"Öğretmenim" kısık sesle söylemiştim ben bile kendimi zor duyabilmiştim. Sesimin altında korku da vardı.
"Asya kızım içeri davet etsene yiğit oğlumuzu" anneme dönüp tamam anlamında kafamı aşağıya salladım.
Bilmem ne kadar süre de kapıda dikiliyorduk. Kapının önünden çekilerek "buyrun"dedim.
Hızlıca içeri girip ailemi öptü ve yanlarına oturup sohbetlerine katılmıştı bile. Galiba bugün benim en kötü günüm olucaktı içimde bir huzursuzluk hissediyordum sanki bugün birşey olucakmış gibi geliyordu. Ben onun evine girmiştim bir hırsız gibi, onun evine belkide onun evinde düşürmüştüm bilekliğimi.
Masaya baktığımda sadece birkaç eksik olduğunu gördüm mutfağa gidip o eksikleri tamamlarken bir kulağımda onlardaydı. Şuana kadar yiğit hoca onun öğrencisi olduğumu söylemedi. O söylemeyince bende birşey deme gereği duymadım.
Elimdekileri masaya bırakıp son olarak göz attım. Herşey tastamamdı tek eksik misafirlerdi.
"Anne masa hazır buyrun" annem bana bakıp kafasını sallayıp herkezi masaya davet etti. Misafirler yerlerine oturunca bende yerime oturup onlari dinlemeye başladım. Nilgün abla bize yemekleri koyup giderken sofrada koyu bir muhabbet vardı. Şuan ki konumumuz annemle babam karşı karşıya gelicek şekilde masanın başına oturmuşlardı. Nilay teyze, ali amca ve yiğit hoca yanyana oturuyorken benim durumum ise sağımda tuğçe solumda şirin vardı. Önüme koyulan yemeği az az yemeğe başlıyacakken yiğit hocaya baktığımda o da benden farksızdı. Ağzına küçük parçalar alıp çiğnemeye çalışıyordu. Bugün onu resmi bir şekilde değilde daha çok spor görmüştüm. Üstünde lacivert bir kısa kollu altında siyah kot pantolon ve ayakkabı olarak da lacivert bir spor ayakkabası vardı. E yuh artık asya adamı ayaklarına kadar incelemişsin dediğinizi duyar gibiyim ama sadece bir kere baktım gerçekten.
Resmen kendi iç sesimle konuşuyorum ya bu halime gülerken birden adımı duymamla gerçek hayata geri döndüm."Asya kızım sen nasılsın ?"bunu soran nilay teyzeye tebessümle dönüp "iyiyim siz nasılsınız efendim ?" diyerek hem sorusunu cevaplandırdım hemde yine soru sormuştum. O da gülümseyerek "allah iyilik versin kızım bizde iyiyiz "diyerek konuşmayı bitirmemizi sağlamıştı.
Bu benim için çok iyi olmuştu çok fazla konuşmayı sevmezdim tabi tuğba ile konuşurken farklı.Yemekler yendikten sonra herkez oturma odasına geçmişti nilgün abla misafirlere kahve verip masayı toparlarken bende yardımcı oluyordum. Kendi işimin birisi yapmasını istemiyordum sevmiyordum bir nevi ben böyle yetişmiştim.
"Asya kızım sen bırak misafirlerin yanına geç ben toparlarım kuzum" diyerek elimdeki tabağı aldı.
"Nilgün ablacım olur mu hiç öyle"
"Hadi hadi sen geç misafirlerin yanına yanlız kalmasın tuğçe" ben onu tamamen unutmuştum. Doğru ya tuğçe ile hiç ilgilenmemiştim. Tamam anlamında kafamı sallayıp tuğçe nin yanına oturdum.
"Nasılsın tuğçe"bunu dememle tuğçe bana dönüp gülümsedi.
"İyiyim asya sen nasılsın?"
"Bende iyiyim istersen odama çıkalım daha rahat konuşuruz nedersin?"
"Olur" annemden izin isteyip tuğçe ben ve şirin odama çıkmıştık.
"Aayy asya odana bayıldım"
"Teşekkür ederim geç otur " diyerek odamdaki ikili koltuğa oturmuştuk.
Şirin desen kendi odasına gitmişti yok efendim başı ağrıyormuş, yok hemen uyucakmış da bu yalanları ben şirin de çok gördüm. Heyy yavrumm heyy :))
"Ee abim sizin okulda çalışıyormuş sizin sınıfa giriyor mu?" bunu hiç beklemiyordum demekki ailesi de biliyormuş he.
"Evet giriyor" diyerek sıkıntıyla nefesimi dışarı verdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İMKANSIZ ( ASKIDA )
Teen FictionBirden kafama sert birşey gelince dengemi kaybedip az daha düşcekken tuğbaya tutundum. Dünya dönüyor ben bir yana dönüyorum . Aahh oda ne kafamın üstünde kuşlar dönüyor . "Hangi öküz bu topu attı hanginiz ?" diyerek okulun bahçesinde bağırmaya başl...