YANLIŞIM VARSA UYARIN. YORUM YAPARSANIZ ÇOK SEVİNİRİM 😊
Elimde tuttuğum künyeyi yastığımın altına sıkıştırdıktan hemen sonra kapı açılmış, elinde tepsiyle önce Altan, sonra da ikizi Altay içeriye girmişti. Ben hala olanın şokunu bile atlatamamış bir vaziyette sırıtıyordum.
"Hasta kıza poğaçamı alınır, Altan! Bir de çay getirdi. "
" Bana bak ikizko, seni döverim! Uğraşma benimle. Kızın o dağlarda içi üşümüştür. Azıcık ısınsın dedim. "
" Gerizekalı herif. Ben seni bir ısıtacağım, soğumaya yer arayacaksın! "
" Pis herif! "
" Kısa beyin. "
" Anası kılıklı. "
" Babası kılıklı. "
Uyumadığımı biliyordu. Biliyordu ve tüm bunlara rağmen beni uyandırmamış, duyduğumu bile bile onları söylemişti. Ay güneşten daha güzel demişti. Benim güneşten daha güzel olduğumu mu düşünüyordu yani?
" Öküz başlı antilop. "
" Tek boynuzlu ejderha! "
Peki benim içimi ısıtan bu şey neydi? Kalbime yayılan, ılık bir bahar rüzgarını andıran bu his ne anlama geliyordu? Beni güzel buluyordu!
" Döverim lan seni. "
" Kes lan bacaksız. "
" Sensin bacaksız. Bak Altay beni sinir etme yoksa... ! "
" Yoksa ne lan! Yoksa ne? "
" Yoksa.... "
İçimi kaplayan huzur elimi kalbime götürme isteği uyandırsa da ikizlerin burada olduğu gerçeği beni dizginliyordu. Bu aptalların diline düşmek, özellikle de yarım akıllı Altan'ın, bu hayatta isteyeceğim en son şey bile değildi. Üstelik ikisininde dikkati üzerimdeydi.
Yine de kendime engel olamayıp çarşafın altına koyduğum künyeyi yakalayıp avucumun içine aldım. Bana dedesinin künyesini vermiş, iltifat etmişti. Doğrusu Üsteğmen Alparslan beni fazlasıyla şaşırtmaya devam ediyordu. Uzaktan tam bir oduna benzeyen bu adamın ettiği iltifat beni o denli mutlu etmişti ki ona bir daha kaba diyebileceğimi zannetmiyordum.
"Altıma yaparım, Altay! "
Gözümün önünde gülümseyen Alparslan'ın bakışları sertleşti, kaşları çatıldı, yumruğunu sıktı, o yumruğu toz hayallerime geçirip yok etti, kayboldu. Kulaklarım duyduğu şeylerin etkisiyle uğuldamaya başladı. Hatta damarıma usul usul damlayan serum akmayı bıraktı, kanım dondu, ölüm bile 'benden daha büyüğü, benden daha korkuncu' varmış deyip odayı terk etti.
Kalbim yavaşlamaya başlamıştı ki koltukta uyuyan annemin tiz çığlığı duyuldu odada. Dehşet yüklü bu çığlık adeta ağlıyordu ki konu bu çatlak herif olunca çığlık dahi ağlıyordu işte. Yapardı Altan. Yapmıştı. Tabii o olaylar hepimizin yaşı rakamlardan ibaretken yaşanmıştı ancak kuzenimin sağı solu da pek belli olmazdı. Güvenemiyordum yani.
Gözlerim kan ağlayarak ikizlerin olduğu tarafa kaydı. Bir birine bir elmanın iki yarısı kadar benzeyen adamlar kapının girişinde karşılıklı durmuş kaşları çatık bir şekilde bir birlerine bakıyorlardı. Kimse konuşmadı. Annemin çığlığı yok olduktan sonra duyduğum tek ses nefes alışveriş sesleriydi ki onlarda kesik kesikti.
Altay, elindeki tepsiyle bakışlarını bana çevirdiğinde ağır hareketlerle omuzlarını silkelemiş, gözlerini devirmiş ve ikizini adeta yok sayarak bana doğru ilerlemişti.