28 - Trip

22K 1.6K 666
                                    

"İstemiyorum." diye homurdandım ellerimi göğsüne bastırarak. Dudaklarındaki alaylı gülümseme kızarmama sebep oldu. Hayır, hayır, hayır...

"Yazdıkların öyle demiyor." Hayır! Yüzüme iyi bir sıcaklık yayıldı. Gülerek işaret parmağını hafifçe yanağıma sürttü, bacaklarımı yakalayıp beline dolayarak kendini bana bastırdı.

"Hayır, Berkay şu an hiç uygun değil-" Dudaklarını boynuma bastırdığında iç çekip ellerimi ağzıma örttüm. Dudakları ağır ağır boynumda dolanırken neredeyse hissedilemeyecek kadar minik öpücükler bırakıyordu. Titredim. Ve ıslak bir şey hissettiğimde önce gözlerimi irilttim, sonra yatağa sinip yok olmaya çalıştım. Dili yavaşça gezinirken bedeni hafifçe hareket etmeye başladı. Tutturduğu yavaş ritim ağır ağır kıvama gelmeme sebep olurken kızdım kendime.

Kendine gel Deniz. Unuttun mu, o notlar zorla okundu. Sen sinirli olmalısın şu an...

Kısaca kapıyla aramdaki mesafeyi tarttım, düşündüm. Şimdi burdan bir anda kaçıp kapıya ulaşsam... Kilit? Anahtar?

Cebindeydi!

Göğsümü yataktan hafifçe yükseltip bir saattir tuttuğum iniltilerimden birini havaya bıraktım. Berkay duraksadı, hemen ardından elleri belime dolanıp tişörtümden içeri girip sırtımı turlamaya başladı. Ellerimi kalçalarına yerleştirip kendime bastırdım onu. Numaradan da olsa bunu yapmıştım ve kalbim hızla çarpmaya başlarken kızardığımı hissettim.

Tişörtüm yavaşça bedenimden sıyrılırken ellerimi cebine soktum kalçasına sürter gibi yaparak. Ve sağ cebindeki metali hissettim. Parmaklarıma takıp dikkatle çıkardım, avucuma sakladım.

Bacaklarımı beline daha sıkı doladığımda boynumdaki dudaklarındaki gerilmeyi hissettim. Hemen ardından hafifçe doğrulup yatağa devirdim dağ gibi bedeni. Dudaklarındaki gülümsemeyle beni süzdüğü sırada kucağında oturuyordum. Ve gerçekten... Kendini kaybetmiş görünüyordu. Bu korkutucuydu. Başaramama ihtimalim ciddi bir şekilde beni korkutuyordu.

Parmaklarımı önüne bastırıp bir anda sert davrandığımda inleyerek iki büklüm oldu. "Özür dilerim." diye mırıldandım aceleyle ayağa kalkarken. Lan, ben niye özür diliyorum ki?

Aceleyle kapıya saldırıp kilidi açtım, anahtarı yere atıp dışarı çıktım, montumu koridorda yere atılmış bir şekilde bulup aceleyle evden kaçtım.

*

Yiğit arıyordu. Evde oturmuş cips yiyor, manga okuyordum. Telefonu açıp kulağıma götürdüm. "Efendim?" Bir kahkaha patladığında telefonu kulağımdan uzaklaştırmak zorunda kaldım.

"Kanka Berkay çağırdı beni evine birkaç saat önce." Tekrar kahkaha attı. "Oğlum n'aptın sen?" Saate baktım o olayın üzerinden 5 saat falan geçmişti.

"Ne yapmışım?" diye mırıldandım ne kadarını bildiğini anlamak için.

"Çocuğa bir şeyler yapıp ortada bırakıp gitmişsin hani... Seni yaramaz!" Göz devirdim.

"Nasıldı gittiğinde?"

"Sinirliydi. Feci sinirli hem de. Bence yarın okula gelme." Bir cips daha alıp ağzıma attım.

"Geçer yarına." diye mırıldandım.

"Sanmıyorum. O kadar sinirliydi ki bir aydır planını yaptıkları bir maç vardı, ona bile gitmedi. İki seçenek var Deniz. Yarın ya öleceksin ya da Berkay tribine maruz kalacaksın ki hangisi daha kötü bilmiyorum."

"Neyse göreceğiz artık." diye mırıldandım. Soğuk durmaya çalışıyordum ama aslında yarın nasıl yırtacağımı düşünüyordum saatlerdir. "Yusuf'la nasıl durum?" İç geçirdi.

"Aynı, değişen bir şey yok." Onları kahve dünyasında buluşturmamın üstünden bir hafta geçmişti. Hâlâ konuşmuyorlardı. "Gitmem gerek." diye mırıldanıp kapattı.

*

Sonraki gün sınıfa girerken kalbim ağzımda atıyordu. Berkay sıramızda oturmuş, uyukluyordu. Ağır adımlarla oraya yürüyüp çantamı ön sıraya attım, esnedim. Yusuf ve Yiğit sağolsun, yaklaşık iki haftadır ayrı oturuyoduk zaten.

"Berkay ödevi yaptın mı?" diye mırıldandım ona dönerek. Hiçbir tepki yok. Trip yapacaktı anlaşılan. "Hey." diye mırıldanıp dürttüm omzunu. Kendini geriye çekip bana bakmadan sınıftan çıktı. Yavşağa bak ya!

*

Gün boyunca yukarıdaki örnekte de görüldüğü üzere sürekli her türlü bahaneyle Berkay'a bir şey söyledim. O da her seferinde görmezden geldi. Sonunda son teneffüse doğru Yiğit kolumdan yakaladı beni. "Gel kanka çözüm bende." diye mırıldandı. Beni çekiştirdi, birkaç sıra ötede bir sıranın üstüne oturmuş, bizim sınıftan çocuklarla gülüşen bir çocuğa doğru itiştirdi beni. "On numara çocuk bak. Napcan Berkay malını, git iki dakika sosyalleş." Göz devirdim.

"Hayır." Kaş göz yaparak itiştirmeye devam etti beni. Berkay bize bakıyor inat etme gibi bir anlam çıkarttım. "Olmaz Yiğit, saçmalama. Öyle bir şey yapmam ben." diye homurdandım.

"Yiğit!" diye bir kükreme duyduğumuzda ikimiz de sıçradık. "Yemin ederim o ellerini götüne sokarım, çekil ordan." Yiğit hızla ellerini benden çekip götü yanmış tavuk gibi gitti sıramıza oturdu. Ben de gözlerini alev çıkararak bana diken Berkay'a baktım, hızla bakışlarımı kaçırıp itaatkar bir köle gibi sırama oturdum.

Dördümüz de put gibi otururken ortamda bariz bir gerilim vardı. Hiç birimiz çıt çıkartmıyorduk. "Aman be!" diye bağırdı Yiğit. "Gül gibi çocuğu kaçırırsan bu senin sorunun, yemeyenin malını yerler kardeşim." diye mırıldandı eliyle omzumu sıvazlayarak. Ayağa kalkıp çocuğun yanına yürüdü ve gülümseyerek bir şey söyledi. Sonra şakalaşarak konuşmaya başladılar. Öylece Yiğit'e bakıyordum. Son cümlesine kadar cidden çocuğa asılacak sanmıştım...

Berkay başını bana doğru eğdiğinde dondum. "Git getir şu gerizekalıyı." diye mırıldandı. Sinirle ona döndüm. Neden gün boyunca konuşmayıp bir anda bana emir verdiğini sorgulayacaktım ama o an Yusuf'u gördüm. Yusuf tanıdığımdan beri genelde ciddi de olsa cıvıdı mı insanı gülmekten altına kaçırtacak bir tipti. Eğlenmeyi de iyi bilirdi. Bazen ufaktan surat assa da genelde neşeliydi. Son bir haftadır biraz solgundu. Ama hayatımda ilk defa Yusuf'u sinirli gördüm. Kısık gözler, sıkılı yumruklar ve kaskatı bir çene. Sırıttım. Yiğit'in planı işe yaramıştı.

"Bu bana düşmez." diye mırıldandım. "Yakışıklı çocuk yani. Yiğit de yakışıklı. Bence birbirlerine gayet uyumlu görünüyorlar. İkisini el ele düşünsene. Ya da göz göze, ya da dudak du-" Yusuf ayağa fırlayıp onlara doğru adımlamaya başladığında sırıttım.

"Ne yapıyorsun sen?" diye homurdandı sinirle. Hemen ardından birkaç bağırışma duyunca ikimiz de oraya döndük. Yusuf Yiğit'i çekiştirirken Yiğit direniyordu.

"Ne mi yapıyorum? Artık birinin müdahale etmesi gerekiyordu." diye homurdandım. Yusuf sürükleye sürükleye dışarı çıkarttı Yiğit'i. Sonra Berkay'a dönüp gülümsedim. "Bence biz de barışabiliriz artık?" Bana dik dik bakıp göz devirerek kafasını çevirdi. Of ya...

Esmer (Gay)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin