Ders boştu ve biz dörtlü olarak sohbet ediyorduk. Aslında üçlü. Berkay sadece dinliyordu.
"Ben anlatacağım şimdi." diye mırıldandım. "Biz abimle annem homofobik mi değil mi onu anlamaya çalışıyorduk. Bir gün abim anneme 'Eve sevgilimi getireceğim.' dedi. Annem de tabi heyecanlı heyecanlı kabul etti. Abimin bir arkadaşı var adı Hüseyin ama adına bakmayın çocuk afet gibi böyle. Ve gay. Abim ondan rica etti çocuk trans olmadığı hâlde abim için tırnaklarına pembe oje sürdü, üzerine siyah dar bir kazakla altına da siyah darpaça giyindi. Siyah da topuklu bot bulduk birinden. Çocuğun saçları da kumral uzun ama genelde topuz yapar o gün omuzlarına saldı saçını. Ben de yeteneklerimle çocuğa rimel sürdüm." dedim hafifçe övünerek. İkisi de muhabbeti anlamış gibi sırıttılar. "Neyse çocuk geldi eve. Annem şöyle bir baktı, 'Bu kız arkadaşının abi, yani şey kardeşi mi?' falan oldu. Ama aynı böyle." O noktada gülmeye başladılar zaten.
"Oğlum yine iyi tepki vermiş ben yapsam annem ikimizi de tüfekle kıçımızdan vurur." diye homurdandı Yusuf.
"Dur bitmedi. Çocuk annemin elini öpüp 'Memnun oldum anneciğim.' dedi. Annem öyle bir kaldı, sonra ses çıkartmadı daha. Oturduk salona, çocuk ayaklarını kahve sehpasına uzattı. Abimi de kolu altına çekip yanağından öptü böyle. O an annemin yutkunduğunu gördüm. Bayağı bir oynadık hazır şakayı yapmışken. Şaka olduğunu söylediğimizde annem bayıldı." Yine Berkay hariç hepimiz kıkırdamaya başladık.
"Yazık lan kadına." diye mırıldandı Berkay.
"Sonuç?" dedi Yusuf.
"Homofobik değil. Ama ben anneme söyleyemedim. Üzülsün istemiyorum."
"Kanka anneni bırak şimdi. Hüseyin'le tanıştın?" dedi Yiğit piç bir gülümsemeyle. Başımla onayladım. "Gay olduğunu biliyor?" Tekrar onayladım. "Ne oldu peki?"
"Kanka çocuk afet diyorum. Hayatımda gördüğüm en en en yakışıklı çocuk. Bana bakmadı bile tabi." diye homurdandım. "Ama mutfakta ona su veriyordum. Arkamı döndüğüm sırada eli kalçama çarptı." Sırıttım hülyalı bir tavırla.
"Oha!" dediler aynı anda Yusuf ve Yiğit sırıtarak.
"Ben tuvalete gideceğim." diye mırıldanarak ayağa kalktı Berkay. Sınıftan çıktığını görünce Yusuf ve Yiğit piç piç birbirlerine baktılar.
"Ne gülüyorsunuz lan bana da söyleyin." dedim onlara dönerek öğretmen nidalarıyla.
"Sen çok malsın abicim." dedi Yusuf.
"Ihm, bu zekayla nasıl yaşıyorsun, zor olmuyor mu?" Kaşlarımı çattım.
"Ayıp oluyor ha!"
"Ulan çocuk kıskancından çatlıyor, sen şunu bir çakamıyorsun." diye azarladı beni Yiğit. Kaşlarımı iyice çattım.
"Bu yaptığı çok saçma. Beni sevmiyor, istemiyor. Onu sevdiğimi biliyor ve hep karşılıksız olarak onu sevmemi bekliyor. Çok bencilce." Bana beynini nerde unuttun bakışı atmaya başladılar.
"Yok ya, ben bir şey demiyorum daha." diye homurdanarak ellerini havaya kaldırdı 'Pes!' der gibi bir tavırla Yusuf.
"Ya yakışıklı insanlarda hiç akıl yoksa özgüven olur, biraz anlar." dedi Yiğit de göz devirerek. Ona boş boş bakmaya başladım.
"Ne ima ediyorsun?" diye sordum. "Çocuk hetero."
"Bu kanıya nerden vardın acaba?" dedi Yiğit sinirlenmeye başlarak.
"Çünkü homo olsa sen söylerdin." dedim abime söylediğimi tekrar ederek. Eliyle alnına vurdu.
"Her şeyi de benden bekleme be oğlum." Gözlerimi hafifçe irilttim.
"Yani şimdi Berkay..." diye mırıldandım.
"Hah, evet, başarabilirsin kanka!" dedi Yiğit ağzımın içine içine bakarak.
"Gay mi?"
"Peki gay ve seni kıskanan bir çocuk?" Cıkladım.
"O bana bakmaz." Eliyle tekrar alnına vurup başını Yusuf'un göğsüne yasladı.
"Amına koyayım çek şu şeyi gözümün önünden." diye homurdandı Yusuf'un beline sarılarak. Yusuf yüzünü buruşturmuş, onu itmeye çalışıyordu.
"Lan çekil, bak yine sülük kıvamına geçti ya!"
Berkay sınıfa girip sıraya oturduğunda diken üzerinde hissetmeye başladım. Berkay cidden... "Homo musun?" Bir anda birbiriyle itişip kakışan Yusuf ve Yiğit duraksadılar. Yiğit o sırada Yusuf'a doğru uzanıyordu ve Yusuf tek eliyle ağzını itiyordu. Berkay ise onlara bakıyordu. Üçü de manken gibi kaldılar. Kalkıp kaçayım mı diye düşünmeye başladım içimden.
"Ne?" dedi dümdüz bir sesle Berkay. Bakışları yavaşça bana döndü ve gözleriyle gözlerimi delmeye başladı.
"Şe-şey... Eski sevgilin... Erkek miydi? Sen..." Berkay Yiğit ve Yusuf'a döndüğünde Yiğit geriye çekilip Yusuf'u bıraktı.
"Biz bir şey demedik." dedi Yusuf. Yiğit ise bana 'Senin ağzına sıçacağım.' bakışı atarken başını yukarı aşağı sallıyordu.
"Şeyden dolayı şey ettim. Ailesi baskı yapmaya başladığında göre, sevgilin erkek olabilir mi?" Ayağa kalkıp sınıfın çıkışına yöneldiğinde Yiğit'e baktım.
"Aferin gerizekalı. İyi bok yedin."
Ayağa kalkıp peşinden koşmaya başladım. Koridorda hızlı adımlarla yürüyordu. Koluna yapıştığımda bana hiç dönmeden kolunu savurarak itti beni. "Özür dilerim!" diye bağırdım peşinden. Bu samimi bir özürdü. Onu üzmekten nefret ediyordum. Onun üzüntüsü beni yoruyordu.
"Homoyum!" diye bağırdı bir anda bana dönüp. Yerimde sıçradım geriye doğru. Bomboş koridorda sesi yankı etti. İşaret parmağını bana doğrulttu. "Mutlu musun? Ama bir problem var Deniz!" Elini kalbi üzerine koydu. "Burası onun. Senin olmayacak." Arkasını dönüp yürümeye başladığında sadece yapılı sırtını izliyordum.
Koridorda git gide küçülüp kayboluşunu izledim. Sonunda köşeyi döndü ve ben bacaklarıma daha fazla beni tutma emri vermeyi bıraktım. Yavaşça dizlerim kırıldı, kıçımın üzerine oturup burnumu çektim. Ağladığımı burnum tıkanmasa fark etmeyecektim bile. Ağlamaktan nefret ediyor ve kolay kolay ağlamıyordum ama konu oydu.
Sözlerinin en acıtıcı yanı doğru olmasıydı. Güçsüz yalanlara karşı doğrular karşı konulamazdı. Doğrular bir bir tam kalbime saplanıp yeni delikler açtılar o noktada. Çatlaklar bir kez daha sarsılıp genişledi. Kan kütlesine dönüştüğünde, kendim kuruttum kanı bu kez. Hissiz olmak için. Hissiz olmak ve acıyı unutmak için. Benim için imkansızdı belki ama, dışarıya öyle yansıtıldığında insanlar güçlü duruşumdan etkilenecekti. Etkilenmeyecek tek kişi ise oydu. Beni yıkık görürse kendine kızacaktı, onun pişman olup açtığı yaraları sarmaya çalıştığına şahit olmuştum. Benim adıma pişman olmasını istemiyordum. Ben yalnızca mutlu olsun istiyordum. Onu mutlu edemeyeceksem bile, üzüntümden etkilenmemesine yardım edebilirdim. Açtığı yarayı görmezse, pişmanlık duymazdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Esmer (Gay)
Teen FictionDÜZENLENDİ! Ve birini çok sevmek yasaklanmıştı. Sen cezalandırıldın. O kadar çok seviyordun ki elinden alındı. Ve sen de elimden kayma diye, o gün bir tık daha az seveceğime seni, yemin ettim. Yemin ederken bile biliyordum başaramayacağımı. Özür dil...