25.Bölüm ALPARSLAN ÜSTEĞMENİM BEY! (Bayram ÖZEL)

10.7K 667 64
                                    

+60 vote ve +20 yorumda bölüm gelecek. Sizi çok seviyorum ^^ Yazım yanlışı varsa uyarın hemencecik 💙

Elimdeki kartopunu iyice yuvarladıktan sonra önümdeki gerizekalının kafasını nişan alıp keskin nişancılığımın da etkisiyle tek gözümü kısıp fırlatıverdim lakin top belirlediğim noktadan az biraz şaşarak adamın poposuna çarpıp dağıldı. Yine mi olmamıştı yahu!?

Altan arkasını dönüp bir poposuna bir bana baktı uzun uzun. Alt dudağım yıkılmışlıkla sarkarken başımdaki beremi çekiştirip gözlerimi de kapattım ve yürümeye böyle devam etme fikrine kapıldım ki kısa süre sonra körlük oyunu adını taktığım bu oyun epey eğlenceli bir hal almıştı. Ama hesap edemediğim doğunun bol taşlı yolları sağ olsun daha üçüncü adımımda yere kapaklandım. Ellerim soğuğun etkisiyle hissizleşirken kafam yere çarpıp havalanmış, sonra tekrar yere çarpmıştı. Sanırım balon kafaydım. Vay be!

"Gerizekalı bu kız yeminle. Beyin yetmezliği var bunun. "

Asıl beyinsiz konuştuğunda gözlerimi abarta abarta devirdim berenin altından. Her ne kadar haklı da olsa aptal kuzenimin bana beyinle ilgili şakalar yapması hoş değildi. Neyseki canım ağabeyim beni saniyesinde kaldırmış, Altan'ın da ağzının payını vermişti.

" Kes lan. Zırto. "

Bu nasıl hakaret yeteneğiydi yarabbim?

Ağabeyim yüzümdeki bereyi geriye çekip görüş alanımı aydınlattı.

Bu nasıl yakışıklılık yarabbim?

" İyi misin güzelim? "

Bu nasıl iyilik yarabbim?

" İyi, iyi. Kafası yere değdi. Malum orası da boş. Ne olabilir en fazla? Klasik Dolunay. "

Bu nasıl hayin köpeklik yarabbim?

" İyiyim ağabey. Bir şeyim yok. " dedim. Dedim ama başıma giren ağrıyla dişlerimi sıkmam gerekmişti. Neyseki kimse bunu fark etmemiş, ağabeyim benim iyi olduğumdan emin olunca yolumuza devam etmiştik. Birkaç gündür artan kar yağışına yoğun bir fırtına da eklenince bu iki adam beni tek başıma sağlık ocağına göndermeme kararı almıştı. Onlara itiraz edebilirdim ama normal günde bile korktuğum bu dağlarda kış gününe seyehat edemeyeceğimin bilincindeydim. Üstelik kulaklarıma ulaşan kurt sesleri ve gıkı çıkmayan çoban köpeklerinin varlığı korku duygumu körüklüyordu. Etrafta görebildiğim tek şeyin dağlar olması ise bir başka can sıkan durumdu. İnsanlar artık evlerinden çıkmıyor, buna rağmen sağlık ocağının kapısı daha sık çalınıyordu.

Öte yandan tıkanan yollar sorunu vardı bir de. İlçeye gitmek neredeyse imkansızlaşmıştı. Bu nedenden dolayı doktor bey de sık sık yolda kalıp evine dönüyordu.

"Geldik bakalım sağlık ocağına. Bizde gelelim mi içeriye seninle? "

Dağlarda dolaşan bakışlarımı ağabeyime çevirip gülümsedim. Yüzündeki kuşku dolu ifadeyi ustalıkla saklamış olsa bile onunla geçirdiğim yirmi bir senenin getirisiyle bunu yakalamakta zorlanmamıştım. Fazlasıyla yakışıklı olan suratı anında hissizleşirken beni geride derin bir düşüncenin pençesinde bıraktı. Annem ve babam ağabeyimi nasıl bu kadar mükemmel yapmışlardı?

" Gerek yok, ağabey. Teşekkürler. Siz işinize bakın. "

" Peki. Ama en ufak çıtırtı dahi duysan-"

"Seni arayacağım! "

Ağabeyim birkaç saniye yüzüme düz düz baksa da alnımı öpüp köye doğru ilerlemesi uzun sürmemişti. Altan it köpek hav havı da onun peşinden ceylan gibi seke seke gitmeye başlayınca cebimdeki anahtarı çıkarıp sağlık ocağının kapısı açtım ve kendimi içeriye atıp kapıyı arkamdan kapattım. Dışarıda kan donduran bir soğuk vardı çünkü. Bana Manisa'daki soğuğu aratacak kadar yoğun olan bu hava, birisi keskin bir bıçak ile damarlarımı kesiyormuş gibi hissettiriyordu. Üstüne üstlük bu soğuk buralarda uzun süre kalıcıydı.

VATAN UĞRUNA (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin