Yine bir okul sonundaydık. Yine hayatımın karanlık tarafına doğru ilerliyordum. Yine ölüme ilerliyordum. Kendi ölümüme... beklediğime... aynı zamanda kaçtığıma...
Dolunay...
İsmim dolunay. Yeri geldiginde yarım yeri geldiğinde önümün bulutlarla kapalı olduğu bir hayatım vardı. Hicbirzaman ismimin anlamını taşıyıp dolunay olamamıştım. 18 yaşımda olmama rağmen bir bebek gibi büyük korkularım vardı. Benimde her gece odamın camına kapısına bakıp gelmesinden korktugum bir canavarım vardı ve o şuan hızla bana doğru geliyordu. Herzaman bana karşı değişmeyecek bakışlarla... ateş saçan gözlerle! Koluma sardığı parmakları sıkılaşırken korku dolu gözlerimi gözlerine diktim."Saatin kaç olduğundan haberin var mı senin? Evde bekliyoruz lan yarım saattir seni. Sen sokakta öylece durmus mal mal etrafına bakıyorsun. Yürü çabuk! "
Sürüklenmeye başlarken düşmemek için neredeyse ardından koşuyordum.
"B-ben ge-liyordum mustaf-"
Hızla bana dönüp hızla bi tokat attığında dizlerimin üzerine yere düşmüştüm. Yine aynı senaryolardi. Gözümden yaşlar süzülürken üzerime kükredi.
" Mustafa mı?" Hızla bacağıma tekme atarken hıçkırıklarım boğazıma dizilmişti. Yeniden koluma yapışıp yerde olmamı umursamadan sürüklemeye devam ettiğinde komşumuz necla teyzede herzaman ki cümlelerini kurmuştu.
"Oğlum ... mustafa! Yine ne diye sürüklersin kızı? Ne günahı var çocuğun? " gözümden yaşlar kesilmek bilmeksizin dökülürken herzamanki gibi sustum. Az sonra bu mahallede çığlıklarımın inleyecegini bile bile sustum. Abi demeye dilimin varmadığı mustafa kimseye birşey söylemeyip pis ağzındaki pis küfürleriyle kapıyı açarak beni salona fırlattı. Bilegimin üzerine düşerken mutfaktan önce babam sonra da az sonra olacaklara susacak annem çıkmıştı. Babam öfkeyle bana dönüp kemerini çıkarırken üzerime doğru bağırmıştı.
"Neredesin lan sen? Ha? Neredesin? Sokaktan mı toplayacaz lan biz seni?"
Sırtıma kemeri vurmasiyla çığlık atarken
"Baba ya-yapma nolur. B-ben geliyor-dum." Dedim yalvararak. Annem kenarda korkuyla bakıp hiçbir kurtarma girişiminde bulunmazken hıçkırıklarım kendini serbest bırakmış bir iki kemer darbesinden sonra tekmelere maruz kalmıştım. Öylece yerde yatmış ağlarken mustafa kemer vurulmus kolumdan çekince uzun bi çığlık attım. O bunu umursamayip beni odama sürüklediğinde ışığı kapamasıyla korkuyla geriye kaçmaya çalıştım. Yolda sürüklenerek soyulmuş ayak bileğimden tutup çekerken yüzüme tokat atmaya başlamıştı.
Buydu benim hayatım. Kelimelere sığamayan hayatlar vardır. Iyisiyle kötüsüyle. Iyisine kotusune. Benim hiçbir kötü davranisim bulunamazken iyisine olmama rağmen ölümüneydi. Mustafa oturduğu karnımın üzerinde hafif doğrulup kemerini açarken daha ne kadar bu duruma katlanabilecegimi düşünüyordum. Kemeri kaldırıp karnıma vurmasiyla çığlık attim. Sesimi ben bile duymazken yeni bir darbeye hazirliyordum kendimi. Pantolonunun düğmesini açmasıyla gözlerim kocaman olurken odamın kapısı aralanmisti. Annem kafasını uzatıp yine beni gormezden gelmisti."Oğlum yemek yiyeceğiz. Seni bekliyoruz"
Mustafa yanardağ gibi lav saçan gözlerini gözlerime dikip
"Kapını kilitlemeyi unutma oruspu." Diyerekten üzerimden kalkmış ve annemle birlikte odadan çıkmışlardı. Babam en başından beri sevmezdi beni. Çünkü kız çocuğuydum. Beni evladından saymadı. 10 yaşımda karşılaşmıştım bu durumla. Babam pazar sokağında elimdeki ağır posetlerle o kalabalikta sürükleyerek ilerlerken birisi onu durdurup selam vermişti. Keyifli bir sohbete girisirlerken ben elimdeki ağır ve beni kaplayacak kadar çok poşetleri sacmamaya çalışıyordum. Babami durduran adam saçımı okşayıp
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Payiz Yağışı
Ficção AdolescenteDOLUNAY ^^ Acı aşısı olmuş kabullenisle küllerine dek yanan bir adam , Baybars Ateş. Yalan bir hayatta kendini yıpratmış bir günah keçisi , Dolunay Arslan. Ölümün hiçbirzaman son olmadığını küllerinden doğarak gösteren Baybars Ateş , o külleri Dol...