Yorum yapın aq valla hevesimi kaçırıyosunuz hsbdbe
Sabah kahvaltı için 6'da uyandım. Önceki gecenin özrü olarak hazırlık yapmak üzere markete gidip ekmek, süt, çikolata, peynir ve bal alıp eve döndüm. Öyle çok çok harika bir kahvaltı hazırlayamayacaktım ama... Biraz da sebze ve akşam için dondurulmuş pizza almayı da unutmadım.
Eve geçince hemen menemen yaptım, patates kızarttım. Oturma odasına geçip yere -masa örtüsü yoktu-
çarşaf sererek kahvaltılıkları dizmeye başladım. 7 olmuştu saat. Herkes alarm sesine uyanırken bitmiştim. Zaten geceden uykusuzdum...Uyanan kahvaltıya serap görüyormuş gibi bakmaya başlıyordu. "N'aptın lan sen? Cennette miyim?" diye mırıldandı üç gündür doğru düzgün bir şey yemeyen Yusuf.
"Oğlum ben bu çocuğa aşık oluyorum galiba!" diye bağırdı Yiğit yataktan zıplayıp yanaklarımı ses çıkartacak bir sertlikle öperken. Yüzümü buruşturup öğürme sesi çıkarttım.
"Sende var o potansiyel." diye homurdandı Berkay yatakta bize kıçını dönerken.
"Gelsene lan!" diye seslendi ona ekmekten bir parça koparırken Yiğit. Yusuf da tuvalete koştu o sırada.
"Ben çok uykusuzum, kahvaltı yapamayacağım galiba." diye homurdandı. Anında suratım düştü. Bunca şeyi onu düşünerek hazırlamıştım. Açlıktan midesi ağrıyacak diye ödüm kopuyordu. Yüzü sararmaya başlamıştı zaten, öksürüp duruyordu da. Muhtemelen soğuk alıyordu. Vitamine ihtiyacı vardı ama elimden bu kadarı geliyordu.
"Berkay," diye mırıldandım. İlk defa adını kullanmak tüylerimi diken diken ederken cevap vermedi ama beni dinlediğini biliyordum. "Gel kahvaltını yap, en azından bir iki parça bir şey ye. Hasta görünüyorsun."
"Sanane." diye homurdandı. Uykuluyken aşırı huysuz olduğunu ve ne dediğini bilmediğini iyi biliyordum. Sınıfta sık uyurdu, uyumayı severdi. Ve uyandırıldığında azraili andırırdı.
"Lütfen." diye mırıldandım. "Zayıf düşeceksin." Yusuf girdi içeri, o da kahvaltısını yapmaya başladı.
"İstemiyorum." dedi biraz daha sinirli bir sesle. Uykumu yeterince böldün der gibiydi. Boğazım düğüm düğüm oldu yine. Ben onun için o kadar kahvaltı hazırlayayım, bir parça ekmek bile yemesin.
Kuru kuru öksürmeye başladı. Başımı kaldırıp ona diktim gözlerimi. Sırt üstü dönerken suratındaki ter damlacıklarını fark ettim. Kötü oluyordu. Yüzünü ekşitmişti.
"Bırak abicim, kahvaltını et sen. Az kaldı test cehennemine." diye mırıldandı Yusuf. Yiğit bana tuhaf tuhaf bakıyordu. Ona 'Ne var?' anlamında başımı salladığımda omuz silkip kahvaltısına döndü. Ayağa kalkarken sütü de elime aldım, mutfağa geçip bir cezve buldum. Bir bardak sütü kaynatıp bardağa doldurduğumda derse çok az kalmıştı. Kahvaltı yapamayacaktım. Gece de yememiştim, sabah da aç kalmıştım. Midem kazınıyordu ve artık yorgun düşmek üzereydim.
Sıcak süt boğazını yumuşatır diyeydi. İçine birazcık da bal atıp tatlandırdım, odaya dönüp Berkay'a yaklaştım. "Bunu içersen seni rahat bırakacağım. Hem ders için kalkman gerek." diye mırıldandım. Doğrulurken gözlerini yüzüme dikti.
"Ne yapmaya çalışıyorsun sen?" Kaşlarımı kaldırdım. "Yemek istemiyorum çok basit ve anlaşılır bir cümle bence." Bardağı suratına atıp odadan çıkmak isterken buldum kendimi. İyilik etmeye çalışıyordum, neden bu kadar anlayışsızdı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Esmer (Gay)
Teen FictionDÜZENLENDİ! Ve birini çok sevmek yasaklanmıştı. Sen cezalandırıldın. O kadar çok seviyordun ki elinden alındı. Ve sen de elimden kayma diye, o gün bir tık daha az seveceğime seni, yemin ettim. Yemin ederken bile biliyordum başaramayacağımı. Özür dil...