Çok geç geldi özür dilerim bu aralar fazlasıyla yoğunum umarım ki anlayışla karşılarsınız... alttaki yazıyı okursanız sevinirim.
Multimedia da ki şarkıyı dinlemeniz tavsiye edilir !
Su'nun Anlatımından
Oturduğum koltuktan kalkıp masanın üstünde duran bardağı elime aldım. Ve mutfağa götürdüm. İçeri geri döndüğümde Çınar'ın endişe ile Ezgi'ye baktığını gördüm. "Artık anlatmayacak mısınız ne olduğunu?" dedim sıkıntıyla. Geldiğimizden beri kimse sesini çıkarmıyordu. "Burada ne dönüyor?" dedi Uzay'da benim gibi sitemle. İkimizde olaylara yabancı kalmıştık. "Su,otur anlatacağım." dedi Çınar. İsmimi fazla kullanmazdı. Genelde sinirlendiğinde kullanırdı ya da ciddi durumlarda. Ve sanırım şu an ikisinin arasında kalmıştı. Yaslandığım duvardan ayrılıp Uzay'ın yanına oturdum. Ve bakışlarımı abi kardeşe çevirdim. Çınar bakışlarını Ezgi'den çekip bana yönelttiğinde derin bir nefes aldı. "Sana babam ile aramda olanları anlatmıştım." dedi ve bekledi. evet anlatmıştı. Ve saniyesinde babasından nefret etmiştim. 18 yıl boyunca Çınar'a karşı kötü bir tutum sergilemiş yetmemiş ona katil damgası yapıştırmıştı. Bu bir babanın belki çocuğuna yapabileceği en kötü davranış bile değildi. Ama...yinede o bir çocuktu. Anne sevgisinden mahrum kalmış minik bir çocktu. Kafamı salladım. Devam etti. "Bana asla gerçek sevgiyle bakmadı. Bakışlarında ki o nefret çocukluğum en kötü günlerinin kanıtıydı. Şimdi ise...Sanki hiçbir şey olmamış gibi şimdi ortaya çıkıyor ve bu zamana kadar ne oyunlar ve hileler ile büyüttüğü şirketin yönetimini elime almam gerektiğini söylüyor...Ve ben bunu istemiyorum. " dedi. O an görmesem bile babasına karşı içimde bir nefret doğmuştu. Ve Çınar yaşadıklarını anlattıkça büyüyordu. " Ben yapamam bunu...Yani o şirketi büyütmek için kim bilir kaç kişinin parasını kesmiştir. Ortada kötü şeyler varken ve bunun farkındayken...Yapamam." dedi ve sinirle ayağa kalktı. " Bırakmıyor şu hayatta bir kere mutlu olayım! Ne istiyor benden..." dedi ve kafasını duvara yasladı. Şu an gerçekten savunmasız görünüyordu. Daha sabah gülerken şimdi ağlayacak duruma gelmişti. Bacaklarının daha fazla onu taşıyamayacağını anladığında yere çömeldi. Ağlamak güçsüzlüktü...Ve ben güçsüz olmasına izin vermeyecektim. Oturduğum koltuktan kalkıp yanına yaklaştım. Şu an sinirliyken ona yaklaşmam ne kadar doğruydu bilmiyorum ama...Bunu istiyordum. Onun gibi yere çömelip sırtımı duvara dayadım. Birazdan yapacaklarımı yapmamam gerektiğini haykıran kalbime aldırmayıp yumrum yapmaktan sıktığı elini ellerimin arasına aldım. Ve ona güven vermek amaçlı elini sıktım. Bakışlarını tuttuğum eline yönlendirdi. İç çekip elimi sıktı. O an ciddi anlamda içimde bir şeyin kıpırdandığını hissettim. Belki de bunun nedeni fazla su içip lavaboya gitmememdi bilemiyorum...Ya da belki de ellerimizin birbine uyması olabilirdi. Ama birinci şık olmasını istiyordum. Son kez ona gülümseyip ayağa kalktım. Ve elimi uzattım. Onu ve ağır bedenini kaldıramazdım. Sadece nezaketen yapılmış bir hareketti. Kolları ile gözlerini silip elime tutundu ve duvardan destek alıp ayağa kalktı. " Git bir elini yüzünü yıka kendine gelirsin sonra konuşuruz tamam mı?" dedim. Sanki ben annesiydim o ise minik bir çocuktu. Kafasını sallayıp koridora yöneldi. Olduğu yerde durdu. Ve bana döndü. "Şey...Teşekkür ederim,komşu kızı. Her şey için..." dedi ve gülümseyip salondan ayrıldı. Arkasından gülümseyip tekrar Uzay'ın yanına oturdum. Az önce yaptıklarımı düşünüyorum da...Aman Allahım! Ben az önce onun elini tuttum değil mi?
***
"Tamam Ezgi sen fazla dışara çıkma tamam mı? Çıkarsan da şapka falan tak ve hiç bir şekilde buraya gelme bir kaç günlüğüne Su ile kalacaksın." dedi Çınar. Onu onayladım. Annem bu duruma bir şey dememiş. Ege ise sevinmişti. Bir sevgilisi olduğunu ona hatırlatmak şarttı. Ezgi kafasını salladı. Ve bavulunu Uzay'ın yanına bıraktı. "Madem görüşemeyeceğiz abicim...Sana son kez sarılmak isterim. " dedi. Ve gülümsedi şu kendimi bir pembe dizinin içinde hissettim. " Ezgi salak salak konuşma. Giderken görüşeceğiz hem böylesi ikimiz için daha iyi." dedi ve kardeşine sıkıca sarıldı. Onların bu haline tebessüm edip kapıyı çaldım. Annem gülümseyerek kapıyı açtığında bizi gördü ve eliyle içeri işaret etti. Uzay homurdanarak kenarda duran bavulu zorla içeri taşıdı ardından Ezgi içeri girdim. Bende içeri gireceğim sırada Çınar beni durdurdu. " Şey senden bir şey isteyebilir miyim?" dedi çekingence. "Tabii." dedim. " Onu ben yokken korur musun? " dedi ve gülümsedi. O yokken mi? Nereye gidiyordu? " Nereye gidiyorsun?" dedim içimde tutamadan. "Bir kaç gün buralarda olmayacağım sadece....Ama sonra geri geleceğim. Merak etme komşu kızı kendimi özletmem." dedi ve sırıttı. Sonra son kez bana bakıp arkasının dönüp merdivenlere ilerledi. Onun merdivenlerden inişi izlerken fazla durmamaya karar verip içeri girdim. Salona geçtiğimde Uzay'ın bir koltukta oturmuş televizyon izlediğini gördüm. Ezgi ise...Ege onu rahat bırakmamış ve görür görmez yanına gelip iltifatlarda bulunmuş olmalıydı. Bu çocuk neden akıllanmıyordu? Her şeyden çok sevdiği bir sevgilisi vardı. O kadar çok anlatıyordu ki bir gün tanışmalıydım. Onu anlatarken yüzünde oluşan o sevinç ve gözlerinde ki parıldamalar çok güzeldi. Yanlarına yaklaştım. "Ezgi sana istersen seni kalacağın odadayı göstereyim. Ne dersin?" dedim. O da Ege'nin bitmek bilmeyen iltifatlarından kurtulmak için kafasını salladı. Ve peşimden geldi. Evimizde misafir odası olarak kullandığımız boş bir oda vardı. Eşyalarını yerleştirmesi için yardım ettim. Beraber içeri döndük. O Ege den uzak bir yere Uzay'ın yanına otururken kaşlarımı çattım. Yakın olmaları fazla dikkat çekiyordu. Bunu sonra Uzay'a sormayı unutmamalıydım. Onların çaprazında olan koltuğa oturup Egenin omzuna kolumu attım. "Nasılsın?" dedim ve kollarım ile onu daha sıkı sardım. "İyiyim abla. Sen?" dedi ve o da sarılışıma karşılık verdi. " Bende iyiyim. Nasıl gidiyor Hayal ile?" dedim gülümseyerek. Bakışları bir anlık için parladı. "İyi ama annem onunla tanışmak istiyor. Ama...O hep bunu erteliyor ve hazır olmadığını söylüyor. Annem ise baskı yapıyor.Sanki kızı getirmesem kaçıcakmışta ben evde kalacakmışım gibi davranıyor." dedi ve güldü. " O haklı Ege...Yani utanması ya da hazır hissetmemesi en normal şey. Nede olsa bugün tanışsa yarın evlenmiyeceksiniz." dedim onun gibi gülerek bana sıkıca sarıldı. " Abla ne kadar güzelsin ya." dedi. Gülümsedim. " teşekkür ederim sende çok tatlısın." dedim. Bu sefer sırıttı. "Abla ben soru sormuştum ama." dedi taşlar yerine oturunca bana kelime oyunu yaptığını anladım. "Seni küçük fare gel buraya!" diye bağırdım. Ama ben atağa geçemeden koşarak salondan çıkmıştı. Hiç akıllanmıyordu!
