9.Bölüm ŞEHİT (Part2)

13.1K 692 60
                                    

Gözlerimi yavaş yavaş açmaya çalıştım ancak vücudum da bulunan ağrı o kadar fazlaydı ki, tek yapabildiğim ince bir inlemenin dudaklarımdan dökülmesine izin vermekti. Sağ yanağım çökmüş gibi hissediyordum. Karnıma o kadar fazla yumruk yemiştim ki iç organlarımın sağlıkları hakkında endişelenmeye başlamıştım.

Kendimi toplayıp gözlerimi açtım ancak yediğim tokatların etkisiyle morarmış sağ gözüm açılmamıştı. Sol gözüm de bulanık görüyordu zaten. Üstelik azı dişlerimden birisini dün yediğim dayakta kaybetmiş, ağzımın tamamiyle kan dolmasına engel olamamıştım.

" Canın yanıyor. Değil mi? "

Adam, iğrenç bir sırıtmayı dudaklarına yerleştirip yavaşça bana yaklaştığın da gerilemeye çalıştım. Neredeyse tamamen mor olan vücudumu hissetmiyordum bile.

"Yanıyor. Kurtulmak istiyor musun?"

Yine cevap vermedim ancak hareket de etmedim. Sırtım mağaranın sert duvarına değdiğin de ince bir sızı ruhumu sarmalamış, nefesimin kesilmesine neden olmuştu. Ölüyordum. Yavaş yavaş ve acıta acıta. Belki de ağabeyim beni asla bulamayacaktı. Kurtulamayıp bu çukur da ölüp gidecektim. Korkuyor muydum peki? Kesinlikle korkmuyordum. Ölümün dondurucu nefesini kalbimin tam üstünde hissediyordum ancak korku yoktu.

"Bana yalvarırsan seni hemen öldürebilirim. " Bir kaç saniye düşündü." Hatta serbest bile bırakabilirim. Tek yapman gereken yalvarmak. "

Ölümün bile şereflisi ve şerefsizi vardı.

Yutkunup vücum da ki tüm enerjiyi toplamaya çalıştım. Dört gündür sürekli olarak dayak yiyordum ve dayanacak ne gücüm, ne de cesaretim kalmıştı.

" Babam şehit oldu benim. " Ağzıma dolan kanı öksürerek karşımda ki adamın yüzüne püskürttüğüm de bunu bilinçli olarak yapmamıştım. Ciğerlerim çürümüş ve yavaş yavaş parçalanarak vücudumu terk ediyor gibi hissediyordum.

" Ağabeyim de asker. "

" Bunları zaten biliyorum. Bana yalvar! Duymak istediğim bu! "

Gülümsemeye çalıştım.

" Babamı çok görmedim ben. Sizin kadar görmedim yani. Ona Çelik Binbaşı diyorlarmış, ölünce öğrendim. Neden öyle diyorlarmış biliyor musun? "

Adamın cevap vermesini bekledim bir kaç saniye ancak o konuşmadı, ben de gözlerinin öfke ile doluşunu zevkle izledim.

" Ben anlatayım öyleyse. Senin gibi kanı bozuklara asla merhamet etmediği için. Hatta size karşı o kadar merhametsizmiş ki onun kalbinin çelikten olduğunu düşünürlermiş. Duygusuz, acımasız. Ama sen bunu biliyorsun değil mi? Çünkü senin de canını çok yaktı. Söylesene, hala ondan korkuyor musun? "

Adam dişlerini sıkarak çenesini ortaya çıkardığın da yüzüme inen tokatla kafam geriye savrulup sert kayayla buluştu. İnlemek dışında bir şey yapmadım ama kalbim büyük bir acıyla  teklemişti. 

" Ulan! " Adam ayağa kalkıp bana yukarıdan baktı. Öfkesinin kızgınlığı mağarayı esareti altına almış, vücudumun sızlamasına neden olmuştu. Gözlerimi kapatıp konuşmaya devam ettim.

" Sana bir şey anlatacağım. Bana da babam anlatmıştı. Dinle lütfen. Hazreti Yusuf suçsuz yere zindana atıldığın da bunun bir sınav olduğunu biliyormuş. Bu yüzden tek bir isyan dahi etmemiş. "

Susup hikayenin geri kalanını hatırlamaya çalıştım. Başım o kadar çok ağrıyordu ki beynimin biraz sonra burnumdan akacağı kanaatindeydim.

" Ancak bir gün zindandan çıkan bir arkadaşına 'firavuna benden ve yeteneğimden bahset' demiş. Bu ne demek biliyor musun? Allah'tan başkasından yardım istemek, ondan başkasına yalvarmak demek. Allah'ta ona yedi yıl daha ceza vermiş. Yedi yıl daha kalmış zindan da. "

VATAN UĞRUNA (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin