prens ve prenses

456 33 157
                                    

    6 yıl sonra...

    Nazenin kapıyı çekip arabasına doğru ilerlerken kol saatini kaldırıp Arslan'ın bu kez kaç dakika geç kaldığını hesapladı. Genç adam henüz birinci sınıfta olmasına karşın her sabah okula en az yarım saat geç kalıyor, bununla yetinmeyip tüm ödevlerini bakıcısına yaptırıyordu. Nazenin kollarını önünde birleştirerek her saniye sinir katsayısını artıran bu minik delikanlıya verilebilecek cezaları birer birer aklından geçiriyordu.
Cem kapının önünde belirdiginde gülümseyerek kız kardeşinin yanına geldi.

-Yine geç kaldı dimi bizim kerata...

    Nazenin eve doğru çatık kaşlarıyla bakarken Cem'e cevap vermeyi de ihmal etmedi.

-Babasi kılıklı ne olacak... Hayır yani ben bu çocuğu yetiştirirken nerde hata ettim acaba ya...

     Kapının girişinde beliren 7 yaşına henüz girmemiş Sayer'lerin son veliahtı Arslan Sayer gayet rahat bir tavırla elini cebine koyarken çantasını tek omzuna alıp kendi kendine ıslık çalmaya başlamıştı.
    Cem bu çocuğun babasına olan benzerliği karşısında başını sağa sola doğru sallayarak güldü.
   Nazenin ellerini bacaklarına koyarak derin bir nefes aldı.

-Tey tey tey... Yemin ederim aklımı kaçıracağım ya... Allah'ım şu yürüyüşe bak... Resmen junior Azat çıktı başımıza...

   Cem Nazenin'in bu sinirli hallerine gülerek omzuna doğru yavaşça vurdu.

-Ben sana evlenme dedim... Ee şimdi sana kolay gelsin kardeşim...

   Nazenin Arslan'a doğru yürüyerek genç adamın oldukça havalı görünen karizmasını tek bir hareketle yerle bir etmişti.
  Arslan ne olduğunu anlayamadan kulağında hissettiği acı ile annesinin kulağını çektiğini anlaması pek de uzun sürmedi.

-Hatun yavaş!! Ya dur canım acıyor anne!!  Bak olmuyor böyle ha... Erkek adamın kulağı çekilir mi?

-Yürü sen yürü!! Sen bir daha servisini kaçır görürsün o zaman erkek adama yapacaklarımı!! Babası kılıklı ne olacak!!

::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::

   Azat sakallarını karıştırıp aynadaki yansımasına son bir kez daha baktı.Kendinden emin olduktan sonra  kravatını ve takım elbisesinin üst kısmını düzeltip odadan çıktı. Sakin bir şekilde tam yanındaki pembe kapıyı kibarca tıklayıp içeri girdi. Etrafı inceledikten sonra aynanın karşına oturmuş saçlarını tarayan kocaman gözleriyle aynadan babasına doğru sımsıcak gülümseyen minik kiza istemsizce genişçe gülümsedi. Özel istek üzerine yurt dışından getirdikleri pembe sim kaplı dolaba yaslanıp kızına doğru hafifçe konuşmaya başladı.

-Prensesimiz bugün hazır mı?

   Küçük kız annesinin tıpkısı gözleriyle babasına doğru bakarak mükemmel gülüşünü takindi.
   Genç adam özlemle kızına doğru gülümsedim minik kız söze girdi.

-Ama babacığım? Prenseslerin prensleri olması gerekmez mi?

    Azat biraz düşünür gibi yapıp tekrar söze girdi.

DERİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin