Bu bölüm Kerkük'e ithaf edilmiştir. Yetim kalbin yetim kalbimize emanet Kerkük!
...Batur genç kadını kucaklayıp askerlere doğru ilerlemeye başladığında Alparslan'ın çenesi kasılmış, elmacık kemikleri ortaya çıkmıştı. Boynunu yavaşça sağa yatırırken dudağını dişledi.
"Komutanım, Hasan! "
Yok oldu herkes. Karşısında sadece kıvranan terörist kalmıştı. Bir annenin acı çığlıkları doldurdu kulağını. Bir evlat baba diye bağırdı. Genç bir kadın kaldırdı ellerini ve boynu bükük bir dua gönderdi semaya. Bir baba diz çöktü ki aynı baba dağ gibi dimdikti. Ağladı bir şehir. Kan ağladı vatan ve yine aynı vatan koynuna çektiği aslanın yerine başka bir aslan verdi. Bir anne kucakladı küçük oğlunu. Bir çocuk okşadı kardeşinin yanaklarını. Bir kadın onun için güzel dualar etti ve bir baba güldü o an.
Bir aslanı aldı vatan, Sardı toprağına. Başka bir aslanı bağışladı, sardırdı ak kundağa.
Bir adam için son dualar edildi, ve okundu selası. Bir Hasan için alındı helallikler.
Bir bebek için edildi ilk dualar, ve okundu kulağına ezan. Fısıldandı usulca kulağına. Hasan!
Alparslan duydu, gördü bir bir hepsini. Mavi gözleri intikam ateşiyle parladığında teröriste doğru ilerlemeye başlamıştı. Silahını nereye attığını bilmiyordu. Tek bildiği canının yandığı ve bu acının bir eşinin olmadığıydı. Yutkunamadı. Tüm nefret çullandı ciğerlerine. Yutkunsa, bir kerecik Yutkunsa yutacaktı hepsini. Unutacaktı belki de. Ama yutkunamadı. Bir yumru oturdu tam boğazına. Hızlandı adımları. Kayalar postalları altında eziliyor, çakıl taşları tiz çığlıklar atıyordu.
Teröristin boynunu kavradığında tırnakları adamın derisini parçalamaya başlamıştı. Ensesinden kendine doğru çekti adamı.
"Teslim oluyorum! Teslim, asker! "
Adamın suratına olanca gücüyle geçirdiği yumrukla adamın yere olan hasretine son verdi ama yetmedi. Kaldırdı tekrar adamı. Bu sefer adamın kafasını arkasında duran iri kaya parçasına geçirmişti.
" Ulan amına koyduğumun iti! Sen nereye teslim oluyorsun? Nereye teslim oluyorsun? "
Tekrar vurdu. Tekrar ve tekrar. Adamın kafatasından fışkıran kan yüzünü kırmızıya boyamıştı ama Alparslan'ın durmaya niyeti yoktu. Kemiklerin kırılma sesleri ve adamın acı çığlıkları silikti.
" Sen, " tekrar çarptı adamın kafasını kayaya." Sen kimin askerini şehit ettin biliyor musun? " ve tekrar vurdu." Bittin lan sen. Sen bittin, bittin sen. Senin yedi sülalenin haritasını çıkaracağım ben! "
Nihayet durduğunda adamın kafatası tamamen paramparça olmuştu. Etrafta duran kanlı kemik parçalarına iğrenerek baktı kısa bir süre. Sonra eli beylik tabancasına gitti ancak tabancası orada yoktu.
" Nerede lan bu? ! Selim, tabancanı ver. "
Bakışları Selim'e kaydı. Adam yanında durmuş bir teröriste bir de komutanına bakıyordu.
" Komutanım bu kadar-"
"Tabancanı ver! "
Selim yutkundu. Yavaşça gözlerini yumup tabancasını komutana uzattı. Bir evladını daha kaybetmişti. Ve gencecik yaşında evladını kaybeden bir babaya dur diyemezdi,diyemedi. Alparslan kurma kolunu çekip mermiyi namluya sürdü ve tüm şarjörü bitirene kadar teröristin cansız bedenine ateş etti. Şimdi tam anlamıyla bir leş gibi duruyordu. Alparslan tabancayı Selim'e uzattı. Geriye doğru sendelendi. Kaybolan görüntüler netlik kazandığındaysa bakışları Hasan'ı ve Batur'un kucağında uzanan genç kadını buldu.