~ DÜŞSEN DE, KALKSAN DA, BEN YANINDAYIM UNUTMA ~
Tedaviye başlayalı bir saat oldu. Önce dizlerim üzerinde bir kaç ufak kontrol yapıldı. Sonra başladık. Ayağa kalkmam için önce inanmam gerekiyor. Ve inandığımı kanıtlamam. Yeterince kanıtladığımı düşünüyorum. Aradan yaklaşık yirmi dakika falan geçtikten sonra doktor Fatih'le konuşmak istedi. Fatih' doktor ve çevirmen bahçeye çıktı. Doktor bir şeyler söylüyordu ve çevirmen bunu Türkçe'ye çeviriyordu. Dinlemek istedim ama sonra Fatih'in bana anlatacağını bildiğim için vazgectim bu düşünceden. O benden bir şey saklamazdı çünkü. Kaç dakika oldu hâlâ konuşuyorlar. Çok merak ediyorum. El sıkıştılar. Sonunda gidiyorlar.
"Sude hanım hoşçakalın. Yarın yorucu bir gün olacak iyice dinlenin."
"Yarın görüşürüz. Hoşçakalın."
Fatih onları geçirdikten sonra yanıma geldi. Yanağıma bir öpücük bıraktı.
"Yoruldun mu birtanem?"
"Hayır. Çok iyiyim ben." Her ne kadar yorulsamda Fatih'e belli etmek istemiyorum. Çünkü eğer yorulduğumu anlarsa tedaviye belli aralıklarla gitmemi ister. O yüzden iyiyim rolü yapmaya devam.
"Seni odana götürmemi ister misin sevgilim?"
"Olur aşkım." Odaya geldik. Odanın bir balkonu vardı. Fazla yüksek değildi ama bahçenin her yeri rahatça görünüyor buradan. Balkona çıkmak istedim. Balkona çıktık. Fatih'le biraz oturduk. Geleceğimizden bahsettik. Bana hayallerini anlattı, ona hayallerimi anlattım. Ilerde nerde olmak istediğimi anlattım. O da bana her şeyini döktü. İçinde ne varsa anlattı. Gözlerim doldu bir hayalinde. İlerde bir kızı olsun istiyormuş. Durumuma bakınca üzüldüm. Ama iyileştiğimde o hayalini beraber gerçekleştirebiliriz. Çünkü biz hayallerimizi birbirimizin üzerine kurduk o gece. Bana evlenme teklifi ettiği gece. Biz o gün birleştik. İkimizde yarımdık, birbirimizi tamamladık.
"Fatih benimle ilgili bir hayalini anlatır mısın bana?"
"Hangi birini anlatabilirim ki Sude?" Bu cümle aslında her şeyi özetliyor. Bu demek oluyor ki her hayalimde sen varsın, nasıl seçiyim?
"Bilmem. Anlat işte birini!" Gülümsedi. Onaylar gibi kafa salladı ve başladı cümlelerine.
"Her hayalimde sen varsın aslında. O gece tüm hayallerimi değiştirip ikimiz üzerine kurdum. Ama seninle ilgili en büyük hayalim ilerde evlenmemiz. Evlenip bir kızımızın olması. Senin gibi bir kızımızın olması."
"Neden benim gibi sevgilim?"
"Çünkü senin gibi inatçı olmasını istiyorum. Gözleri sana benzesin istiyorum kocaman olsun mesela. Baktığı kişi kaybolsun gözlerinde. Saçları senin gibi kıvır kıvır olsun mesela. Herkes hayran kalsın. Senin gibi güçlü olsun mesela. Her zorluğa rağmen mücadele etsin. En önemlisi de senin kalbin gibi bir kalbi olsun. Büyüyünce içinde benim gibi bir erkek bulundursun. O kalp sadece onun için atsın ve sadece iyilik için atsın. Herkes sevsin onu. Şimdi anladın mı neden sen?" Gözlerimden damlalar süzülmeye basladı. Gözyaşlarımı elleriyle silip bana sımsıkı sarıldı. İlk defa ona sarılıp ağladım. Ben ilk defa ona ağlarken sarıldım ve ben ilk defa onun yanında ağladım. Utanmadan, sıkılmadan ve çekinmeden. Onun yanında gülmek kadar onun yaninda ona sarılarak ağlamakta çok güzel. Belki de şuana kadar en uzun sarılmamız bu oldu. Bir gün gitse, tek başıma nasıl ağlarım. Ondan başka kime sarılırım böyle. Bizim aşkımız gerçek aşk. Yanında ağlamakta var gülmekte. Yaşamakta var ölmekte. Her şeye rağmen kalmakta.
"Ağlaman için anlatmadım sevgilim."
"Fatih benden hiç gitme olur mu?"
"Sen benim diğer yarımsın. Ben senden nasıl gidilir bilmiyorum. Bilmekte istemiyorum. Sen benimsin, sen benim her şeyimsin Sude. Sen benim alışkanlığımsın, bırakamıyorum seni."
"SENİ ÇOK SEVİYORUM SEVGİLİM!"
"SENİ HEP SEVECEĞİM SEVGİLİM!" Aslında bu mutluluk gözyaşı. Bu gözyaşı ikimizin. Çünkü bana ait olan her şey ona ait. Ben ona aitim, o bana. Duygusal dolu anlara son verdik. Saatin nasıl geçtiğinin farkında bile değiliz.
"Saat geç olmuş aşkım. Ben seni yatağına yatırıp eve gidiyim."
"Bu gece de yanımda kalsan olur mu? Kendimi iyi hissetmiyorum."
"Kalmamı istiyorsan kalırım birtanem. Ama önce eve gidip üzerimi değiştirmek istiyorum. Sen biraz dinlen geleceğim ben geri tamam mı?"
"Tamam sevgilim." Fatih balkonda beni kucağına aldı. Tekerlekli sandalyemi umursamadı bile. Kucağından indirip yatağa bıraktı. Odadan çıkarken bana baktı.
"Işığı kapatmami ister misin?"
"Sen gelene kadar açık kalsa olur mu?"
"Olur birtanem." dedi ve gitti. O kadar çok ağladım ki ağlamaktan gözlerim ağrıdı. Fatih gelene kadar gözlerimi kapatıp dinlendirmek istedim.
FATİH'İN ANLATIMIYLA
Anlattığım hayalden fazlasıyla etkinlendi biliyorum. Ama ben ona bir hayalden daha fazlasını anlattım. Ona göre hayal olan bir şey benim gerçeğim. Benim gerçek olmasını istediğim şey. O da bunu istiyor biliyorum. Biz birbirimizi seviyoruz. Biz git gide birbirimize benziyoruz aslında. O ben oluyo, ben ise o. Aşkta cesaret diyoruz biz buna. Korkmadan kendini ona benzediğine inandırıyorsan aşkta yavaş yavaş kazanıyor olduğun anlamına geliyor bu olay. Seviyorsun ve sevdiğin insanı örnek alıyorsun. Erkek, kadın farketmez. Birini seviyorsan ona benzemeyi göze alacaksın. Sude ve benim aşkımızda bu fazlasıyla var. Bugün onun ayağa kalkmasi için çabalarken gördüğümde 'İşte.' dedim. 'İşte benim sevdiğim kadın bu.' O her zorluğun üstesinden geliyor çünkü. Ona göre zor yok aslında. Ona göre imkansız yok. Sude'yi artık daha iyi tanıyorum onu artık daha iyi anlıyorum. Bir kere karar verdi mi bir daha asla kimse o kararını değiştiremez. Bu en sevdiği olsa bile.
Eve gelip üzerimi değiştim. Telefonumu sarja bırakıp Sude'nin yanına gitmek için bahçeye çıktım. Biraz temiz hava alıp yanına gittim. Odanın kapısını tıklattım ama ses gelmedi bende içeri girdim. Gözlerini kapatmış uyuyordu. Uyurken bile çok güzel, uyurken bile çok masum. Yanına uzandım. Saçlarıyla oynadım. Buklelerinde gezdirdim parmaklarımı. Kirpiklerine dokundum. Alnına bir buse bıraktım. Ona sımsıkı sarıldım. Onu izledim. Onun uyuyuşuna bile aşığım bunu bir kez daha anladım. Sevdiğim kadın kollarımda uyuyor. Ona sarılıyorum. Onunla uyurken bile ilgileniyorum. Bir an önce onunla evlensem de her akşam bu anı yaşasam. Ben onu yanımdayken bile özlüyorum. Bu gece de ona sarılıp gözlerimi kapattım. Bu gecede kendimi onunla birlikte uykuya bıraktım.
Sabahın ilk ışıkları yüzümüze vururken, daha saatin erken olduğunu farkettim. Sude uyanmasın diye perdeyi çekmek için kalkıyordum ki Sude "Gitme!" dedi.
"Burdayım sevgilim."
"Lütfen kal. Sadece uyuyalım." Elimi tuttu. Bir sıcaklık hissettim bedenimde. Sude asla böyle sayıklamazdı. Hemen alnına elimi koydum. Ateşi var, yanıyor. Hasta olmuş inanamıyorum.
"Sude uyan birtanem. Sude!" Fazla panik olmuştum. Sakin olmam gerekiyordu. Hemen aşağıdaki yardımcılarımıza seslendim. Hepsi koşarak geldiler.
"Sakin olun Fatih bey. Neler oluyor?"
"Sude'nin çok ateşi var. Hastalanmış."
"Tamam siz sakin olun. Bir doktoru arayın isterseniz şimdi biz ilgileniriz onunla."
"Tamam ben doktoru arıyorum hemen." Dedim ve balkona çıktım. Sude'nin doktorunun çevirmeni olan Sıla hanımı aradım ve ona durumu anlattım. O da hastanenin en iyi doktorlarından birini getireceğini söyledi. O sırada odaya tekrar girdim.
"Fatma hanım neyi var?"
"Merak etme sadece biraz üşütmüş. Sıcak bir çorba yaptırıyorum. İçsin kendine gelir."
Bu sözler az da olsa içimi rahatlattı. Sude'nin yanına oturup başına ıslak bez koydum. Ateşinin düşmesini bekledim. Yaklaşık yarım saat sonra ateşinin biraz düştüğünü farkettim. O sırada Sıla hanım ve doktor geldi. Doktor muayene ettikten sonra alması gereken ilaçları ve yapmamız gerekenleri söyledi.
"Teşekkür ederiz Sıla hanım. Sizide yorduk."
"Rica ederim Fatih bey. Her zaman arayabilirsiniz beni. Yanınızda olabilirim." dedi Sıla hanım. Neden böyle bir şey dedi anlamıyorum ama şuan tek umrunda olan Sude. Doktoru ve Sıla hanımı gönderdikten sonra Sude'nin yanına gittim. Sude biraz daha iyiydi ama titriyordu. Yanına uzanıp ona sımsıkı sarıldım. Ve onunla birlikte uyumaya devam ettim.
-Bir kaç saat sonra-
SUDE'NİN ANLATIMIYLA
Fatih'i yanağından öptüm bu sabah. Öperek uyandırmak istedim ama uyanmadı. Bu ne uykucu oldu böyle?
"Fatih, sevgilim. Sabah oldu uyan artık."
Geçte olsa uykulu seslerle bir cevap aldım.
Uyanmışsın." dedi ve bana baktı.
"Uyandım sevgilim." dedim. Korkmuştu sanki biraz. Neyi olduğunu sordum ve durumu anlattı. Hastalandığımı ve benim için oldukça endişelendiğini. Kendimde değildim o sıra. Ama tek hatırladığım Fatih'in bana sımsıkı sarılması. Bu bana yeter. Her anımda yanımda olması bana yeter. Bunu bilmem bana yeter.
"Fatih doktor niye hâlâ gelmedi? Saat çok geç olmuş."
"Sude sana anlatmayı unuttum. Dün bahçede konuştuk. Tedavin için hastaneye gitmemiz gerekiyormuş birtanem." Ama bu durumu daha önce konuşmuştuk biz. Bana evde de olabileceğini söylemişerdi. Neden birden değiştirdiler kararlarını anlamıyorum.
"Ama Fatih..."
"Sude yeter. Israr etme artık. İyileşmek istiyorsan bu kurallara uyacaksın. Orda ya da burda ne farkeder. Ben zaten nerde olursan ol yanında olacağım. İyileşmek istiyorsan kabul etmek zorundasın. Tamam mı?" Fatih'i ilk defa bana bu kadar sinirlenmişken görüyorum. Tamam daha öncede sinirlendi ama ilk defa daha da ciddi. Söylediklerinde de oldukça haklı.
"Tamam. Ne gerekiyorsa yapalım."
"Tamam ama bugün dinleniyorsun, yarın başlıyoruz."
"Tamam sevgilim."
"Benim biraz işlerim var. Dışarı çıkmam gerekiyor. Biliyorsun babamın ortaklarının şirketi burda. Oraya gitmem gerekiyor. Bir isteğin olduğu zaman Fatma hanıma seslenmen yeterli."
"Tamam. Ne zaman gelirsin?"
"Bilmiyorum birtanem. Ama fazla gecikmem merak etme."
"Tamam sevgilim. Dikkat et kendine."
"Sende dikkat ediyorsun kendine. Tek başına bir şeyler yapmaya çalışmak yok." Onaylar gibi kafa salladım. Fatih alnıma bir buse kondurup odadan çıktı. Fatih'in gelmesini beklerken bir şeyler yapmak istedim. Fatma hanımı çağırıp ondan raflardaki kitaplardan birini vermesini istedim. Fatma hanım istediğim kitabı verdikten sonra odadan çıktı. Bende kulaklığımı takıp kitabı okumaya başladım.
-Bir kaç saat sonra
Okuduğum kitabı komidinin üzerine bıraktım. Fatih'i çok merak ediyorum. Nerde? Niye hâlâ gelmedi? Tüm bu soruların cevabını öğrenmek için tek bir çözüm yolu var. Ama ya meşgulse? Değildir dedim kendi kendime. Aklımdan geçirdiğim şeyleri kendim cevaplıyorum. Ne kadar saçma. Sonunda Fatih'i aramaya karar verdim. Ve aradım. Açmadı. Hiç telaşlanmadan tekrarar aradım. Bu sefer de tam kapanacakken açtı. Araba kullandığını ve birazdan geleceğini söyledi. O sırada Fatma hanım gelip yemeğin hazır olduğunu söyledi. Anlaşılan beni yemeğe götürmek için gelmişti. Tekerlekli sandalyemi olduğu yerden alıp, binmemi sağladı. Fatih gelmeden yemek yemek istemiyordum.
"Fatma hanım Fatih gelene kadar beni salona götürür müsünüz?"
"Tamam Sudecim. Nasıl istersen."
Salonda yemek odasının hemen yanındaydı zaten. Salona geçtik. Salonun o muhteşem boydan dışarıyı gösteren cam kapısı ve bahçenin manzarası gerçekten görülmeye değer güzellikte. Tekerlekli sandalyemle kapının önüne geldim ve orada durdum. Kendimi dışarıda bulunan güzelliklere bıraktım. Keşke yürüyebilsem de o çimlerin üzerine basa basa gezsem. O günlerin gelmesini sabırsızlıkla bekliyorum. Tabi şimdi de Fatih'in gelmesini bekliyorum. Hayatım beklemekle geçiyor.
"Sevgilim." Evet sonunda geldiniz Fatih bey. Siz gezin, biz sizi bekleyelim burda.
"Sonunda gelebildin Fatih." dedim yüz ifadem kızgın ama bir o kadar da sakin bir dille.
"Şirkette işlerle ilgilendim. Biraz zor oldu ama başardım. Şimdi de seni gördüm ve çok mutlu oldum. Günüm seni görünce daha güzel oluyor."
Nerde, ne yapacağını nasıl da biliyor. Tabi anladı kızgınlığımı ortamı yumuşatmaya çalışıyor. Neyse bir seferliğine affedeyim bari.
"Çok acıktım. Artık yemek yesek diyorum."
"Yiyelim birtanem." Dedi. Tekerlekli sandalyemle yan oda da bulunan yemek odasına gittik.
Yemeğe başladığımızdan beri Fatih'le durmadan konuştuk. Bugün neler yaptığımızı, yarın neler yapacağımızı. Kısaca her şeyi konuştuk. Yemeklerimizi bitirdikten sonra kahve içmek için bahçeye çıktık. Bir ağacın altına geldik. Fatih tekerlekli sandalyemin yanına oturdu. Pantolonunun kirlenmesini, ütüsünün bozulmasını umursamadan.
Anlaşılan gece yeni başlıyor bizim için.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜSME AŞKA
RomantizmAynı günde hem geleceğe yeni bir adım atarken hem de o adımla yere çakıldım. Daha yürüyemiyorken ona koşmayı seçtim ben. Önümdeki yolları bilmeden gittim ona. Bilmiyordum beni neler bekleyeceğini. Öğrendiğimde yeniden nasıl düşeceğimi. "SÖZ VERİYOR...