***
5 Gün Sonra
Bugün Ezgi'nin geri döneceği zamandı. Ona fazlasıyla alışmıştık. Directioner olması bir yönden belki de kaynaşmamızı sağlamıştı. Gitmeden önce beraber bir çok şey yapmıştık. Emir ve Duru ile tanıştırmıştım. İlk başta Duru'nun onu sevmemesinden çok korkmuştum. Ama düşündüğüm gibi olmamıştı aksine çok iyi anlaşmıştılar. Beş gün bizim tayfa ve maceralarımız ile geçmişti. Tabii bu zamanlarda Ezgi ve benim aklımda Çınar vardı. Neredeydi? Ne yapıyordu? Tüm sorular beni esir almıştı. Ama o güveniyordum. Zamana ihtiyacı vardı. Bugün geleceğini biliyordum. Yani kardeşine söz vermişti...Gelmeliydi! "Ezgi hazır mısın?" dedim odasına girip. Bavuluna son eşyasını koyup kafasını salladı. Fermuarı çekemeyince bana baktı. "Ee bu kapanmıyor?" dedi. "Tamam beraber deneyelim." dedim ve onun gibi fermuarı çekmeye çalıştım. Olmayınca ona dönüp " Bavulun üstüne çık." dedim. Dediklerimi hemen uygulayıp bavula tırmandı ve üstüne oturdu. Bu sefer denediğimde biraz daha kolay olmuştu. Ama yinede kapatamamıştım. " Gerçekten mi Ezgi! Beş gün için ne kadar fazla eşya getirmişsin!" dedim ve düşünmeye çalıştım sonra kapıya gidip kafamı koridora uzattım. " Uzay bir gelir misin?" dedim ve cevap vermesini bekledim. " Geliyorum!" dedi. Mutfaktan çıktığını gördüm. Elinde çikolata paketi vardı. "Hey o benim ders çalışırken yediğim 'Çok ama çok gerginim' çikolatasıydı!" diye bağırdım. Güldü ve karnını gösterdi. " Çok ama çok gerildim çikolataları artık karnımda benim canım kankim." dedi ve sırıttı. Güldüm ve kolundan tutup bavulun önüne getirdim. "Biz kapatamadık sen kapatırsın." dedim. Güldü ve kollarını kaldırıp olmayan kaslarını göstermeye çalıştı. "Hadi kahraman kapat şu bavulu yola çıkalım." dedim. "Tamam o iş bende." dedi ve bavula ilerledi. Fermuarı tutup çekiştirmeye çalıştı. Ama anlaşılan onun da gücü de yetmeyecekti. Sonra olmaması gereken bir şey oldu ve...Bavulun kapağı bir anda açıldı. İçinde ki bir kaç eşya havaya saçıldı. Ve Uzay'ın kafasında ise...Sanırım Ezgi'nin südyeni şu an Uzay'ın kafasında ki yerini almıştı. Benim gözlerim şok ile açılmış iken Ezgi'nin yüzü domatesi andırır gibi kızarmıştı.
-Bölüm Sonu-
Bölüm geç geldi farkındayım. Bunun için özür dilerim. Bu aralar baya bir koşuşturmaca var. Kurstan eve...Evden kursa gitmek. Canım çıkıyor. Sabahın altısında kalkıp gidiyorum saat öğlen 1 gibi geliyorum. Biraz gözlerimi kapatayım diyorum. Uyuyup kalıyorum. Kalkıyorum saat geç oluyor. Öyle böyle derken işte hep erteliyorum bölüm yazmayı. Tam her şey yerine oturdu. Bu sefer depresyona girdim gibi oldu. Neden girdiğimi bende bilmiyorum. Sebepsizce ağlıyorum. Duvarda ki resimler ile konuşuyorum. Son bir kaç gündür ölü gibiyim anlayacağınız. O halde size bölüm yazsam ya Çınar'ı öldürürdüm. Ya da kitabı final yapacak bir bölüm yazardım. O yüzden bekledim. Sizi üzmemek için. Şimdi ise yeni bölümü sunuyorum size. Her neyse sizi seviyorum. Elimden gelse her gün bölüm atarım. Sevildiğinizi biliyorsunuz...
-Sizi çok çok çok seven yazarella...
🌼🌼🌼
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Komşunun Kızı |✔|
HumorTamamlandı √ "Ben onun için sadece komşunun kızıydım,daha ilerisi olamazdım." Rüya ile Çınar tanıştıklarından beri ya birbirlerinin boğazını yapışıyor ya da dudaklarına... Hız kesmeyen macera, yanlışların doğru,doğruların birer çikolataya dönüşt...