4 - Red Skull

31.6K 2.1K 616
                                    

"Şey ama... Hocalar odaları görmediğine göre istediğimiz kişiyle..." diye mırıldanmamla herkes bana baktı. İlginin üstümde olmasına alışık olmadığım için kızarıp başımı eğdim.

"Haklı." dedi Yusuf.

"Ben Yiğit'le uyumam. Sikseniz uyumam." dedi Berkay göz devirerek. "Sen de zıbar lan, ne fark ediyor, uyuyor olacağız işte." dedi bana bakmadan. Yine de bana dediğini biliyordum. Ama ben onunla uzanırsam muhtemelen en geç on dakikaya hastanelik olurdum fazla kan pompalamasından.

"Ben Yiğit'le uyurum." dedim bu kez kaşlarımı hafifçe çatarak. Berkay iç geçirerek doğruldu, diğer yatağa geçerken Yiğit'i belinden itip yere düşürerek yatağa girdi, gözlerini yumdu. Anlaşılan uykusu vardı. Ama saat henüz öğlenin 3'üydü. Bugün serbesttik. Testler yarın başlayacaktı. Alışma faslı falan...

Yiğit Berkay'a bir küfür savurup belini ova ova yanıma geldi, yatağa girdi. "Kanka ya benim uykum yok, kulaklığını ver de birkaç şarkı patlatak." dedi Yiğit bana bakarak. Kanka? Pekala!

Telefonumu çıkarıp uzattım. "Kulaklık çantamda, oraya uzanamam şu an." 2 Chainz açarken bir homurtu çıkardı.

"Biz de kulaklıksız dinleriz." diye mırıldandı.

"Yiğit senin ağzına sıçarım!" diye seslendi Berkay diğer yataktan. Yiğit'le birbirimize bakıp sırıttık.

"Gel kanka jakuzide keyif yaparak dinleyelim." Başımla onayladım, çantalarımızdan deniz şortu alıp banyoya geçtik.

Jakuziye girip sıcak suyu açtık, dolmasını beklerken birbirimize arkamızı dönüp şortlarımızı giyindik. Birkaç dakika içinde banyoyu buhar götürüyordu. Allah'tan telefonum su geçirmezdi. Onu kirli sepeti olduğunu tahmin ettiğim kapaklı sepetin üzerine koydum.

"Ananısikeyim." diye bir çığlıkla arkamı döndüm. Suya ayağını sokmuştu ve yüzü acayip bir şekil almıştı.

"Dayan kanka," dedim onu taklit ederek. "o su termal, acayip sağlıklı." Kıkırdadı, jakuziye oturdu. Ben de peşinden girmeye çalıştım ama su acayip sıcaktı. Zar zor götümü suya soktuktan sonra omuzlarıma kadar sudaydım. Beraber şarkıya eşlik edip salak salak hareketler yaptık. Siz deyin on, ben yirmi... O kadar şarkıdan sonra sudan çıkmayı başardık, havlularımızı belimize sarıp çıktık. (Ya bizim odada da ilk ben girmiştim herkes bu kural okumama hatasını yapıp on dakikadan fazla kalıyor. Sonrası odaya girdiğinizde size bakıp sıçana kadar kahkaha atan arkadaşlar.)

Odaya girdiğimizde ikisi de uyukluyordu. Hemen artık kirler fışkıran vücudumuzu havluyla kurulayıp üzerimizi giyinmeye başladık. O sırada Yusuf yatakta doğrulup bize baktı ve anında odayı kahkaha ve inlemeler doldurdu. Berkay da onun sesine uyanıp bize döndü, elini ağzına örttü. "N'aptınız amına koyayım? Red Skull'a dönmüşsünüz." Yusuf artık gülmekten nefes alamıyorken banyoya koşup aynanın buharını sildim ve gözlerim sonuna kadar açıldı. Zaten beyaz tenliydim, şimdi tenim bordoya dönmüştü. (cidden dönüyor kdjsn) Yiğit de banyoya girip kendine baktı, kahkaha atmaya başladı.

"Oğlum bu tip ne?" diye bağırdı kıpkırmızı suratına bakarak. Birbirimizi kademe kademe kızarırken gördüğümüz için gözlerimiz alışmıştı ama şimdi cidden ikimizin de nasıl kızardığını yeni fark etmiştim. Elim kupkuru tenimde gezindi ve canımın acıdığını fark ettim.

"Sikeyim ya." diye homurdanıp odaya döndüm. Bence hiç de eğlenceli değildi ama Berkay hâlâ sıçan Yusuf'u susturmaya çalışıyordu. "Gülme sen de ya öldük burada." diye homurdandım. Berkay ayağa kalktı.

"Ben kızlara krem sorayım." diye mırıldanıp çıktı evden. İç geçirerek mutfağa girip dolaplardan bardakları buldum, bir bardak alıp yıkadıktan sonra dolaptaki sürahiden su aldım. Hocalar biz gelmeden hazırlık yapıp dolaplara birkaç şey koymuş, gerisini bize bırakmışlardı.

Suyu içerken kıpkırmızı yüzünde sırıtmayla mutfağa girdi Yiğit, bardağımın altına vurdu. Bardaktaki su göğsüme dökülürken soğuk suyun iyi geldiğini fark ettim. "Soğuk duş mu alsak ya?" diye sordum Yiğit'e. O sırada elinde meyveli krem kutusuyla Berkay girdi mutfağa, Yiğit'in eline tutuşturdu.

"He, kışın ortasında bir de gripinizle uğraşalım. Krem sürün biraz da deriniz çatlamasın." Mutfaktan çıktı. Teşekkür etmek istedim ama sırf ona hitaben bir şey söylemek çok zor geliyordu bana.

Odaya döndük biz de, yatağımıza oturup kremin kapağını açtık. Yiğit sırtını döndü, sırtına kremi sürmesine yardım ettim. Sonra göğsüne, kollarına falan. O da aynısını bana yaptıktan sonra ikimiz de kendi bacaklarımızı kremledik, yatağa uzandık. Sıcak uykumu getirdiği için gözlerimi kapattım.

*

Birinin bir sarılışı insanı nasıl koruyabilirdi ki? Beden etten bir duvardı yalnızca. Tek bir bıçak darbesine bakıyorduk. Ölüm bu kadar yakındı.

Oysa her taraf karanlığa bulandığında, bir sis dalgası etrafıma savrulup yaprakları suratıma attığında, bedenime diken diken batıp beni sakatlarken onlar, etten bir duvar sırtımı sarıp yüzünü omzuma gömdü. Kapkara saçları fark ettim ilk. Sonra yapılı kolları. Esmer kollar karnıma dolandı, bacaklarıyla bacaklarımı sıkıştırıp rüzgarı kendi tarafına aldı. Ona çarpan keskin yapraklar bedenini sarsarken ben sıcacık kolları arasında ufak sarsılışlarla rahattım. Kollarıma ve bacaklarıma hareket emri verdim, onu bu hiçlikten çıkarıp atmak, kendim her şeyle savaşmak istedim ama bedenim buz tutmuştu. Ağzımı açıp beni bırakmasını söylemeye çalıştım ama dilim damağım birbirine yapıştı. Bedeni sırtımda ufalanırken bir toz kütlesine döndü ve etrafımı sarıp gelecek tüm darbelerden korumaya başladı beni. Bir şeyi unuttu.

Nefes alamıyordum.

*

Gözlerimi aralarken istemsizce fısıldadım. "Bırak." Ve bir flaş sesi. Gözlerimi açtığımda önce odanın loş ışığı karşıladı onları. Sonra sırıtarak elinde bir telefon tutan Yusuf. Arka tarafında yatağına uzanan ve bizi izleyen Berkay.

Ve üzerimdeki ağırlık.

"Biliyordun değil mi piç?" diye sordu Yusuf sırıtarak. Boğazımdaki kuruluk yutkunmama engel olurken bedenim terden sırılsıklam olmuştu. Arkamdaki ahtapot hareketlerimi kısıtlıyordu.

"Yiğit uyuduğu herkese sülük gibi yapışır." diye cevap verdi Berkay. Zorlukla doğrulurken bedenimi saran dört uzuvdan kurtulup sendeleyerek yataktan çıktım, banyoya koşup defalarca kez su çarptım yüzüme. Sayıyordum. Aynı kabusu 23. kez görüyordum. Yiğit'in bana sarılmasıyla ilgili gördüğüm bir kabus değildi. Yiğit ise o an düşüneceğim son şeydi.

Beni korkutan şey rüyanın barındırdığı sevgiydi. Sevgiye boğup korumaya çalışırken cidden sevgiden boğan bir adam. Aynadaki aksim bana soğuk soğuk bakarken soğuk mermere oturup ellerimle yüzümü ovuşturdum.

Sevgi yıpratabilir miydi? İnsanlar gerçekten sevdiklerine öldürecek kadar zarar verebilir miydi?

Esmer (Gay)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin