31.Bölüm DOLUNAY

9K 548 34
                                    

Yavaşça kucağımda duran ellerime indirdim bakışlarımı. Gözyaşlarımın kararttığı kirpiklerim yüzünden her şey gibi onları da net göremiyordum ama dakikalarca sadece oraya odaklandım yinede. Düşünürsem tekrar ağlamaya başlayacağımı biliyor olmamın yanında saatlerdir başımda bekleyen Batur'un acıyan bakışlarına da tahammül edemeyecektim. Belki bu yaptığım başıma gelen tüm kötülüklerde elimden tutan bu genç adama haksızlıktı ama şu an öyle bir haldeyim ki kendime bile güvenim kalmamıştı. Bir insan nasıl olurda bir başkasıyla oyun oynamakta bu kadar başarılı olabilirdi? Bana yalan söyleyen sadece kelimeleri de değildi üstelik. Kalbi yalandı, gözleri, elleri, dudakları... Oysa o bana her baktığında gözlerinde beliren o karmaşanın aşk olduğunu düşünürdüm.

Gözlerimi sımsıkı yumdum. Ne zaman geldiğimi bilmediğim bu hastane odasında gözlerimi açalı saatler oluyordu. Vücudumda kol gezen bu çaresiz ve yapay sakinliğin sebebi yaptıkları iğneler olacak ki tırnağımı bile kıpırdatamıyordum. Ancak kalbim hala yanıyor, gözyaşlarım o yangını harlamak için daha çok akıyor ve ben her bir saç telime kadar dolan kırgınlığın içinde sessizce boğulurken yine onu düşünüyordum. Gurur denilen duygu o kadar ağır bir vaziyette düşüncelerime sızmaya çalışıyordu ki bir başkası olsa dayanamazdı ama ben tüm benliğimle onunla doluydum. Bana bile yer kalmamıştı bende. Varsa o, yoksa o olmuştu ve gururumun yaptığı bu akın boşaydı.

Yenilmiştim.

O başka bir kadına bağlıyken ben aşkıyla çaresizce çırpınıyor, çırpındıkça aşka daha çok batıyordum. Bu tuhaftı çünkü kaybettiğini bilmek düşüncelerini katletmeye inen bir balyoza benziyordu. Ve ben onu kaybetmiştim. Onunla birlikte kendimide kaybetmiş olmamsa çok acizaneydi.

"Dolunay, iyi misin? "

Bir doktor, güzel bir kadın. Her halükarda benden çok daha önde ve parmağında onu Alparslan'a bağlayan bir yüzük var. Peki ya benim aşkım adına savaşacak gücü bulacağım neyim var? Aldatılmak, acı çekiyor olmak ve alabildiğine kırılmak güç sağlamayacak, belli. Bedenime sığmayıp göz pınarlarımdan taşan özlemimde benim en büyük acizliğim olarak kalacak üstelik. Ya ağabeyimin bir zehri andıran sözlerinden sonra gerçekten savaşacak kadar alçalabilecek miyim? Bunu kendime yapsam bile ağabeyime yapamayacağımı da biliyorum üstelik.

"Ağrın mı var? "

Dakikalar sonra yanımdaki adamın soruları bile anlamını yitirmeye başlamıştı. Tüm algılarımın kapandığını hissettiğim sırada hızla açılan hastane odasının kapısıyla araladım gözlerimi. Bana sorular sorup duran Batur'un da susmasını sağlamıştı bu olay. Kapıya dönük olarak yattığımdan dolayı gelen kişiye bakmak için hareket etmem gerekmemişti. Zaten beni ağabeyimden başka kimsede merak edip gelmezdi. Acı olansa benim bu hale gelmemi sağlayan iki adamdan biri olmasıydı. Benim için yaptığı fedakarlıkları elbette unutmamıştım ve asla unutmayacaktım da. Ama kalbimde bıraktığı bu hissin ne zaman geçeceğini bilmiyor oluşum aramıza dağlar sokmaya çalışıyordu. Beni dinlememişti. Kendi yetiştirdiği kız kardeşinin ölse dahi bile bile bir başka kadının sevdiğini elinden almayacağını öğrenememiş, beni nankörlükle suçlamıştı. Oysa ben bolca kaybetmiş küçük bir kızdan fazlası olmamıştım. Bu yüzden onun kararmış gözlerine inat kapattım gözlerimi. Sözlerini algılayamayacak kadar da yorgundum.

....

Alparslan derin bir nefes alıp gözlerini sımsıkı kapattı. Tüm bu olanlara bir çıkar yol bulamıyor, bulamadıkça kafayı yiyecek hale geliyordu ama onu asıl parçalayan gözlerini her kapattığında karşısına çıkan Dolunay'ın kırgın bakışlarıydı. Yavaşça ellerini şakaklarına bastırdı. Yüzündeki kanlar saatler önce durmuş bile olsa morluklar daha da ortaya çıkmıştı.

VATAN UĞRUNA (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin