Sabah ooo'lamalarla açtım gözlerimi. Uyandığımda yüzümü boyun girintisine sıkıştırdığım Berkay kollarını belime dolamıştı sıkıca. Başımı kaldırıp yan tarafa çevirdiğimde Yusuf resmimizi çekerken Yiğit "Helal olsun!" diye bağırıp alkışlıyordu. "Bizi uyumaya yollayıp burada sevdiceğiyle keyif yapan Berkay gibi Berkay!"
Berkay gözlerini açmadığı hâlde tek elini yüzüne atıp ovdu. "Lan gevşek ben mi dedim halının ortasına sız diye. Şu çocuk bile ilk içişinde sizden çok dayandı." diye homurdandı. Şey, bundan önce Yiğit'lerle bir kere daha içmiştim ama ses çıkarmadım.
"Ee şimdi çıkıyor musunuz siz?" diye sordu Yiğit sırıtarak. "Yusuf bana bir şeyler anlattı da... Gece su içmeye kalkınca bir şeyler görmüş de..." dedi parmaklarını birbirine sürterek. Berkay ona pis pis bakıp yanındaki yastığı kaptığı gibi Yusuf'a fırlattı. Yusuf geriye kaçmaya çalıştı ama yastığı tam kafasına yedi. Bu arada... Yalnızca öpüşmüştük. Göreceği tek şey oydu.
"Her şeyi yetiştir zaten amına-" Kendi lafını böldü Berkay, dudaklarını birbirine bastırıp sinirli bakışlarını bana çevirdi. Anında korkuyla kalkmak için hazırlandım ki, "Çıkın dışarı beş dakika." dedi onlara baş işareti yaparak. Daha çok tırsmaya başlıyordum. Gece kafası güzelken onunla öpüşmüştüm. Şimdi ağzıma da sıçabilirdi yani.
"Şey ben..." diye mırıldandım. Kıpkırmızı olduğumu hissettim. Onu zorla öpmüştüm ya! Birde biz öpüşmüştük yani... Dudağımı dişledim.
Surat ifadesi yumuşadı ben ağzımı açınca. "Günaydın." diye mırıldandı.
"Günaydın?" dedim şaşırarak.
"İlk sabaha güzel bir uyanış olmadı ama..." diye homurdandı. Küçük dilimi yutacağım sandım o an.
"Önemli değil." diye mırıldandım.
"Tekrar deneyelim mi?" dedi gülümseyerek. Başımla ağır ağır onayladım. Parmakları dalgalı kumral saçlarım arasından geçip onları geriye ittikten sonra saçlarım arasında dolanırken yorgunlukla gülümsedi. "Günaydın başımın belası." diye mırıldandı. Bakışlarımı kaçırdım.
"Başına bela oldum cidden, değil mi?" Kıkırdadı.
"Biraz." Bakışları kapıya kaydı, kaşlarını çattı. Ben de kapıya döndüm ama kimse yoktu. Sonra pervazdaki parmaklara kaydı gözüm. "Yiğit çık ordan." dedi sinirli bir sesle. Yiğit başını pervazdan sarkıttı içeri doğru.
"Ne güzel flörtleşiyorsunuz lan siz. Best shipim sizsiniz artık."
"Sen ve Yusuf ne olacaksınız o zaman?" dedi Berkay piç piç sırıtarak. Yiğit tek kaşını kaldırdı. "Dün gıdığından öptün çocuğu, unuttun herhalde?" Yiğit'in gözleri irildi, dışarda kalan tarafa çevirdi başını.
"Doğru mu lan?"
"He valla." dedi Yusuf arkadan.
"Ben dişlerimi fırçalayayım." diye homurdandı Yiğit, uzaklaştı. Kıkırdarken başımı altımda kalan göğüse yasladım. Berkay parmaklarını tekrar saçımdan geçirirken Yusuf içeri girip karşımıza oturdu, pişkin pişkin gülümsemeye başladı.
Berkay ona öfkeli bir bakış atsa da ses çıkartmadı.
*
Okula gelmiştik sonunda ve hepimizin kafası biraz gidikti. Berkay'la arka sıraya oturduk. İkili önümüze otururken yine didişiyorlardı. "O hatuna sadece ben asılabilirim." dedi Yiğit öfkeli bir tavırla. "Sana yavşayabilirsin demedim."
"Yok ya? Hatunu benim sayemde öğrendin zaten." dedi Yusuf kaşlarını çatarak.
"Olabilir, yavşamayacaksın, o kadar." dedi Yiğit kollarını göğsünde birleştirip başını diğer tarafa çevirerek. Berkay'la birbirimize bakıp sırıttık. Sanki Yiğit biraz... Kıskançlık mı yapıyordu?
Berkay kulaklıklığının tekini kendi kulağına, tekini benim kulağıma yerleştirdi. The Neighbourhood çalmaya başladığında bakışlarımı ekrana çevirdim. Female Robbery çalıyordu. İkimiz de başımızı sıraya birbirimize dönük biçimde yerleştirdik. Birbirimizi izlediğimiz sırada hocanın geldiğini sınıfın sessizleşmesinden anladık. Sanırım sayesinde derslerimi daha çok aksatmaya başlamıştım ama gerçekten umrumda değildi.
Parmak uçları ağır hareketlerle dizlerimdeki elimde dolanıp parmaklarımızı birbirine kenetledi. Bu hareketi kızarmama sebep olurken dudaklarımı araladım. "Ya biri fark ederse?"
"Bir daha saklanmayacağım. Ve bir daha kimse sevgilimi elimden alamayacak. Ölüm bile." dedi ve elimi avucunda kaldırıp dudaklarına götürerek işaret parmağımın ucunu öptü. O nokta buz tuttu sanki. Kalbim yanıyor, o nokta soğuyoru. İşaret parmağımı göğsüm üzerine koyduğumda kıvılcım çıkma tehlikesi falan vardı bence.
"Seni seviyorum." diye mırıldandım ilk kez. Bunu hep söylemek isteyen yüreğim anında -nasıl başarıyorsa- aynı anda ısınıp ağırlaştı. Bir rahatlama varken bir de heyecan bastı. Berkay kalbime çok kötü şeyler yapıyordu. Gülümsedi, işaret parmağıma bir öpücük daha bırakırken gözlerini kapattı. Ve bir damla yaş gözünden damlayıp sıraya düştü. Gözlerim anında irileşirken elimi elinden kurtarıp gözyaşını sildim.
Başını sıradan kaldırırken kulaklık kulağından düştü. O sırada Jesse şarkının son sözlerini bıraktı üzerimize. "I think I found love."
"Nereye?" diye seslendim kulaklığı çıkarıp peşinden. Kendini sınıftan dışarı attığında tüm sınıf ve öğretmen peşinden bakakaldı. Yiğit ve Yusuf bana döndüler.
"Ne oldu?" dedi Yusuf.
"Her şey güzeldi. Bir anda kalkıp gitti." dedim kendim bile ne olduğunu anlamayarak. Sonra sinirden bir gülme isteği gelirken gözyaşlarım yanaklarımda çeneme doğru yol çizdi.
"Ağır geldi. Hızlı gidiyorsunuz." dedi Yiğit. "Onun sevgilisini kaybettiğini unutma."
"İyi de ne yapmak gerekiyor?" diye bağırdım bir an kendimi tutamayıp.
"Akça?" Soy adımı duymamla başımı öğretmene çevirdim. "Bir problem mi var? Yani Berkay'ın sınıfı terk etmelerine alıştım ama..."
"Hayır hocam." diye homurdandım. Beni görmezden gelip dersini sürdürdü. Bakışlarımı Yiğit'e çevirdim.
"Oğlum sen varya çok boktan bir yola girdin."
"Ya sen kendi ağzınla demedin mi onu kendime yapmam gerektiğini? Mutlu olacağını?"
"O mutlu olsa da sen ezileceksin." dedi Yusuf bir anda göz devirerek. "Hep ona ve duygu değişimlerine katlanmak zorunda kalacaksın. Berkay hasta. Unutma." Titrek bir nefes aldım.
"Bende eski sevgilisini arıyor. Benzemezsem hayalleri yıkılacak, benzersem umutlanıp benim ben olduğumu hatırladıkça ikimizi de yıpratacak. Ben ne yapmalıyım bilmiyorum." dedim gözlerim iyice dolarken. "Zaten onu severken benimle olmaya çalıştığını bilmek yeterince acıtıyor." Yiğit ve Yusuf dik dik birbirine bakmaya başladı.
"Sen sen ol. Sevgilisine benzemeye ya da benzememeye çalışma. Sen olduğunu fark ettiğinde ya vazgeçecek, ya da seni böyle sevmeyi deneyecek." dedi Yusuf.
"Belki canını yakacak ama sonunda mutlu olma şansın olduğunu unutma. Yine de senin tercihin, istersen direkt bir mesajla ayrılabilirsin." Başımı ağır ağır iki yana salladım.
"İstemiyorum. Onun için savaşacağım."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Esmer (Gay)
Novela JuvenilDÜZENLENDİ! Ve birini çok sevmek yasaklanmıştı. Sen cezalandırıldın. O kadar çok seviyordun ki elinden alındı. Ve sen de elimden kayma diye, o gün bir tık daha az seveceğime seni, yemin ettim. Yemin ederken bile biliyordum başaramayacağımı. Özür dil...