklarıma götürdüm. Kalbimin hala Derin'in saf ve gümbür gümbür atan çılgın kalbinin ritminde atışı beni sasirtmiyordu. Bu adam...
Bu adam bende hep aynı etkiyi yapıyordu. Heyecanla beklemeye başladığımda kulaklarıma dolan sesiyle onu ne denli özlediğimi farkettim. Oturduğum koltukta karşımda duran aynadan gördüğüm istemsiz siritisimi toparlayarak onu dinledim.

-Yavrum...

     İliklerime kadar olduğum yerde  mayıştiran ses tonuna nazaran artık hamile olmadığım gerçeğine güvenerek bacak bacak üstüne atıp olabildiğince cilve yüklü bir ses tonuyla konuşmaya başladım.

-Özledim...

     Telefonda yutkunusunu dahi isittigim gergin tavrına gulmemek için dudaklarımı birbirine bastırıp gelecek tepkiyi merakla bekledim.

-Patlamaya hazır bir volkanı körüklüyorsun...
Aramızda binlerce kilometre var bana çılgınlık yaptırma Naz...

     Koltuğa yayılıp gevşek bir tavırla konuşmaya devam ederken biraz daha zorlamaktan zarar gelmez diye düşündüm.

-Ee anlat bakalım ne yapıyorsun elin gavur memleketinde bizsiz?

    Bıkkın bir nefes alış sonrası konuşmaya başladığında ses tonu sizi  özledim diye bas bas bağırıyordu.

DERİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin