Sabah uyandığımda aynı pozisyondaydık. Telefon dizi bittiğinde kapanmış olmalıydı. Ben Berkay'a arkamı dönüktüm, o tek kolunu belime sarmıştı, başı omzuma gömülmüştü. Hafifçe kıpırdansam da kalkmadım. Anın tadını çıkarmak istiyordum.
Ama kıpırdanmama tepki olarak Berkay da kıpırdandı. Hızla gözlerimi kapattım. Alarm ısrarla çalıyordu tabi. Başını kaldırdı, kısa bir sessizliğin ardından alarm da kapandığında oda tamamen sessizliğe gömüldü. İlk alarm benimkiydi. Erkenden kalkıp kahvaltı hazırlıyordum. Onların asıl kalktığı saate vardı henüz.
Tekrar arkama uzanıp kolunu belime doladı, yüzünü enseme gömdü. O an kalakaldım. Uyku sersemi miydi acaba ya? Ben erkektim, hem de onun sevdiği ve ihanet etmek istemediği biri vardı. Neden bana sarılsın ki? Hayır, arkadaşça olsa, iki taze arkadaş neden sarılarak uyusun? Acaba bir şeylere sarılarak uyumayı mı seviyordu? Ya da cidden uyku sersemiydi.
Ağır ağır ona dönüp gözlerimi araladım. Hala tek kolu belimdeydi ve şimdi yüzü boynuma denk geliyordu. Dokunduğu yerler alev alıyordu. Boynuma sokulduğunda uyanık olduğuna emin oldum. "Berkay." diye mırıldandım. Onu gördüğümü bilsin istedim. Belki açıklama yapardı.
"Ha?" diye mırıldanarak geriye kaçtı yatakta. Gözlerini kısarak beni süzdü, iç geçirip doğruldu. "Pardon, seni bir an başkasına benzettim. Yani şey... Başkası sandım." Bu canımı yaktı. Bende başkasını araması hoş değildi. Biraz önce azıcık olsun umutlanan kalbim bir anda yine parçalara bölünmüştü.
"Kim?" diye sordum istemsizce. Bakışlarını kaçırdı.
"Öylesine biri işte, boşver." Arkasını döndüğünde yavaşça yataktan doğruldum. Diren Deniz. Zaten son kahvaltı hazırlayışımdı.
*
Sonraki hafta okul başladığında sınıfa girip ağır adımlarla başım öne eğik, sırama oturdum. Biraz sonra Berkay sınıfa girdiğinde başımı iyice sıraya eğdim. Ona karşı nasıl davranmam gerektiğini bilmiyordum. Sözde kankaydık çünkü. Günaydın demeli miydim? Yoksa başımla kısaca selam mı versem? Yok yok, arkadaşlığımız muhtemelen kampa özeldi, hiçbir şey yapmamalıyım belki de.
Sırama bir ağırlık çöktü. Sırtındaki çantayı tek omzundan indirirken mırıldandı. "Günaydın."
Gözlerim iri iri sırama bakarken cevapladım onu. "Gü-günaydın."
Ön sıramıza Yiğit otururken bize doğru bağırdı. "O-hayooo!" Berkay göz devirirken homurdandı.
"Yusuf bunun vidasını kim gevşetti yine?"
O sırada sıraya gelen Yusuf homurdandı. "Ebem. Dövecek misin?"
"Sikerim bile ben onu." diye cevap verdi Yiğit Berkay yerine.
"Oh sik, birde sen sik. Zaten ömrü küfür yemekle geçti kadının, daha-"
"Kadın olduğunu nerden biliyorsun?" diye sordum istemsizce. Bir anda ağzımdan fırlamıştı.
"Babam maço benim." dedi içler acısı bakışlar atarken. Yiğit kahkaha atmaya başladı.
"O yüzden mi etek giyemiyorsun aşkım?" diye sordu yanağından makas alırken Yusuf'un. Berkay Yiğit'in gevşemelerine tekrar göz devirirken başını sıraya koyup gözlerini kapattı.
"Uyuyorum, uyandıran olursa ben etek giydireceğim." Yine ne çok uyuyordu ya... Gerçi hep böyleydi ama bu aralar daha çok artmıştı uyumaları. Belki de ilaç kullanıyordu. Yani antidepresanların uyku yapanları falan vardı diye biliyordum. O konularda çok bilgim yoktu çünkü hayatımda hiç psikoloğa gitmemiştim, ilaç kullanmamıştım. Ailem OKB olduğundan şüphe ediyordu ama ben gayet rahat hissediyordum. Öyle bir sorunum yoktu. Yani takıntı ve ben? Uzaktan yakından alakam yok.
Tamam, bazen Berkay'ı takıntı yapıyordum ya da aynı rüyaları tekrar tekrar görebiliyordum ama temizlik konusunda çok bir sıkıntı çekmiyordum. Ya da bir şey yaparken içimden saymıyordum. (Belki yalnızca apartmanın merdivenlerini sayıyordum.) Ama yine de benimki OKB değildi bence.
Sınıfa giren siluet gözlerimin irilmesine sebep oldu. Yasemin? Etrafını tararken gözleri bizde takıldı. Bizim okulun formasından giyiniyordu. "Aa bu geçen seninle tanışmak isteyen kız değil mi Deniz?" diye sordu Yiğit. Berkay hızla başını kaldırdı. Kıza bakınca hafifçe ağzı aralandı. Umarım ikizi gelmemiş olsun!
Yasemin sıraların arasından dolanırken birkaç kişiyle selamlaştı. Yanıma geldiğinde gülümsüyordu. "Selam."
"Sen... Burda ne işin var?" diye sordum kendimi tutamayıp.
"Nakilim ben. Geçen seninle konuşmaya çalıştım ama..." Bakışları Berkay'a kayıp bana döndü. "Kampta bulunma nedenim de nakil almış olmamdı. Beni kampla alıştırmaya çalıştılar okula. Seninle aynı derslikte değildik ama aynı sınıfta olduğumuz için tanışmak istemiştim." Başımla ağır ağır onayladım.
"Bak Yasemin, ben pek arkadaş canlısı bir insan sayılmam ve..."
"Ne o? Bu kötü çocuk iyi kız hikayesi falan mı?" dedi alay ederek. Güldüm.
"Hayır. Ne ben kötüyüm, ne de seninle aramda bir şey olacak. Sadece arkadaş edinmeyi sevmiyorum. Yani anlayacağın..." Sustum. Nasıl bağlayacaktım?
"Benimle takılmak istemiyorsun." diye tamamladı beni. Başımla onayladığımda sessizce bir sıra bulup yerleşti.
Yiğit bana döndü. "Gerizekalı mısın sen lan?"
"Sence Yiğit?" diye sordum kaş göz iması yaparak.
"Madem istemiyorsun, bak burada gül gibi Yiğit kankan var! Bana aktar?"
"Yiğit bazen cidden mal olduğundan şüphe ediyorum abi. Kıza 'ben istemiyorum ama seni Yiğit'e aktarabilirim' mi deseydi?" diye homurdandı Yusuf. "Yani burda ben varken bir de."
"Size sessiz olun demedim mi ben?" diye kızdı Berkay. İkisi de göz devirip önlerine döndüklerinde bakışlarım Berkay'a kaydı. Başını tekrar sıraya koyarken bana kısa bir bakış atıp gözlerini yumdu.
"Hırkamı vereyim mi? Yumuşak olur, üzerine yatarsın." Ve kokun siner... Ve ben de koklayarak geceleri mutlu mesut uyurum. Aynı seninle uyuduğum o iki gece olduğu gibi...
"Gerek yok." Çantamdan lila hırkamı çıkarıp ona uzattığımda sessiz bir teşekkür mırıldanıp hırkayı sıraya koyarak üzerine yattı. Gözlerini kapattığında, nefesi düzene girdiğinde defterimi çıkarıp sıraya koydum.
O uyurken ona bakıp bakıp çizmeye başladım. Yaklaşık iki ders uyudu, iki ders çizdim onu. Öyle tatlıydı ki...
İlk defa bir resmi bu kadar çok benzedi diye sevinirken resmi inceliyor, detay arıyordum. Eli bileğime sarıldığında hızla defteri kapattım yerimde sıçrayarak.
"Gördüm." diye gevelerken sanki çok ağır bir şeymiş gibi bir yavaşlıkla başını sıradan kaldırdı.
"Ne-ne?" diye kekeledim tenim kıyafetimin altında son sürat karıncalanırken.
"Neden yapıyorsun bunu?" diye sordu gözlerini gözlerime dikip. Alt dudağımı dişlediğimde bakışları dudaklarıma indi. Vereceğim cevabı bekliyordu.
"Manken gibisin. Seni çizdiğim zaman gerçek bir sanat eseri gibi duruyor." Bu neredeyse kahkaha atmasına sebep olurken ilk defa bu kadar canlı güldüğünü gördüğüm için zorlukla yutkundum. Gerçekten... Mükemmeldi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Esmer (Gay)
Teen FictionDÜZENLENDİ! Ve birini çok sevmek yasaklanmıştı. Sen cezalandırıldın. O kadar çok seviyordun ki elinden alındı. Ve sen de elimden kayma diye, o gün bir tık daha az seveceğime seni, yemin ettim. Yemin ederken bile biliyordum başaramayacağımı. Özür dil...