24 - Ayran

23.2K 1.6K 924
                                    

Yine dörtlülere oynuyorduk. Berkay'ın evi boştu o gün. Ailecek anneannesini ziyarete gideceklerdi ve birkaç gün orada kalacaklardı ama Berkay hastalandı(!) Ailesini iyiyim diyerek zorla yolladıktan sonra bizim iki günlük yeni birlikte kalış maceramız başladı.

İkili playstation oynarken Berkay'la onun odasına girdik, yatağına uzandık. "Uykum var demiştin." dedi onu izlemeye başladığımda.

"Daha eğlenceli bir fikrim var." diye mırıldandım. Dudaklarında minik bir tebessüm belirdi, yavaşça genişledi.

"Neymiş o?" dedi flörtöz bir sesle.

"Seni izlemek." dedim utangaç bir tavırla. Sonra bakışlarımı yastığa diktim. Cevap vermediğinde tekrar ona baktığımda gülümsemesinin solduğunu fark ettim.

"Ciddi misin?" Başımla ağır ağır onayladığımda göz devirdi.

"Ne oldu?" dedim kaşlarımı kaldırarak.

"Hiç." Parmaklarını saçlarıma uzanıp hafifçe saç diplerime sürtmeye başladı. İnsanların saçlarıma dokunmasından nefret ederdim ama o an... Güzel gelmişti. İçerden bir şeyin kırılma sesi geldiğinde hızla doğruldum, Berkay ayağa kalkıp kendini odadan dışarı attı.

*

"Ananın..." Yiğit hızla sevinç çığlığı atıp konsolu tek eline naklederek yumruğunu havaya savurdu. "Bence oyunda hile var."

"Ne hilesi lan üçtür seni dayaktan öldürüyorum." Yusuf ona sinirli bir bakış atarken Yiğit kaşlarını hafifçe kaldırıp tırnaklarını izlemeye başladı. "Senden güçlü olduğumu kabullenmelisin." Yusuf'un suratında şaşkın bir ifade belirdi.

"Ne yani? Saçma bir oyunla bizim gücümüzün ne alakası var?" Yiğit sırıttı.

"Üç kere dayaktan ölen bir karakter var ortada." dedi ekranı işaret ederek. Yusuf gözlerini kıstı.

"Ya aynı tekmeleri gerçek hayatta savursaydık?" Yiğit güldü ama gülerken zorlukla yutkunduğu gerçeği göz ardı edilemezdi.

Yusuf bir anda üzerine atılıp Yiğit'i yere devirdiğinde Yiğit ellerini iki yana çırpıp tutunmaya çalıştı ve çaprazındaki vazo gürültüyle devrilip paramparça olurken ikilinin suratları birbirine karıştı.

*

Aceleyle kendimi Berkay'ın peşinden salona attım. Yerde dudak dudağa bir ikili beklemiyordum tabi. İç çektiğimde hızla ayrılıp bize döndüler, Yusuf Yiğit'in üzerinden kalkıp üzerini düzeltti. Yiğit ise sendelemiş bir yüzle bize bakmaya başladı. Berkay'a döndüğümde tek kaşı havada onlara bakıyordu.

"Çarpıştık."

"Düştük."

İkiliden aynı anda yükselen iki farklı bahane karşısında ben de Berkay gibi tek kaşımı kaldırdım..

"Düşüp çarpıştık." dedi Yusuf eliyle hafifçe anlam yükleyemediğim bir hareket yaparken.

"İnanalım mı?" dedi Berkay bana döndükten hemen sonra. Başımı hafifçe iki yana salladım.

"O şey ancak filmlerde olur." dedim göz devirerek.

"Yemin ederim!" diye inledi Yusuf yüzünü buruşturarak. Yiğit ise hâlâ büyülenmiş gibi boşluğa bakıyordu.

"Ben kafamı bir yere mi çarptım yoksa Yusuf beni öptü mü?" dedi bir anda. Yusuf iri gözlerle Yiğit'e döndü.

"Mal mısın oğlum, sen sert düştün cidden!"

"Ya ne uzattınız, evlenin ve bitsin. Töre böyle emreder." dedi Berkay, beni kolumdan tutup çekiştirdi odaya doğru. "Yeri temizleyin, fazla şımarmayın, döndüğümde koltukta ayran görürsem ikinizi de tekmeyle dışarı atarım." Odaya girdik, kapıyı kapattı.

"Ayran ne alaka be?" dedim kaşlarımı kaldırarak. Berkay bana tuhaf tuhaf bakmaya başladı.

"Boşver." Dilimi ısırdım.

"Bu iki oldu bugün. Bir şeyler söyleyip sonra beni geçiştiriyorsun." Beni kollarımdan tutup yatağa oturduktan sonra kucağına çekti, başımı göğsüne sakladı.

"Sen kafanı yorma bunlara."

"Sence cidden..."

"Çarpıştılar. O iki gerizekalı cesaret edemez birbirlerini öpmeye." dedi gülerek. Başımla hafifçe onayladım. İçerden yine sesler gelmeye başladığında göz devirdim.

"Kavga mı ediyorlar acaba?"

"Maç yapıyorlardır."

"Ne maçı?" Ofladı.

"Cidden anlamıyor musun böyle şeylerden, bilerek mi yapıyorsun?" Kaşlarımı çattım.

"Neyi bilerek yapacağım ya? Açık konuş." dedim yüzüne dik dik bakarak.

"Sevişiyor olabilirler diyorum." Gözlerimi hafifçe irilttim. Maç yapmak... Sevişmek? Pek arkadaş ortamım olmadığı için böyle benzetmelerden pek anlamazdım ama... Ayran? Gözlerim iyice irileşti. Berkay ise suratımdaki aydınlanmayı inceliyordu.

"Ha, a-anladım." Başımı eğdiğimde Berkay'ın kucağında oturduğum için rahatsız hissettim ve kalkmak için bahane aramaya başladım.

Sanki o ana kadar Berkay'ın bir cinsiyeti olduğunu ve cinsel arzuları olduğunu unutmuştum.

Tabi Berkay geriye yaslandığında ben de yanına uzandım, kollarıyla belimi sarıp beni göğsüne bastırdı. "Seni seviyorum." diye mırıldandım vücudunun temas ettiği her yanım sızlarken. Saçlarıma minik bir öpücük bıraktı.

*

"Seni öpmedim!" diye bağırdı tekrar Yusuf.

"Ama az önce-"

"Az önce ne olduysa unut!" dedi en çirkef sesiyle Yusuf. Yiğit kaşlarını çattı. Sinirlenmeye başlıyordu. Kendini bir konuştursa Yusuf. Beni öptüğünü ima etmiyorum, senin yüzünden çarpıştık demeye çalışıyorum!

"Benimle öpüşmen düşüncesinden bu kadar tiksindiğini bilmiyordum." dedi düz bir tonda.

"Allah aşkına Yiğit hangi erkek arkadaşıyla öpüşme düşüncesinden hoşlanır?" Yiğit ona soğuk soğuk bakmaya devam ettiğinde Yusuf yanaklarını şişirdi. Şu konuyu doğru düzgün rafa kaldırma zamanı gelmişti, geçiyordu. "Bak Yiğit, senin her mimiğini, mimiğine göre her düşünceni tanıyorum. Üzüntünü, hayal kırıklığını, öfkeni, mutluluğunu... Ve seni inan çok iyi tanıyorum. Nasıl hissettiğini de biliyorum. Ama bir sorun var, farkında mısın."

"Değilim." dedi Yiğit öfkeyle.

Yusuf iç geçirerek koridoru işaret etti. "Ben onlar gibi olamam. Düşüncesi bile beni nasıl ürkütüyor, bir ben biliyorum. Ben o kadar cesur değilim. Yaşadığımız çevreyi farkına var. İnsanlar bu çekimi hissettiği an..."

"Sakın konuyu Berkay ve Orhan'a saptırma." dedi işaret parmağını ona doğrultarak Yiğit.

"Ne? Yalan mı?" Değildi. Aynı şey aynı şekilde Yiğit'i de korkutuyordu. Ama ne Yiğit ne de Yusuf intihar edecek yapıda değildi. Kaldı ki yakalanacaklar, insanlar tepelerine binecek diye bir kanun yoktu.

"Bu yalnızca bahane." dedi Yiğit sinirli bir gülümsemeyle.

"Belkide öyledir?" dedi Yusuf aynı sinirli tavırla. Yiğit'in anlayışsızlığı canını sıkıyordu. Yiğit'i kaybetme düşüncesi onu mahvediyordu ve onu kaybetmektense istemediği ölçüde uzak tutmayı tercih ederdi.

Yiğit gözlerinin dolduğunun bile farkında değildi. "Belkide sana uygun olduğunu düşündüğün kişi Gül'dür?" dedi gözlerinden kıskançlığı okunurken. "O güzel, o iyi kalpli, o bir kız." Yusuf dudaklarını birbirine gömdü. Sarışının yüzündeki ifade canını sıkıyordu. Kin. "İnsanlar sizi görünce yüzünü buruşturmak yerine 'Ne tatlı bir çift!' diye düşünecekler. Tam da senin umursadığın nokta. Başkalarının ne düşündüğü!"

"Yiğit-"

"Gerçi niye sinirleniyorum?" dedi Yiğit gülerek. Yanakları yaşlarla ıslandı o an. "Senin şimdiye kadar o kızın kollarına atlamak yerine benimle burada tartışıyor olman bile tuhaf!"

"Belkide haklısın." dedi Yusuf yüzündeki en soğuk ifadeyle. Yiğit'in yüzü mermer kıvamında beyazlarken Yusuf ceketini bir omzuna, çantasını diğerine atıp kendini dışarı attı.

Esmer (Gay)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin