ÖNCELİKLE BURAYI OKUYUN LÜTFEN! MERHABA. NASILSINIZ? İYİ MİSİNİZ? BEN İYİYİM, VİZELERİM İYİ GEÇTİ BEN DE HEMENCECİK GELDİM. VE BUGÜN... VATAN UĞRUNA 1 YAŞINDA.
O kadar garip geliyor ki bana. Alparslan, Dolunay, Batur, Dilan, Selim, Ali Zaloğlu ve sizinle geçen tam 1 sene. Bu çok özel benim için. Çok seviyorum sizi. Sizin de Vatan Uğrunayı sevdiğinizi biliyorum. Bu bölüm isteklerinizi ne kadar karşılar bilemiyorum ama bir diğer bölüm çok daha iyi olacak, söz. Alparslan ve Dolunay istediğinizin farkındayım ama hikayemizin konusu tam olarak 'şehit çocuklarının yaşadıklarına uzaktan da olsa bakabilmek'.
Bu bölüme çok yorum istiyorum sizden. Kırmayın beni. Çünkü tam 1 sene oldu. İlk yazdığımda hiç okunması olmayan kitabın ilk senesine 23.000 okuyucu ile girmesi... Gurur verici.
Her neyse. Vatan Uğruna ile ilgili düşüncelerinizi yazın bu satıra. İlk senesine özel. İlk okuduounuz da ne hissettiniz, şimdi ne hissediyorsunuz. Ya da karakterlere söylemek istediğiniz şeyler var mı?
Ve evet! Bölüm zamanı. Alparslan'i özlediniz mi? Ben çok özledim oğulcuğumu 💙 Hatalarım var ise uyarın.
Sunay abla garip bakışlarını üzerime dikmişken ne diyeceğimi bilemiyorum oluşum benim suçum olamazdı. Bu yüzdendir ki yaklaşık olarak beş dakikadır suratına boş boş bakmakla yetiniyor, içten içe bir yardım gelmesi için dualar ediyordum. Lakin bir türlü gelmeyen yardım elimi kolumu bağlayıp beni çaresiz bırakıyordu. Ne diyeceğimi bilemiyor oluşumun bir başka ve en kuvvetli nedeni ise Alparslan'ın dakikalar önce buradan, yanımdan çıkmış olmasıydı.
"Dilini mi yuttun kızım? Konuşsana. "
Sunay abla sağ eliyle kolumu kavrayıp bedenimi yavaşça sarstı. O an sanki beynim derin bir nefes alıp tekrar çalışmaya başlamış gibi hissetmiş, elimde olmadan sırıtmaya başlamıştım.
" Aman abla. Dalmışım öyle. Hem, bizim aramızda bir şey yok. Adam telefonla konuşmak için gelmiş. Ben de Metin Oktay'ı uyutuyordum. "
Yalan sayılmazdı. Ben gerçekten Metin Oktay'ı uyutmuştum, o ise telefonla konuşmuştu. Üstelik aramızda henüz bir şey olduğunu da söyleyemezdim. Sarılmış ya da el ele tutuşmuş olmamız ise... Ayrıntı ve özel sınıfına giriyordu ki ben bile bu işin adını koyamamışken başkalarına anlatamazdım, olmazdı. Üstelik Sunay ablanın olayları abartacağını biliyor olmam -kuzenimi çok iyi tanıyorum- bu düşüncemin altına imzamı atmama neden oluyordu.
Bakışlarındaki kuşku ifadesi dağılmayınca biraz geriye çekilip arkamdaki yatakta uyuyan küçük oğlanı görmesini sağladım.
"Sen neden gelmiştin abla? "
Sunay abla birkaç saniye arkama baktı.
" Altay ve Kürşad'ın otobüsü kalkacak bir saate. Kalkıyoruz onu haber verecektim. "
Sözleri kalbimde bir balyoz etkisi yaratırken tüm olanlar aklımdan saniyesinde çıkıp beynimin ücra köşelerine dağılıverdi. Altay ve Kürşad ağabeyimin gideceğini biliyor olmama rağmen yaşananlardan sonra unutmuştum. Belki de unutmayı tercih etmiştim, bilmiyorum. Tek bildiğim bir kova dolusu asidin midemin üzerine hunharca döküldüğü ve benim onların gitmesini istemediğim gerçeğiydi. Üstelik buna engel olamazdım. Babamı kaybettikten sonra ailenin en büyüğü haline gelen Kürşad ağabeyim benim için 'baba yarısı' demekti. Büyük amcam ölünce hem ailesine hem de bize sahip çıkmak zorunda kalmıştı. O benim için her zaman sığınabileceğim, ne suç işlersem işleyeyim kapısı asla kapanmayacak olan bir sığınaktı. Belki de daha fazlasıydı ama kesinlikle bir ağabeyden çok daha öteydi.